17 Ağustos Depreminde Dükkanı Yağmalanan Birinin İçinizi Isıtacak Hikayesi
17 ağustos günü depremin üzerinden dakikalar geçmiş, annem, babam, ablam ve ben çıplak ayakla, olayın şokuyla dışarıdaki koşuşturmacanın içinde bulduk kendimizi.
ananem ve dedem bir evde. dedem felçli. koşturarak oraya gittik önce. etrafta yangın var, yıkılan binalar, çığlıklar. herkes kendi canının derdinde. baktık ki onların bina sağlam ayakta duruyor. komşuları sağ olsun dedemi ve ananemi çıkarmışlar binadan.
orada ablamı bırakıp bu sefer teyzeme koştuk. 9 ve 4 yaşlarında iki çocuğu var. binaya doğru yaklaştıkça gördük ki 5 katlı bina 2 kata düşmüş. annem bu sefer kardeşinin enkaz altıda kalmış olabilme ihtimali üzerine çığlıklar atarak ve üstünü parçalayarak bizden önce koşmaya başladı. sonra teyzemin kucağında çocuklarla bize doğru koştuğunu görünce bu sefer sevinç çığlıkları atıyordu annem.
sırada dükkan vardı. annemi teyzemin orada bırakıp babamla dükkana doğru yol aldık. yaklaştığımızda binanın ayakta olmasına sevinirken, kolonlardan birinin patlamış olması nedeniyle camekanlardan bir bölümde patlamış. içeri girdik ve korktuğumuz olmuştu. dükkanın bir kısmı yağmalanmıştı. cam bölmeye naylon çektik ve orayı öylece bıraktık.
aradan aylar geçti. başka bir dükkan kiraladık. ve bir gün bir adam geldi.iş yeri sahibiyle görüşmek istediğini belirtti. babam buyur etti. adam;
“deprem olduktan sonra ben kızım kendimizi dışarıda bulduk. eşimi kaybettik enkazda. iş yerinizin camı kırıktı ve birkaç kıyafet almak zorunda kaldık. onların borcunu ödemeye geldim” dedi.
dükkanda herkes şaşkın, adamı dinliyoruz. tam adam elini cüzdanına atacakken babam engel oldu. ben dedi, bütün alınan veya çalınan eşyaların hepsini herkese helal ettim dedi.
ve o abimiz dün babamı aramış. kızım evleniyor davetlisiniz diye.
hayat böyle birşey işte. ölümler ve yaşamlar, acılar ve mutluluklar. ha bir de evlatlar.