15 Yıldır Almanya'da Yaşayan Birinden, Oradaki Irkçılık Hakkında Sert Çıkan Bir Yazı

"Batı Avrupa'da Türkleri sevmiyorlar" benzeri ön yargıların ne derece doğru olduğunu birinci ağızdan dinliyoruz.
15 Yıldır Almanya'da Yaşayan Birinden, Oradaki Irkçılık Hakkında Sert Çıkan Bir Yazı
Bremen / iStock

almanya hakkında çok fazla atıp tutuluyor

türkleri insan yerine koymuyorlarmış, sevmiyorlarmış, ırkçılarmış vs. türkler hep alt kademe işlerde çalışırmış, tuvalet temizlermiş, madende çalışırmış, türklere yazıkmış, almanlar onların asla düzgün işlerde çalışmalarına izin vermezmiş vs. bu saçma sapan, aptalca ön yargıyı kim yaydıysa onun ben kafasını s*keyim.

15 sene olacak almanya’da yaşıyorum, alman vatandaşıyım, ana dil seviyesinde almanca konuşuyorum ve şu kadarını söyleyebilirim: bunların hepsi hikaye. siz öncelikle alman kültürünü ve dilini özümseyip alman yaşam tarzına ve sosyal ilişkilerine de tanık olduktan sonra kafanızdaki bu önyargıların da tamamı yıkılacaktır. ondan sonra almanlarla nasıl iletişim kurulur, nasıl arkadaş olunur, nasıl iş aranır, bulunur, nasıl kariyer yapılır vs. hepsini bir bir halledeceksiniz. öncelikle şu „biz türkleri sevmiyorlar, nefret ediyorlar, ırkçılar, söyleler, böyleler vs“ kafasından bir kurtulun. bu doğru değil. siz kendinize bu payeyi biçtikten sonra toplum da size böyle bakar. siz eşek olduktan sonra semer vuran çok olur. siz kendinizi alt tabaka, ezik, itilmiş kakılmış bir yabancı olarak görürseniz alman toplumu da sizi aynen öyle görür ve davranır. bu kafadan çıkmak durumundasınız.

almanya 80 milyonluk bir ülke ve bu ülkede gerçekten çok iyi insanlar da var, elbette önyargılı ve ırkçı insanlar da var. dünyanın heryerinde de böyledir zaten, herkesi aynı kefeye koymayın. almanca söylemek gerekirse "alle in den gleichen sack stecken" yapmayın.

Alle in den gleichen sack stecken: "Hepsini aynı çuvala koy" anlamına geliyor. 


Yapılması gerekenler

- alman diline hakim olun. kültürünü öğrenin. almanlar nasıl düşünüyor, nasıl yaşıyor, yap-ları ve yapma-ları neler, neyi komik, neyi üzücü buluyorlar, gözlemleyin.

- bizi sevmiyorlar, nefret ediyorlar kafasından çıkın. bu ülkede sadece almanlar ve türkler yok. sayısız yunan, italyan, ispanyol, arap, suriyeli, rus, brezilyalı, hırvat, bulgar, rumen de var. almanya artık son derece kozmopolit bir ülke ve inanın bana kimsenin sizi diğerlerinden ayırıp özellikle sizden nefret etmekle uğraşacak hali yok.

- buranın protestanlık kültürüyle yoğrulmuş bir ülke olduğunu unutmayın. protestan kültürü nedir ne değildir öğrenin. almanların neden bu kadar ihtiyatlı, ölçülü, disiplinli, açık sözlü ve kısmen içe dönük insanlar olduklarını o zaman daha iyi anlayacaksınız

- "türkler hep alt kademe işlerde çalışır" gibi aptalca bir önyargıdan kurtulun. bu ülkede sayısız türk doktor, mühendis, avukat, politikacı, girişimci, müteahhit vs. var. corona aşısını bile biontech şirketinin sahibi ve kurucuları olan bir türk karı koca buldu ve geliştirdi. bugün de almanya'nın en zengin 50 ailesinden birisi konumundalar. bu yalnızca buzdağının görünen kısmı, onların dışında sayısız birbirinden başarılı türk var. bu yüzden kendi başarısızlığınızı ve beceriksizliğinizi almanların üzerine yıkmak yerine ben nerede hata yapıyorum, bu toplum beni neden kabul etmiyor diye kendinize sorun.

