7. Koğuştaki Mucize Filminin Alt Metninde Anlatılan Şeyler
Uyarı: Spoiler içerir.
öncelikle en sıradan izleyicinin bile kolaylıkla anlayacağı; filmin ana meselesi sıkı yönetim ve askerî düzenin kötü ve sakıncalı olduğu. darbe sonrası sıkıyönetimde lokal dahi olsa askerin (otoritenin) aldığı kararı sorgulama, temyiz etme, yeniden değerlendirme imkansız. en kötü haliyle bile sivil idare çok daha iyidir diyor film.
yukarıdaki ana meseleyi anlatırken, mahkum yani suçlu dahi olsa, her bir sivilin herhangi bir askerden daha insaflı olduğunu görüyoruz. görevi cezaevi müdürlüğü gibi sert ve acımasız bir iş olmasına rağmen, sivil müdür babacan bir karakter. yine sivil öğretmen de kimsesizin annesi olmaya hazır. güzel ve hayatının baharında öğretmen bir an bile tereddüt etmiyor.
askerlere gelirsek, yüzbaşı dahil olmak üzere bu sınırın altı makul ya da makuliyete açık. bu sınırın rastgele seçildiğini düşünmüyorum. çünkü yüzbaşının üstü üstsubay diye geçer. bunlar yönetim sınıfının başlangıcıdır. yani yüzbaşı da olsa subay, üstsubaydan farklı. yani askerin yönetici sınıfında problem var diyor film.
asker kaçağı gence gelelim. vicdanlı bir genç. vicdanı sebebiyle askerliği yapamıyor, firar ediyor. askerliğin vicdansız bir iş olduğunu düşündüren bir detay. hatta bu genç yanacağını bile bile gelip hakikatin tarafında şehadet ediyor. ancak kalleşçe basının arkasından tek kurşun ile infaz ediliyor. ilginçtir, izleyici bu gence hiç üzülmüyor. bu gencin ölümü sadece ana karakterin umudunun sönüşü anlamına geliyor. oysa bu genç hiçbir menfaati olmamasına rağmen hakikat için öldürüldü.
gelelim 7. koğuş ahalisine. hafız türk sinemasının üç kağıtçı dindar klişesine bir isyan. yeri geldiğinde küfür de eder ama vicdanlı bir yol gösterici.
son dönemlerde ülkede karadenizlilere karşı ciddi bir soğukluk yükseliyor. ülkenin ve kurumların yönetimini tamamen ele geçirmiş bencil ve hemşehrici bir azınlık olarak görülmeye başlandılar. film buna karşı çıkıyor ve malum karakteri ortaya koyuyor. defalarca adam öldürmüş ancak mert ve gariban babası bir koğuş ağası.
karadenizli övülünce denge mekanizması devreye giriyor ve doğulu, masumlar için canını veren ağa tiplemesi ortaya çıkıyor. bu da türkiye bütünlüğüne bölgesel bir vurgu. siviller arasında ciddi sorun yok mesajını es geçemeyiz. ayrıca bu karakterin adının yusuf olmasına dikkat. dinî bir alt metin. medrese-i yusufiye'de yükselen ve tertemiz bir ruh olarak rabbin karşısına çıkan bir günahkar. onun tek amacı kızına kavuşmak değil bana göre, cenneti arzuluyor dinin emrettiği gibi. ancak çok dindar değil, kuran ayeti ile gelen cevaba bana ezberden konuşma diyor. yani akıl ve şartların gerektirdiği şekilde cevap istiyor.
ancak film bütünüyle dindar bir film değil. sadece dine saygılı. zira babaanne kuşlar cennete gitmiyor, yaz ve kış göçüyorlar bu gerçekle ilgili diyor. yani gerçek dünyevi aslında. ama saf temiz insanlar bunu maneviyata yorar (günahsız deli baş karakter gibiler) yine yukarıdaki mesele, yusuf'un ezberden ayet ile cevap istememesi meselesi, burada da önemli.
idam günü sağcı ve solcuların müdür talebiyle operasyona yardımcı olması ise atlanmaması gereken çok çok önemli bir detay. film diyor ki bu ülkenin sağcı ve solcuları evet yıllarca kavga etti ancak asıl suçlu askerdi. eğer ortak bir payda olsaydı sağcısı solcusu pekala birleşirdi, hakikatin yükselmesi için birlikte savaşırlardı.
bakın, filmin sonunda masum ve mağdurların tekne ile yurt dışına kaçmasına dikkat edelim. orada ne deniyor onlara, bizi asker bu hale getirdi deyin. burada açıkça şu mesaj var, bu ülkenin birçok evladı askeri düzenin zulmünden avrupa'ya kaçtı, onlar masumdu. burada yüzbaşı yine de asker yaptı demesin deyince, babacan müdür ters ve sert tepki veriyor. bunu artık çekinmeden söyleyeceğiz diye anlıyorum.
sonsöz: uyarlama dediğin böyle olur. lokal konu ve meseleler her yabancı esere yedirilebilir. yeter ki işinin ehli biri olsun işin başında.