Adeta Bir Kitap Okurmuşcasına Hissettiren Kült Dizi Ezel'in Özeti

bu hikâye iki merkezli bir hikâyedir; birisi ömer uçar ve arkadaşlarının diğeri de ramiz karaeski ile kenan birkan'in hikâyesidir. yalnızca hikâyeler kaderin dokunuşu ile birbirine karışmıştır...
aslında ömer uçar çok şanssız olduğu kadar şanslı biridir. ömer, ezel olduktan sonra ramiz dayının onu kullandığını -haklı olarak- düşünse de, onun kurtuluşu da dayının büyük oyunu sayesinde olacaktır.
ve aslında her şey ramiz karaeski'nin büyük oyunu sayesinde vuku bulur, bunu çoğu kişi fark etmez.
...
ramiz karaeski.. üç oğlu aynı gün öldüğünde kenan'dan öç almak için bir plan yapar. bu plana göre; temiz biri gereklidir, sadakati ile onu satmayacak, yarı yolda bırakmayacak, onun felsefesini anlamış ve özümsemiş olacak ama yaşamak için de bir nedeni olacak birini bulmaya çalışır. böyle biri gereklidir; çünkü karşısındaki düşman akıllı ve de güçlüdür. eğer, düşmanın karşısına parayla ve içi boş cesaretle birini gönderirse, düşmanı onu hemen halledecektir. ramiz karaeski bunun farkındadır..
ramiz karaeski; oğulları öldükten sonraki aylarda adamlarına haber salar. yukarıda adı geçen özelliklerde birisini aratır ve ömer'i bulurlar.
ömer'i bulduklarında ömer bir hiçtir. her şeyini kaybetmiştir, yaşama nedeni hala "gerçekleri reddetmektir."
ömer'in durumu dizide de görünen henri charriere'in kelebek kitabındaki şu söz gibidir:
“herkes tarafından terk edilmiş ve canlı canlı gömülmüş hissediyordum kendimi…”
dayı; ömer'i bulduğunda gerçeği kabullendirmek yerine, ilk önce eksiklikleri gidermeye başlar.
dayı bir karakter inşa eder ömer'e; ona eğitim verir, ona kitaplar okutur, ömer'e hiç sahip olmadığı keskin bir akıl ile benlik kazandırır. ömer'in de hakkını yememek gerekir, ömer'de de bu kumaş vardır.
ömer'in pişmesi için yeterli süresi de vardır dayının, hapisteki günlerinde ömer'i "ezel" yapacak yolların taşlarını kendi elleriyle örer..
dayı bunu her ne kadar kendisi için yapsa da, bir yerde bunu ömer için de yapar. ömer onun öğrencisi olduğu kadar, zaman içerisinde ömer'in küllerinden doğacak olan ezel, onun bir oğlu olacaktır. zaten zaman içerisinde ömer'in babasının yapmadığı kadar babalığı dayı yapacaktır.
ömer bunun farkına çok sonradan varacak olsa da, dayı tarafından ona yeni bir hayat armağan edilmiştir; hatta dizinin finalinde dahi kendi oğlunu kendi düştüğü aşk ateşinde yanmasın diye son bir kez korur...
...
günün birinde hapishanede isyan çıkar ve ömer'in soygun yaptığını zanneden gardiyan ömer'i bir kez daha bu yüzden köşeye sıkıştırır ve ömer'in yüzünü keser.
dayı bunu fırsata çevirmeyi bilir. dayı ölenlerden birinin adını ömer olarak değiştirip bizim ömer'in hapishaneden kaçışını sağlar.
ömer'in yüzü baştan aşağı bıçakla kesildiğinden yüz ameliyatı olması gerekiyordur. artık ömer olmasına gerek yoktur ömer'in, yeni bir yüz hem de yeni bir sesle yeni bir hayata sahip olacaktır.
hepimizin bildiği ezel işte ömer'in hikâyesinin bittiği yerde başlamıştır. artık bundan sonra dayının yarattığı benlik ve zihinle, yeni bir yüzle yeni bir sesle "ezel bayraktar" olmuştur.
her ne kadar bu dayı için iyi olsa da, ezel olan ömer'in kafasını karıştırır; çünkü kimdir gerçekte? ezel mi ömer mi? ailesini geride mi bırakacaktır yoksa intikam için ölmeyi dahi göze mi alması gerekmektedir? ne yapması ve ne yapmaması gerekiyordur?
zaten ezel olarak ilk çıktığında hapishaneden ömer; ilk 5 yıl hiçbir şey yapamaz, hatta onu satan arkadaşlarını tek tek vurmayı bile düşünür ama o hâlâ ömer'dir. ömer, her ne kadar ezel olsa da bir katil değildir..
