Alıştığı Kişiye Aşık Olduğunu Sanan Bağımlı Kişilik Bozukluğuna Sahip İnsanların Özellikleri

konu ile ilgili teknik detayı zaten istediğiniz her yerden bulabilirsiniz. bkz. bkb teknik
o yüzden farklı olarak, bu kişilik tipinin en belirgin davranışlarını yazalım, anlaşılması daha kolaydır. bunlar pek yazmaz. önemlidir, çünkü çok karşılaşılan bir profildir. okuyunca zaten çok daha tanıdık olduğunu fark edeceksiniz. eşiniz, sevgiliniz, siz, arkadaşınız herhangi birimiz olabilir.
bağımlı kişilik bozukluğu olan insanların en önemli ve ayırt edilmesi zor davranışı sevme şeklidir. kendi de ayırt edemez. bir insana bağlanmak için sevmesine gerek yoktur. o sevdiğini sanır, karşı taraf ise sevildiğini sanır ama ortada sevgi falan yoktur. o kişinin annesi veya babası gibi ona direktifler, emirler, baskılama, kontrol etme, işgal etme ve onu görmezden gelerek cezalandırma gibi eylemlerde bulunulması yeterlidir. kişi kendisini değersiz ve yalnız hissettiği, terk edilme korkusunu tetikleyen kişilere eğilim gösterir ve bu duruma çözüm olacağını düşünüp, yine bu kişilere bağlanıp, bu kişilere karşı yoksunluk geliştirmeye başlar. sorunu yaratan kişinin çözüme de sahip olduğunu düşünür. bir nevi stockholm sendromu gibidir.
o bunun farkında değildir ve buna aşk diyebilir. karşısındaki insan da farkında olmaz ve kendisine aşık sanır. bu süreçte bağımlı kişinin çok kısa sürede en çok kullandığı cümleler:
- sana aşığım
- beni bırakma
- ne istesen yaparım
- sensiz bir hayat düşünemiyorum
şeklinde uzar gider… “ aaaa beni ne çok seviyor” diyerek yelkenleri indirdiğiniz ve ona değer vermeye başladığınızda ise, sanki o cümleleri o söylememiş gibi çekip gider… çünkü kendisini bağlayan o değersizlik ve yalnızlık hissi ortadan kalkmış, kişi onaylanmıştır. bu olumsuz hisleri tekrar hissedeceği yeni birini aramaya koyulur. adı üstünde; bağımlısı olacağı birine ihtiyacı var, kendisine bağımlı olacak birine değil. bunu unutmazsanız sorunu daha net anlarsınız. normal birisi istediğini aldığı ilişkide kalmaya devam ederken, bkb'ler istediklerini hiç bir zaman alamayacakları ilişkide kalmaya devam ederler. çünkü onları besleyen temel,
değersizlik, yetersizlik ve yalnızlık korkusu ile kuruludur. bu sebeple de bkb'lerin en uzun soluklu ilişkileri narsistler ile olur. narsistlerin değer verme becerileri olmadığı için de, ilişki doğal bir manipülasyon üzerinden narsistin lehine yürür.
bu kişiler; normal hayatlarında kendilerini sürekli değersiz gördükleri için başkalarını hep kendisinden üstün görürler. en iyi şeyleri hep başkaları yapar. mesela kendisi de avukattır ama diğer avukatları da kendisinden üstün görür gibi! kariyerli olabilirler, eğitimleri çok iyi olabilir. kişilik farklı yetenek farklıdır. ne kadar eğitimli olursa olsun bir bkb başka birini, hatta kendisinden çok daha düşük birini de çok çabuk gözünde büyütebilir. kadın kısmı sapyoseksüel olduğu için zeki gözüken, göz önünde olan kimselere daha çabuk ilgi duyar.