- burada öyle türkiye'de alıştığınız aile ve arkadaş ortamını bulmayı bekliyorsanız büyük hayal kırıklığına uğrarsınız. bunun nedeni de alman kültürünün türk kültüründen çok farklı olmasıdır. bunun da tarihsel, coğrafi ve dini sebepleri vardır. eğer beğenmiyorsanız ağlayıp zırlamak yerine burayı terk edin ve türkiye’ye dönün yahut başka bir ülkeye gidin.“hem ağlarım hem yaşarım“ misali – istemem yan cebime koy- kafasıyla burada yaşamayın. ağaç değilsiniz, yerinizi değiştirin.

- almanya’nın siz ve ailenize sağlayacağı sayısız olanaktan faydalanın ve bunu takdir edin. çocuk parası, işsizlik maaşı, anne ve baba için doğum izni, annelik maaşı, sayısız sosyal politikalar ve destekler, ücretsiz okullar ve üniversiteler, iş ve kariyer olanakları, yüksek hayat standardı, düzgün ve adil ödenen maaşlar vs. bunların hepsi sizin önünüze sunulmuş durumda. bu ülkedeki bu olanakları ne türkiye’de ne de dünyanın çoğu ülkesinde bulabilmeniz mümkün değil. “bunlar bizi sevmiyorlar“ diye mızıldanmak yerine gözünüzü dört açın ve size sunulan bu olanakları en iyi nasıl kullanırsınız, buna kafa yorun.


- alman vatandaşlığına geçin ve dünyanın en güçlü 2. pasaportunun size vereceği seyahat olanaklarını kullanın. vizesiz amerika’ya, ingiltere’ye ve dünyanın neresine istiyorsanız gidin gezin, dünyayı tanıyın. avrupa birliği sayesinde tüm avrupa’da vizesiz seyahat edin, yaz tatili için ispanya’ya, kış tatilinde kayak yapmaya avusturya alplerine gidin. türkiye’nin en zenginleri bile bir vize alıp avrupa’ya gelebilmek için kıçını yırtarken siz avrupa'nın göbeğinde dilediğiniz yere uygun fiyatlara seyahat edip tatil yapabiliyor olmanın tadını çıkarın.

- yüksek hayat standardının keyfini yaşayın. spor salonları, çeşitli spor kulüpleri, kurslar vs. hepsi elinizin altında. hepsi için yalnızca biraz almanca bilmeniz ve biraz girişken olmanız yeterli. bu klüplerden de kendinize arkadaş edinebilirsiniz. misal gidin bir kulüpte amatör futbol oynayın, sonra o insanlar tarafından mutlaka bir barbekü partisine davet edileceksiniz.

- dünya mutfağının çeşitli lezzetlerine erişebiliyor olmanın farkını yaşayın. türkiye’de kaç yerde düzgün çin-japon-thai yemeği bulabiliyorsunuz? nerde has italyan pizzası yiyebiliyorsunuz? brezilya mutfağından arjantin steak’lerine kadar her şeyi bulabilmeniz mümkün. türklerde ise habire varsa yoksa kebap. bu dar kafadan çıkın, farklı tatlara, lezzetlere açık olun. hatta binin arabaya 5-6 saatte italya’ya gidin, milano'yu venedik'i gezin, oraları da görün. bunlar almanya’da yaşayan herkesin kolaylıkla ulaşabileceği sıradan şeyler, türkiye’de yaşanalar için ise hayalden de öte imkansıza yakın şeyler.

- almanya’nın güvenliğinin sağladığı konforu yaşayın. burda öyle türkiye’de gibi depremde enkaz altında kalıp ölme ihtimaliniz sıfıra yakın. sokakta türkiye’deki gibi yan kesiciler, gaspçılar, tecavüzcüler yok. 7-8 yasındaki çocuklar bile kendileri bisikletlerine binip okullarına gidiyorlar ebeveynleri başlarında olmadan. çünkü sokaklar güvenli, asayiş berkemal, ortam sakin ve keyifle yaşanabilir durumda. bunu görün ve farkında olarak aslında nasıl büyük bir nimet olduğunu idrak edin.

- uygun fiyatlara çok düzgün ve iyi durumda arabalar alabiliyor olmanın keyfini yaşayın. almanya’da arabasız insan yok. 1000 euro'ya bile gayet çalışır durumda, binilebilir bir araba alabilirsiniz. alın, binin, gezin. türkiye’de milletin ağzının suyunu akıtan eşek yüküyle para döküp yine alamadıkları arabaları burada yok parasına alın ve binin.