...
ömer artık hikâyenin bu kısmından sonra ezel'dir.
ezel olarak yapması gerekenler vardır.
ilk önce aklını kullanması, saygınlık kazanması gereklidir. bunun için de para gereklidir.
para kazanmasını da öğretmiştir dayı ezel'e ve ezel de bunu yapar.
2009'a dek kumarbaz olan ezel, kendine bir ekip kurar ve kendisine saygın bir iş adamı görüntüsü verecek bir imaj oluşturur. amacı bellidir: "intikam"
intikam vakti geldiğinde bunu yapacak gücü olsa da, insanı insan yapan şeyler çevresini kuşatır: aşk, dostluk ve aile..
ilk aşk kuşatır çevresini ezel'in, çünkü hâlâ içindeki ömer eyşan'a aşıktır. eyşan'ı görür görmez eli ayağı boşalır ve yoldaşı kamil'e bile şunu der: "allah'ım bu nasıl bir büyü!"
...
diziyi izlerken kaçırdığımız şeyler vardır. ezel'in intikamı ve ömer'in çaresizliği bizi salt şekilde eyşan'a, kerpeten ali'ye ve cengiz atay'a karşı bilendirir. aslında işin gerçeğine baktığımızda herkes hayatın kurbanıdır. herkes kendisine verilen rolü oynayacaktır ama bizim de herkes gibi kendimize sormamız gereken şudur: "masumiyeti alınmışlar mı daha suçludur yoksa güç ve menfaat için yapanlar mı?" ya da "kötü bir şey yaptıktan sonra vicdan azabı duyanlar, duymayanlar kadar suçlu mudur?"
herkesin yanıtları bu sorular için bellidir. masumiyeti alınmışlar ve vicdan azabı duyanlardır elbet; bunu anlamak için de ömer'in sevdiği kadına ve arkadaşlarına yakından bakmak gerekir.
eyşan tezcan
kadersiz bir insandır. annesi hasta, babası hırsız uğursuz birisidir. ne yazık ki, kaderin ona biçtiği bu kara yazı onu hayat yolunda çıkmaza sürükleyecektir hep; babasını sevse de hiçbir zaman babasını benimseyememiş, bir o kadar da yalnız büyümüş bir kız çocuğudur en nihayetinde ve yaptığı her şeyi hiçbir zaman isteyerek ve vicdanına yenik düşmeden yapmamıştır eyşan. annesi ölmüştür ve ardından babası onu kendisi gibi yapmıştır.
eyşan; daha 10'lu yaşlarında bir kızken yapmıştır o kötülükleri ve yaptığı her kötü şeyi ona doğruyu öğretmesi gereken babası nedeniyle yapmıştır.
zaten azıcık büyüdükten sonra teyzesinin yanına kaçar ve düzgün bir hayat sürmeye çalışır. aşık olur, mutlu olmaya bakar. ta ki babası hayatını yeniden mahvedene dek..
eyşan kardeşi için sevdiği adamı feda etmek zorunda kalacaktır, aslında ömer'in mapusa düşmesiyle ve bu soygun tezgahıyla en büyük bedeli o ödemiştir..
serdar tezcan namı diğer "yakışıklı serdar"
hikâyede ki saf kötü diyeceğimiz tek kişidir yakışıklı serdar..
kendisi asalak bir parazittir. insanlara değer vermez, yalnızca onları kullanır. sevdiği ve ait olduğu hiçbir şey yoktur. ne bir etik değeri ne de bir ahlâkî çizgisi vardır yakışıklı serdar'ın, ki bu çizgisizliği kendi kızını kendisi gibi işler yaptıracak kadar aşağılık bir noktada da kendisini gösterir.
kızı, tecavüze uğrayıp ağlayıp eve geldiğinde "üzerini dik, yarın iş var" diyecek kadar aşağılık birisidir serdar; kızı azıcık mutlu olduğunda ona bu mutluluğu reva bile göremez serdar, ve zaten ömer'in sahip olduklarına karşı kıskançlığı olan cengiz ile birlikte kızının sevdiği adamı hapse gönderir..
cengiz atay
kendisini her düşündüğümde "her şey bir çocukluk travması" kadar basit midir? diye sorarım kendime; aslında basittir.