bu kişilerin dürtüsel davranma eğilimi çok yüksektir. dürtüsellik; mantıksız, sonu düşünülmeden yapılan eylemler bütünü. hatta şöyle düşünebiliriz; aşırı stres esnasında ilkel mekanizma devreye girer ve stresi bastırma yöntemi olarak haz mekanizmasını çalıştırır. aşırı flört, güvensiz seks, kendine zarar verme gibi davranışları çokça sergilerler. kendilerinden üstün gördükleri kişileri de bu davranışları gerçekleştirmek için seçerler. seçtikleri kişilere aşırı derece itaat etme eğilimleri ile her türlü konuda taviz verirler. istismara kadar da gider... ilk paragrafta bahsettiğimiz konudaki değer faktörü devreye girerse, yani ''üstün gördükleri partner'' bu kişiye değer verirse, bağımlı kişilik olan arkadaşımız onayını alır oradan ayrılır. üstün partner eğer değer vermezse, o değeri alıncaya kadar bağımlı arkadaşımız çabalamaya devam eder. buradaki mantık şudur; ''ben değersizim, bana değer veren kişi de benden daha değersizdir!'' bu sebeple kendilerini hep değersiz hissedecekleri partnerlerin yanında kalmayı ve onlar için çabalamayı isterler... yani bağımlı kişilik bozukluğu olan kişilerin konfor alanı kaygıdır desek yeridir. onu kaygılandırmayan şeyler dikkatini çekmez.
bu kişilerin aşırı yalnız kalma korkuları vardır. tüm çaba yalnız kalmamak ve ihtiyaçlarını gidermeye çalışmaktır. ikinci paragrafta bahsettiğimiz dürtüsellik davranışlarının sonucunda da aşırı flört eğilimi ile bir kaç partnerleri olur. bunlardan bir tanesi baskın kişi yani assolisttir. diğerleri ise yardımcı vokalistlerdir. normal insanların aksine, assolist ile arazı bozulursa diğerlerine daha fazla özen göstermez, onlarla da arası bozulur. çünkü morali bozulduğunda hızlıca dibe gider ve kimse ile iletişim kurmak istemez. assolist ile arası iyiyse, diğerleri ile de arası iyi olur. bu sebeple bu assolist olan kişi derse ki; ''ben bu arkadaşla aramı iyi tutam, değer verem ki başkasına ihtiyaç duymaya'' o zaman ne oluyor; teknik olarak diğerleri ile de arasını kendi yapmış oluyor... tabi kimsenin kimseden haberi yok.
bağımlı kişiler çok acelesi oldukları için, panik oldukları için, çok çabuk aksiyon alırlar, bu sebeple hiç bir ilişkisine ait yas sürecini tam olarak yaşayamazlar. bir çok süreci pas geçtikleri için de ruhsal olarak sürekli depresif olabilirler. içlerindeki bu aşırı stresi bastırma yöntemi olarak da flört ve cinselliği kullanırlar. flört ve cinselliğin ilk başlarda sağladığı aşırı adrenaline de bağımlıdırlar.
şimdi bu kadar şeyi okuyunca, karşınızda hayatı çok hızlı yaşayan ve görür görmez tanıyacağınız bir profil canlandı değil mi? hayır, durum tam tersidir. bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler çok masum gözükürler. uysal ve gayet mütevazidirler. yani sırtına vur ekmeğini al diyebileceğiniz tiplerdir. dolayısı ile bu masumiyeti doğal bir manipülasyon aracı olarak kullanırlar. bir ortama girdiğinizde, birine tanımadan evlenme teklifi etmek zorunda kalsaydınız, muhtemelen bu kişileri seçerdiniz. çünkü genelde uyumlu ve her an itaat etme refleksleri vardır. bu da yanıltıcıdır. çok uyumlu gözükürler kısmı önemli; bu uyum doğal bir uyum değildir. onaylamasalar bile başkalarının kararlarına ortak olurlar. yanlış olduğunu bilseler de yine de yaparlar. tüm bunların ana kaynağı özgüven eksikliği ve kendilerini sürekli olarak yetersiz hissetmeleridir. ana ilişkide destek personeli gibi kenarda durdukları için ve saydığımız tüm sebeplerden dolayı da ilişkileri arap saçıdır, hiç bir zaman sağlıklı bir ilişkileri olmaz. evli olanlarının bile ilişkileri sandığınız gibi değildir.
bu kişilerin gizli silahı intikamdır. bunu da çok can acıtıcı şekilde yapabilirler. içlerindeki öfkeyi atmanın yolu bağırıp çağırmak değil, bunun yerine çoğunlukla aldatmadır. bağırıp çağırırsa partnerini kaybedebilir, özgüven problemi, kırılganlık gibi durumları da göz önüne alınca partnerini cezalandırmak için bile kendisine zarar verir.. bu sebeple onu gizli bir şekilde cezalandırma eğilimi doğar. tabiri caizse zehir içip başkasının ölmesini beklerler. aldatması için eşine ya da partnerine kızması veya onu yanlış anlaması yeterlidir. kafasında kurduğu herhangi olumsuz bir şey için bile partnerini cezalandırmak için onu aldatabilir.
