Adım Adım Harf Devrimi'ne Giden Yol: Osmanlı'da Alfabe Kullanımına Dair Problemler

1 Kasım 1928'de kabul edilen 1353 sayılı "Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun", bugün genel olarak Harf Devrimi şeklinde anılıyor. İşte Osmanlı ve cumhuriyetin ilk yıllarında, bu güne gelene kadar yaşanan sıkıntılı süreç.
Adım Adım Harf Devrimi'ne Giden Yol: Osmanlı'da Alfabe Kullanımına Dair Problemler

harf devrimi'nin 93. yılı kutlu olsun

harf devrimi, esasında uzun ve sancılı bir sürecin sonunda hayata geçirilebilmiştir. harf devrimine giden süreçte matbaanın çok belirleyici bir etkisinin olduğu açıktır. osmanlı devleti'nin hüküm sürdüğü uzun tarihi süreçte, bürokratik yazışmaların tamamına yakını el yazısı ile yazılmıştır. arap harfleri kullanılarak osmanlı türkçesi/osmanlıca yazılırken, ünlü harfler yazılmadığı ve hatta divani yazıyla harflerin birleştirilerek çok hızlı biçimde yazılması sayesinde bürokratik işlemler klasik dönemde kısa sürede sonlandırılmıştır. namık kemal ne kadar hızlı yazabildiğini merak ettiği zaman, stenografi yöntemini kullanarak dakikada seksen kelimeden fazla yazabildiğini ve kendisi kadar süratli yazabilen bir frenk görmediğini mektuplarında dile getirmiştir. (kaynak, sayfa 241)

harf devrimine giden süreci, ilk türk matbaacısı ibrahim müteferrika'ya kadar götüren araştırmacılar vardır. yabancılara, bilhassa fransız tüccarlara türkçe öğretmek amacıyla müteferrika matbaasında 1730 yılında basılan "grammaire turque ou méthode courte et facile pourapprendre la langue turque" isimli kitabın sonuna eklenmiş konuşma metinlerinde/diyaloglarda latin harfli örnekler bulunmaktadır.


tarihin akışını değiştiren matbaanın istanbul'a girişiyle birlikte, türklerin latin harfleriyle tanıştığını öne sürebilmek mümkündür. j. b. holtermann tarafından kaleme alınan grammaire turque-türk dilinin grameri isimli kitap, latin alfabesiyle türkçe yazımının erken tarihli örneklerinden birini oluşturmaktadır.

tanzimat fermanı 1839'da ilan edildikten sonra, üzerinde durulan en önemli konulardan biri de eğitim alanındaki ıslahatlardır

okuma-yazmanın kolaylaştırılması, harflerin düzenlenmesi veya değiştirilmesine yönelik görüşler, tanzimatın ilanından sonra ileri sürülmüştür. bu bağlamda alfabe meselesine, 1862 yılında cemiyet-i ilmiye-i osmaniye'de verdiği konferansta dikkat çekerek ilk kez münif paşa değinmiştir. mesela "elif vav nun" harflerinin, "on, ön ve un" şeklinde üç farklı biçimde okunabildiğini, hareke kullanılırsa bu sorunun aşılabileceğini öne sürmüştür. ayrıca büyük harfler olmadığı için özel isimleri diğer kelimelerden ayırmanın imkansızlaştığını, avrupa'da kullanılan alfabelerin kolaylığı sayesinde altı-yedi yaşındaki çocukların, uşak ve amelelere varıncaya kadar herkesin okuma yazmayı rahatlıkla öğrendiğini, bizde ise yazıyı öğrenmenin güçlüklerinden kaynaklı olarak halkın fikren terbiyesinin mümkün olmadığını münif paşa uzun uzun anlatmıştır. münif paşa'nın dikkat çektiği en önemli noktalardan biri de, avrupalılar 30-40 harfle istedikleri eseri kolay ve ucuz biçimde basabilirken bizde arap harflerinin başta, ortada ve sonda farklı yazılmasından dolayı matbaada bunun üç katı harfe ihtiyaç duyduğumuza değinmiştir. gerçekten de çok sayıda harfin sandıklara yerleştirilmesi, farklı şekillerde yazılması, hem baskı işinin maliyetini artırmakta hem de zorlaştırmaktaydı.