çünkü; cengiz, ömer’i her zaman kıskanıyordu. ömer her ne kadar fark etmese de, ömer’in dürüstlüğü, insanlarla kurduğu sıcak ilişkiler, ailesinin onu sevmesi ve özellikle eyşan’la olan ilişkisi, cengiz’in içinde eziklik yaratıp cengiz'i öteki hâline getiriyordu.
cengiz, kendi kimliğini "kaybeden adam" olarak yaşıyordu ve zengin olduktan sonra da böyle yaşadı, çünkü hiçbir zaman sevdikleri olamadı cengiz'in; eyşan'a sahip olamadı, kendisi sandığı çocuğu kendisinin değildi, dostu yoktu, hiçbir şeyi olmayacaktı.
hayatta hep ikinci planda kalmış, büyük hedefleri olup hiçbirini başaramamış biri cengiz. bu yüzden ömer gibi "temiz ve sevilen" biri karşısında kendini hep eksik hissetti ve bu yüzden de ezel'e hep kaybetti, ve sıradan biri olarak kaldı.
ali kırgız namı diğer kerpeten ali
dizide ali'ye hayat veren barış falay nedeniyle herkesin ve benim de çok sevdiğim bir karakterdir. dayı berbere girdiğinde "dayı kahkülleri mi aldırmaya geldin?" sözü hala beni çok güldürür.
kerpeten ali tartışmasız bir şekilde, adi bir biçimde ömer'e ihanet etmiştir; ben kendi kalbimde ali'yi affedemesem de, ezel affedecektir.
kerpeten ali'nin hikâyesi babasını gururlandıracak bir evlat olmakla ilgilidir başlarda ve bu uğurda bir adam öldürmeyi, kendisine abi diyen ömer'i harcamaya kadar gider.
bir yerde kendisi raskolnikov'dur. çok kötü bir şey yapmıştır, ve vicdanı nedeniyle yaşayamaz.
onun kefareti, dayının büyük oyunu sayesinde ödenecektir..
...
ömer'in arkadaşlarının hikâyesi böyledir. herkes kendi içinde haklıdır, ama aynı zamanda haksızdır. zaten onları cezalandıracak kişi artık ömer de olmayacaktır. ezel adlı bir hayalet onları kuşatacak ve ömer'in intikamını alacaktır.
ezel, henüz hepimiz diziyi izlerken çok şaşırdığımız bir şekilde onları öldürmez ve affeder, çünkü affetmek de bir tür intikamdır.
ezel; ömer'in intikamını en başta ömer'in üzerine yıkılan soygun ve cinayet sayesinde kurulan lüks hayatı onlardan alarak alsa da, onları asıl merhametin acımasız yüzüyle başbaşa bırakarak ömer'in intikamını alır.
nietzsche'nin anlatmak istediği gibidir merhamet; merhamet eden, merhamet ettiği kişiyi nankör de yapabilir. ezel bir tek ali ile eyşan'ı affettiğinde bunun karşılığı nankörlük olmayacaktır ama cengiz her affedildiğinde içindeki egoya yenik düşecektir ve nankörlük edecektir. ezel'in sahip olduğu ama bu kez çalamayacağı eyşan'ı öldürecek kadar küçülecektir..