örneğin; evli olan bir bkb, eşine kızdığında tepkisini dile getiremeyebilir, eşi kendisi ile ilgilenmiyor veya cinsellikte tatmin etmiyorsa bunları kafaya takar. saydığımız sebeplerden dolayı da aldatma potansiyeli çok yüksektir. tavşan dağa küser, dağın haberi olmaz ama yine de yapar... bunun ana sebebi, hem stresi bastırmak, hem de bkb'ler gizli kırılgan narsistler olmasıdır. değer verilmediğini düşündüğü bedenini cezalandırır. ''aslında bu harika bedeni nasıl görmezsin de ihmal edersin'' in de cezasıdır. çünkü o beden kendisine değil eşine ya da partnerine aittir. aslında onları cezalandırdığını düşünür. aynı şeyi ilişkilerinde de yapar... bu kırılgan narsisizm ebeveynlerden birinden gelir ki muhtemel kişi de baskın annedir. kırılgan olduğu içim tam anlamı ile ortaya koyamaz, kendisinden daha baskın partnerler seçer. narsisizm kısmı ise çoğunlukla savunma yaparken ortaya çıkar.
aslında bu kadar boyun eğici olma sebebi de buradan gelir. görünürde başkalarının ihtiyacını karşılamak için fedakarlık yaptıkları düşünülsede, aslında kendi ihtiyaçlarını karşılamak için fedakarlık yaparlar. bir nevi, kontrolü karşı tarafa vererek pasif bir şekilde istediklerini almaya çalışırlar. dürtüsellik zaten mantıksız davranmalarına sebep olduğu için, ek olarak da empati yetenekleri çok yoktur. sürekli mağdur olduklarını düşünüp genelde de haklı olduklarını düşünürler. bu yüzden, kendinizi onlarla çok saçma diyalogların içinde bulabilirsiniz. kriz anında bencil bir bakış açısı ile tartıştıklarını görürsünüz. mesela; kendisine yaşatılan kötü şeyleri başkalarına yaşatıp, başkasının neden üzüldüğünü anlamazlar. buradaki savunmaları yine de kendi yaşadığına odaklanmak olur. yaşadığı bu riskli ve ihtiyaç odaklı davranışların da getirisi ile aşırı derecede yalan söyleme huyları vardır. kanıt gösterinceye kadar da yalanlarını savunur sizi suçlarlar. masum gözükmelerinden dolayı da bu özellikleri genelde pas geçilir.
bkb'ler hiç mi kavga etmez? ederler ama sadece gitmeyeceğinden emin oldukları kişiler ile kavga ederler. ya da gözden çıkardıkları kişiler ile kavga ederler. yoksa tam bir uyum sağlayıcı ve sineye çekicidirler. bu kişiler yine uyum kapsamında telkine çok yatkındırlar ve çok önemser gibi dinlemelerine rağmen genelde uygulamazlar. o yüzden ne konuşursanız boşa gider.
genel yapıları karamsar ve depresiftir. alt yapısı şema bozuklukları ve travmalardır. bu sebeple dikkat eksikliği yaşar ve aslında hiç bir şeye tam anlamı ile motive olmazlar.
(farklı bir kaynak)
not: burada yazılanlar kimseyi suçlamak için yazılmamış olup, yazıda bahsi bazı geçen tanımlara uyuyorsunuz diye kendinizi bağımlı kişilik bozukluğundan muzdarip sanmayın. gerçek bir teşhis için mutlaka bir uzman ile görüşün... yazılanlar biraz can sıkıcı olabilir ama çoğu gerçekler bunlardır ve hem bu kişilerin hem de bu kişiler ile birlikte olan kişilerin konu hakkında bilgi sahibi olması amaçlanmıştır. bu kişiler ile ilgili yazılan her ne varsa, kesinlik içermez.
bkb olan kimseler çoğunlukla yaşadıklarının farkında değildir. bunu kaderleri ve kişilikleri olarak görürler. çoğunun aklına bunun bir arıza olduğu gelmemiştir. bu sebeple konu önemlidir ve tedavisi olan bir şey varken, bu şekilde yaşamanın manası yoktur. bu sizin kişiliğiniz veya kaderiniz değil. bu durum sizi sadece daha fazla dibe götürür.
not2: çevrenizde böyle kimseler varsa onları asla ve asla suçlamayın. bu yazılanların hiç birini bilerek yapmazlar. ellerinde değil. ellerinde olsaydı yapmazlardı. insanların hikayelerini bilmeden kimseyi yargılamamak lazım.