münif paşa'nın konuşmasının üzerinden bir yıl geçtikten sonra, mirza feth ali ahundzade, alfabenin değiştirilmesi için hazırladığı teklif ve önerileri içeren bir layihabab-ı ali'ye sunmuştur. aslen azeri olan mirza feth ali ahundzade, müslümanlar arasında arap harflerinin kullanımından kaynaklı olarak her kelimenin farklı biçimde okunup anlaşılabildiği, az sayıda okur-yazarın yetiştirilebildiği ve kendisinin tasarladığı yeni alfabenin tüm müslümanlar arasında yazılı ortak bir iletişim dili geliştirebileceğini öne sürmüştür. sultan abdülaziz'e sunulan bu teklifler, dikkate değer görülmüş ve cemiyet-i ilmiye-i osmaniye'de bir dizi konferanslar düzenlenerek tartışılmıştır. münif paşa ve mirza feth ali ahundzade'nin fikirlerinden esinlenilerek 1863-1864 yılında harekeli olarak basılan kitaplar, mekteplerdeki öğrencilere okutularak bu yönde yapılacak muhtemel değişiklerin uygulanabilirliği test edilmiştir.

arap harflerinin revize edilerek imlanın daha açık ve anlaşılır hale getirilmesine yönelik tartışmalara, 1869 yılında genç münevver namık kemal'in de dahil olduğunu biliyoruz. namık kemal ve 1869 yılında istanbul'da iran sefirliği yapan melkum han arasında alfabeye yönelik çözüm arayışlarına ilişkin münakaşalarda, kullanılmakta olan arap alfabesinin okuma-yazmayı güçleştirdiğini, gayr-i müslim tebaanın çocukları 6 ayda okumayı, 1 yılda ise mektup yazmayı öğrendiklerine dikkat çekilmiştir. namık kemal, latin harflerine geçmekten ziyade mevcut alfabeye hareke eklenerek yanlış okumaların önüne geçilebileceğine ve okur-yazar oranının artırılabileceğine yönelik görüşler öne sürmüştür.

1869 yılında avrupa'dan dönen şinasi alfabe meselesini ele alarak, harflerin matbaada dizilişini, kasalarda dağılışını kolaylaştırmak ve döküm masraflarını azaltmak için harf sayısını azaltmanın gerekli olduğunu dile getirmiştir. zira toplam yirmi sekiz harften oluşan arap alfabesi, başta-ortada ve sonda farklı şekillerde yazılınca basımda kullanılan harflerin sayısı 400'e kadar yükselmekteydi. daha sonradan alfabe tartışmasına dahil olan ebuzziya tevfik de namık kemal gibi harflerin değiştirilmesinin değil ıslahının daha doğru olacağına yönelik görüşlerini paylaşmıştır (1884).

zamanının en büyük sözlükçüsü ve dil bilgini olan şemseddin sami, arap harflerinin vokal bakımdan türk diline yatkın olmadığını, basım işlerinde de çok büyük zorluklar çıkardığını göz önüne aldığında latin harflerine geçilmesinin zaruri olduğunu savunmuştur. cumhuriyeti önceleyen dönemde dikkat çekilmesi gereken bir diğer teşebbüs, 1914 yılında harbiye nazırı enver paşa tarafından icad edilen ve onun ismiyle anılan enver yazısı'dır. enver paşa, harflerin dizilişinde ve okumada kolaylık sağlamak amacıyla üzerine bir takım işaretler koymuştur. enver yazısı, o zamanki bürokratik yazışmalarda zaman zaman kullanıldığı gibi 1330/1914 tarihli ordu salnamesi de bu yazıyla basılmıştır. (ordu salnamesi pdf)


ancak enveri yazısı her ne kadar itibar görmese de artık arap harflerinin ıslah edilemeyeceğini ve latin alfabesine geçilmesinin bir mecburiyet olduğunu tevsik etmesi bakımından kayda değer bir aşamadır.