- almanya’da yasa her şeyin üzerindedir ve insanların en çok korktukları şey polisle – yasayla başlarının belaya girmesidir. bu yüzden kimse çürük mal satmaya, insanları kazıklamaya, çalmaya çırpmaya kolay kolay yeltenemez. çünkü bedelinin çok ağır olacağını bilir. protestan kültürünün insanlara benimsettiği dürüstlük, açık sözlülük ve ölçülülük gibi değerlerin yanında almanya’da yasalar da çok güçlüdür ve polis ile mahkemeler tarafından tereddütsüz uygulanır. bunun da güzel ve güvenli bir hayat sürebilmek için nasıl bir nimet olduğunu görebilmek durumundasınız.


5-10 dk düşündüğümde bile ilk aklıma gelenler bunlar

almanya iyidir, birçok konuda çoğu ülkeden çok çok daha iyidir. tüm bu ayrıcalıkları ve nimetleri görmeyipte saçma sapan kompleksler yapıp almanya’ya sövmek bana en hafif tabirle ahmakça geliyor. ayrıca beğenmiyorsanız da gidin kardeşim, ne diye gelip buralarda ağlıyorsunuz? göbek bağıyla mı bağlısınız almanya’ya? zorla mı tutuyorlar? hem buranın nimetlerinden köküne kadar faydalanıp hem de buraya sövmek nasıl bir tutarsızlıktır? ağaç misiniz siz kök saldırız da gidemiyorsunuz?

şu da var ki, neden hep buradaki ırkçıları, ne bileyim yabancı düşmanlarını dilinize doluyorsunuz? bunlar var mı? evet var, elbette var. ancak bunların yanında son derece açık görüşlü, dostane ve yardımsever almanlar da var. o insanlara ulaşabilmek içinse sizin öncelikle oyunu kurallarına göre oynayıp alman dil ve kültürünü önemli ölçüde becerebiliyor olmanız lazım. yoksa oyun dışı kalırsınız, kimse sizin primitif ingilizcenizle uğraşıp size dert anlatmaya çalışmaz. siz tabii alışmışsınız türkiye’de hakim türk kültür ve etnisitesinin bir parçası olup kürtlere, ermenilere, yahudilere, suriyelilere vs. tepeden bakıp kafanıza göre aşağılamaya. en iyi ihtimalle onları “mazur görüp” “tolere edebiliyorsunuz”. almanya’da bazı dallamalar çıkıp size aynı muameleyi yapınca bu sefer kimyanız bozuluyor, depresyona giriyorsunuz.

arkadaşlar, dünyanın her yerinde yabancı dendi mi insanlar bir geri çekilir, biraz uzak durur. çünkü yabancı demek drifter demektir, tekinsiz olabilir. yol yordam, edep adap ve toplumun normlarına uyan hal ve hareketleri bilmez, bu yüzden de tenkit edilir. siz öncelikle bu kültürel nüansları öğreneceksiniz, sonra kabul görmeyi bekleyeceksiniz. yoksa tarzan gibi “ormandan indim şehre, haydi beni aranıza alın benimle kanka olun, hemen bir sevgilim olsun” kafasında olursanız çooook ama çoook kafasınız taşlara vurursunuz.

batı avrupa'nın bile her yerinden insanlar gelip burada benzer zorlukları yaşıyorlar, sonra zamanla alışıp idare ederek kendi yollarına bakıyorlar. almanya’ya çalışmak için gelmiş bir ispanyolun, fransızın, italyanın da gelir gelmez çok mutlu olduğunu mu sanıyorsunuz? güney avrupa latin ülkelerinin insanları bile ciddi adaptasyon sorunu çekiyorlar almanya’da ve bu son derece normal. kimisi almancasını ilerletiyor, ortama uyum sağlıyor ve geçinip gidiyor kimisi de “burası bana göre değil” diyip ülkesine dönüyor. olay bundan ibaret. hiçbirisi de “burada bizi sevmiyorlar” diye zırlamıyor. bu da nedense bizim bu ana kuzusu türklerde var. yavrum benim anasının kucağını özlemiş, almanlar niye bunu pamuklara sarıp sarmalamıyormuş diye kızıyor.