...
dayı bunları aslında bilmektedir ve bazen ezel'i uyarır: "bir kez ihanet eden, bir daha eder" der dayı, ama o da iyi bilir ki; ezel'in intikamı bittiğinde onun da ait olmak isteyeceği bir yer olmalıdır.
bu sırada ömer ve arkadaşlarının hikâyesiyle ramiz ve kenan'ın kaderleri birleşmek üzeredir ama durumlar çok karışıktır.
ezel'in olduğu kişiyi kabullenemediği ve bahar, sekiz ile mert'in ölümüyle çokça savrulduğu bir dönemde, dayının hayatına da kızı geri döner.
oldukça fazla yalan söylenir, çok kişi ölür, çok kişi ihanet eder bu dönem içerisinde; aynı zamanda herkes kaybettiklerini korumak zorundadır ya da kazandıkları korumak.
kenan birkan işte böyle bir etki yaratır..
kenan birkan; aşk ile sahip olmayı birbirine karıştıran, iyi biri gözükerek iyi olduğunu sanan biridir en baştan beri. bu yüzden ramiz karaeski'ye yenilecektir.
kenan ile cengiz arasında da bu yüzden çok benzerlik vardır. ikisinde de şeytan tüyü vardır, ikisi de diğerlerinin sahip olduğu her şeye karşı kinlidir, ikisi de çok kıskançtır. ramiz, hiçbir zaman selma'yı ondan çalmamıştır, zaten en baştan beri selma'yı kazanmamıştır, çünkü selma hiçbir zaman kenan'ı sevmemiştir..
o gün selma "ramiz beni kurtar' diye gazinoda haykırdığında, ve dayı kenan'a merhamet ettiğinde dayı çoktan kendisine bir cengiz yaratmıştı..
ezel ile kenan benzer hikâyeye sahip gözükseler de, kesinlikle birbirlerine benzemezler.
mesela eyşan ezel'i sevmiştir ama selma kenan'ı sevmemiştir..
bu nedenle kenan ile ezel birbirine benzemez, daha çok kenan ile cengiz birbirine benzer.
...
dayının büyük oyununda her şey olması gerektiği gibidir. ezel'e torunu öldükten sonra tavır koyan dayı, mert'in ölümüyle onu yeniden bir oğul olarak yanına alır ve korumaya başlar.
bu intikam oyununda hiçbir şey kolay olmayacaktır. dayının da dediği gibi bir gölge oyunu" olacaktır bu..
ezel, ezel olarak tüm mal varlığını kaybeder. bir kez daha eyşan'ın ihanetine maruz kalır ama eyşan, yine yalanlar yüzünden kandırılmıştır. kardeşini ezel'in öldürdüğünü sanan eyşan, uzun zaman bunu anlamayacaktır.
ezel, her şeye yeniden başlar. bu oyunda ali'yi yanına alır, tefo ile şebnem yine eşlik edecek ve bu oyunu birlikte oynayacaklardır. vur-kaç adlı bir club açan ezel, bu kez hayatında ikinci bir kadına ilgi duyar ama bu aşk değildir. eskiden kendisinde olan masumiyete duyulan yakınlıktır. onun aşkı hâlâ eyşan'dır. bunu kendisi de iyi bilir, ama kabul etmeyecektir bir süre.
dayının son büyük oyununda, dayının en çok ölmesinden korktuğu üç kişiden biri olan selma, kızının düğün gününde öldürülür. artık hiçbir şey eskisi olmayacaktır. dayı bu kez mantığı ve aklı kenara bırakır, ve oğlu ezel'i yanına alır ve intikam için kenan'ı öldürmeye gider. ne yazık ki intikamını kendi alamayacaktır. bu artık oğlu ezel'e kalacaktır.
dayı son sözlerinde ezel'e en başta da dediği şeyi bir kez daha söyler: "seni ölesin diye almadım yanıma."
ezel orada babasını kaybettiğini anlar ve yıkılır...
dayının ölümünden sonra ezel, artık her şeyi aceleye getirmeden ama dahiyane bir planla kurgular. bu kez yardıma ihtiyacı vardır ve bu yardım eyşan'dan, cengiz'den gelecektir. cengiz kendi menfaati için, eyşan ise ezel için yapacaktır bunu.
ve başarırlar. kenan birkan bir odada intihar etmiş süsü verilerek öldürülür. dayının ezel'den istediği ve onu yaratma nedeni olan "kenan'dan alınacak intikam" alınır.