1923 yılında cumhuriyet resmen ilan edildikten sonra alfabe tartışmaları yeniden gündeme taşınmıştır. tahsin ömer bey tarafından 1923 yılında yayınlanan "ilmî ve tarihî esaslara nazaran harflerimiz latin harflerinin aynıdır" isimli risale, oldukça ilgi toplamıştır.


avram galanti, 1925 yılında "türkçede arabî ve latin harfleri ve imla meselesi" başlıklı risalesi ile arap alfabesi kullanımının medeniyet ve ilerleme yolunda bir engel teşkil etmediğini ispatlamaya çalışmıştır.


ismail şükrü bey ise her iki görüşe de katılmayarak, "latin harfleri: latin ve arap harflerinden daha iyisini bulalım" isimli kitabını yayınlamıştır.

türkiye'de alfabe tartışmaları devam ederken, türk dünyasında harf devrimini ilk kez azerbaycan yapmıştır. 1922 yılından itibaren azerbaycan'da arap alfabesi ile birlikte latin alfabesi de kullanılmaya başlanmıştır. mehmet fuat köprülü, ismail hikmet ertaylan gibi önemli isimlerin katılımıyla 1926 yılında bakü türkoloji kurultayı düzenlenmiştir. bu kurultayda, tüm türkler için latin alfabesine geçme kararı alındığı için azerbaycanda arap alfabesinin kullanımı terk edilmiştir. bakü'deki bu gelişme, türk devletleri arasında kültürel bağları güçlendirmeye yönelik ciddi bir adım niteliği taşımış ve türkiye'de de harf devriminin yapılmasına meşru bir zemin hazırlamıştır.

çocukluğundan beri yeni bir alfabeyi hep düşündüğünü ifade eden başöğretmenimiz mustafa kemal atatürk, 1928 yılında harf devrimini gerçekleştirmek için gerekli hazırlıklara başlamıştır. 26 haziran 1928 tarihli bakanlar kurulu'nda yeni alfabenin belirlenmesi için resmi düzeyde hazırlıklar başlamış ve dil encümeni üyeleri seçilmiştir. encümen çalışmalarını, mustafa kemal atatürk'ün başkanlığında düzenlenen toplantılarla sürdürmüştür. 11 ağustos 1928 tarihine gelindiğinde, geçilecek olan yeni alfabe kararlaştırılmış ve atatürk süratle latin alfabesinin öğretilmesine yönelik faaliyetlere başlamıştır. 16 ağustos 1928'de yeni harflerin öğretilmesi için cumhuriyet halk fırkası'nın önerisiyle her yerde dershaneler açılmasına karar verilmiş ve atatürk de yurt gezilerine başlamıştır. 1353 sayılı 11 maddelik “türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında kanun”, 1 kasım 1928 tarihinde tbmm’ de kabul edilmiş, 3 kasım 1928 tarihinde de resmi gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. haziran 1929 itibariyle de arap alfabesinin yazıda kullanılması yasaklanmıştır. böylelikle elifba'dan artık alfabe'ye geçilmiştir.


1 ocak 1929 tarihi'nde millet mektepleri açılmış ve okuma-yazma seferberliği başlatılmıştır. fikri hür vicdanı hür irfanı hür nesiller yetiştirmek için memleketin her tarafına açılan millet mektepleri sayesinde 1935 yılına gelindiğinde okur-yazarlık oranının %100 arttığına yönelik istatistikler bulunmaktadır. harf devrimi, zamanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte olan, okumayı, yazmayı ve matbaacılığı kolaylaştıran ileri yönde atılmış bir adımdır.

kaynaklar:
fevziye abdullah tansel, arap harflerinin değiştirilmesi ve ıslahı hakkında ilk teşebbüsler
mustafa oral, türkoloji tarihinde 1926 bakü türkiyat kongresi
h. seçkin çelik, harf inkılabından önce alfabe tartışmalarında üç farklı görüş
makalelerden sıkılacak olanlar için video: ilber ortaylı ile tarih dersleri-harf devrimi