Alman Subay Helmuth von Moltke'nin İkinci Mahmut Hakkındaki İzlenimleri

1836-1839 yılları arasında İkinci Mahmut tarafından Türk ordusuna danışmanlık ve eğitim vermesi için görevlendiren Alman subaylardan Helmuth von Moltke'nin ailesine ve yakınlarına gönderdiği mektuplardan oluşturulmuş Moltke'nin Türkiye Mektupları isimli kitaptan İkinci Mahmut hakkındaki bazı izlenimleri.
Alman Subay Helmuth von Moltke'nin İkinci Mahmut Hakkındaki İzlenimleri

1-) "on sekiz saltanat yılının acı tecrübeleri sayesinde sultan mahmut, mevcut devlet teşkilatıyla memleketi idareye devam edemeyeceğini, hükümdarlığıyla hayatını, bu şartları bütünüyle değiştirmek uğrunda, ortaya koyması gerektiği düşüncesine candan inandı ve bunun örneklerini mutlu batı ülkelerinin teşkilatında aradı. her ne kadar ıslahat yoluna hazırlıksız olarak girdiyse de, bunun kaçınılmaz zorunluluklarını görmeye yeterli aklı ve bunları uygulayabilecek cesareti vardı. amacına erişmek için imparatorluk içindeki bütün ikinci derece güçleri yere sermesi ve bütün kuvvetleri kendi elinde toplaması, yani yeni binasını kurmadan önce inşaat alanını temizlemesi, kaçınılmaz bir zorunluktu. sultan, büyük ödevinin ilk kısmını zekâsı ve metanetiyle başardı, fakat ikinci kısmında yıkıldı.

önce baş eğdirilmesi gereken serkeş ve şımarık yeniçeri kudretiydi. şimdiye kadar dört padişahın tahtına ve hayatına mal olan bu teşebbüsü sultan mahmut yıllarca, zekâ ve sebatla hazırladı ve tek bir günde, bir saatte cesaret ve iyi talihle sonunu getirdi."

2-) "ulema, sultanın keyfi emirlerine karşı daima yeniçerilerle ittifak etmiştir, şimdi her ne kadar bu din adamları sınıfına tam anlamıyla hakim olmak mümkün olamamışsa da yine de bunlar, yenilikleri ancak üstü kapalı bir antipati ve gizli bir direnişle karşılayacak kadar korkutulmuşlardır."

3-) "yıkma yolu sona ermiş, sıra daha iyisini kurmaya gelmişti; fakat işte o zaman bir devlet yapısının eksik taraflarını görmenin buna çare bulmaktan ne kadar kolay; yapmanın, yıkmaktan ne kadar güç olduğu meydana çıkmıştı."

4-) "sultan mahmut, milleti arasında, bu yenileşme hareketinde idare edici ya da yardımcı olarak yanına alabileceği aydın bir insan da bulamadı. avrupalılar için doğuluların düşünce düzeylerini gerçekte olduğu kadar aşağı varsaymak hemen hemen imkânsızdır. okuma yazma bilen bir türk'e "hafız" yani bilgin denir. kur'an'ın ilk ve son surelerini ezberlemekle tahsilini tamamlarlar, dört işlemi de pek azı tam olarak bilir. herkesten fazla aydın diyebileceğim ricalden bir türk fala ve rüya tabirlerine tamamıyla bağlıydı ve dünyanın küre şeklini gözünde canlandırıyordu; ancak sadece nezaket icabı ve biz bu nokta üzerinde o kadar inatla durduğumuz için!, dönmelerden başka herhangi bir avrupa dili konuşan kimse yoktur. yüksek memuriyetlerde bulunan birçok türk kendi dillerinde yazılmış mektupları bile okutturup dinlemek zorundadırlar. bir kâğıt parçası üzerine kamış kalemle boyuna kendi adını yazıp duran feriki hatırlıyorum, bu sanatı az önce kâtibinden öğrenmişti. bu, hiç de mübalağalı olmayan sözlerimden, avrupa'da okuyarak kısmen büyük faydalar sağlamış olan osmanlıları ayrı tutuyorum. bu insanlar gelecekte büyük bir önem kazanacaklardır. sultan mahmut bu tohumları serpmek mutluluğuna erişmişti, fakat meyvelerini henüz derememişti..."

sultan mahmut'un kendisi göremese de, o serptiği tohumlardan yaklaşık 80 yıl sonra modern türkiye cumhuriyeti doğdu. ruhu şad olsun.