...
ama bu kez ezel için her şey yine başa döner: kimdir ve nasıl yaşamalıdır?
eyşan'la olmaz sansa da, onun mutlu sonu bade'nin dediği gibi eyşan'dır. eyşan'dır her şeye neden olan ve yaşamak için nedendir eyşan ezel için; kaybolan yılları telafi etmek için de bir fırsattır oğluyla ama cengiz yine her şeyi mahvedecektir..
eyşan'a tecavüz eder, aynı kenan gibi kazanamadığı aşkı bu yolla elde etmeye çalışması gibi, en sonunda eyşan'ı bıçaklayan cengiz, ezel'i de hapise gönderir. artık ezel, cengiz'i öldürmesi gerektiğini anlar..
bunların olacağını dayı da öngörmüştür; çünkü onun hikâyesinde de kenan aynılarını yapmıştır. kenan'ın günün birinde selma'yı öldüreceğini bilir dayı içten içe, günün birinde kendisinin de öleceğini bilir bu yüzden ve bunların ezel'in başına da geleceğini bilir..
ezel, hapisten çıkıp cengiz'i ali ile bulur. bir zamanlar onu kurtardıkları yerden aşağı bırakırlar. cengiz ölse de, mutlu son olmayacaktır, çünkü ezel'in mutlu sonu olan eyşan bir hastanede ölmek üzeredir..
hâlâ gözlerimin dolarak izlediğim son bölümün hastane ve tren sahnelerinde son kez ezel eyşan'la yan yanadır. eyşan, ezel'den yaşamasını ve mutlu olmasını dilese de, ondan sonra bir hayatı olamayacağını bilen ezel, eyşan'ın son nefesini vermesiyle yüzükteki zehri içer. trendeki son sahnede gördüğümüz bu hikâyenin kurbanlarının arasından yürüyüp bahar'a doğru ilerleyen kişi eyşan'dır, bahar'ın gülümsediği kişi de eyşan'dır; her şeyi onun için yaptığı kardeşi bahar'a kavuşur..
ezel gerçekten ölmüş müdür peki? dayının verdiği yüzükteki zehir midir?
bunun yanıtı son sahnede gizlidir. can, babasının bıraktığı son notu 20 yaşında alınca babasının yaşadığını da öğrenir ve deniz fenerine gider. yıllar sonra can babasını bulduğunda kulağına dokunmasına alışık olduğumuz ezel'in, can'ın kim olduğunu bilmediğimiz adama karşı gülümsediği anda aynı hareketin yapıldığını gördüğümüzde ezel'in ölmediğini anlarız.
dayının son iyiliğidir bu ezel'e; oğluyla vakit geçirmesi için bir fırsat vermiştir. ama anlarız ki, ezel yıllarca eyşan'ı kaybetmenin acısı içinde kalmış ve herkes onu öldü sanmıştır. can, ali'nin yanında büyümüştür..
tüm hikâye işte böyledir..
...
velhasıl-ı kelam;
ezel için eyşan unutulmayacaktır...
bu yüzden ezel'den geriye kalan bir hayalettir. yaşıyorsa da ölmüşse de fark etmez, zaten hayatta hiçbir şey istediği gibi olmamıştır. ne ailesine doyabilmiş ne sevdiği kadınla olabilmiş ne de hiçbir şey istediği gibi olmuştur..
hayat, keşkelerle dolu bir oyun.
dizi; ömer ve arkadaşlarının hikâyesiyle bunu bize anlatmaya çalışır ama kabullenemeyiz, çünkü mutlu sonlara da ihtiyacımız vardır. ezel'in eyşan'ı alıp gittiği bir gerçekliğe ihtiyacımız vardır..
ama dayı trende ne diyordu; "her şeye rağmen, her şey bittiğinde ezel aşkın kazanacağını, adaletin yerini bulacağını zannediyordu; ama
mutlu sonlar hikayelere mahsus.."
burada dayı "ömer" demez, çünkü ezel de ömer de aynı kişidir artık..
ve aslında herkes sevdiğini öldürmüştür. kimisi bir bıçak darbesiyle kimisi tatlı sözlerle kimisi de dalkavukça sözlerle.. kazanan olmamıştır kader oyununda; kader mi aşkı, aşk mı kaderi kovalamıştır kimse bilmeyecektir..