Almanca'da En Çok Karıştırılan İsim ve Fiillerin Birbirinden Farkı

Almanca öğrenme yolunda birbirine çok karıştırdığınız isim ve fiillerin net açıklamaları.
Almanca'da En Çok Karıştırılan İsim ve Fiillerin Birbirinden Farkı

ön edit: sizlerin de eklenmesini istediğiniz, karıştırdığınız kelimeler varsa (a2/b1 ve üstü) iletebilirsiniz. fırsat buldukça listeye ekleyeceğim.

sıklıkla karıştırılan bazı isim ve fiiller:

1. zahlung/bezahlung

zahlung: bu kelime, genel anlamda her türlü ödemeyi ifade eder, daha geniş bir kullanım alanına sahiptir. borç ödemeleri, faturalar, alışverişlerde yapılan ödemeler gibi.

- ich habe die zahlung für die rechnungen bereits geleistet. (faturalar için ödemeyi zaten yaptım.)

bezahlung: genellikle bir hizmet ya da emek karşılığında yapılan ödemeleri ifade eder. iş yerinde alınan maaş, bir hizmet karşılığında yapılan ödeme gibi.

- die bezahlung für deine arbeit wird am ende des monats erfolgen. (işin için ödeme ay sonunda yapılacak.)

2. wissen / kennen

wissen: bir şeyi bilmek, genel bilgi veya gerçeklerle ilgili.

- ich weiß, dass berlin die hauptstadt von deutschland ist. (berlin'in almanya'nın başkenti olduğunu biliyorum.)

kennen: bir kişi, yer veya şeyi tanımak.

- ich kenne berlin sehr gut. (berlin'i çok iyi tanırım.)

3. leihen / ausleihen

jemandem etwas leihen: birine bir şey ödünç vermek.

- ich habe meinem nachbarn meine bohrmaschine geliehen. (komşuma matkabımı ödünç verdim.)

- wir können dir das geld für einen monat leihen. (sana bir ay için para ödünç verebiliriz.)

sich(d) etwas ausleihen: birinden bir şey ödünç almak.

- ich habe mir von meinem nachbarn seine bohrmaschine ausgeliehen. (komşumdan bir matkap ödünç aldım.)

- ich habe mir von der bibliothek ein buch ausgeliehen. (kütüphaneden bir kitap ödünç aldım.)


4. bringen / holen

bringen: bir şeyi bir yere götürmek.

- kannst du mir bitte das buch bringen?

holen: bir şeyi bir yerden alıp getirmek.

- ich gehe das buch holen.

5. besuchen / besichtigen

besuchen: bir kişiyi ziyaret etmek.

- ich besuche meine großeltern am wochenende.

besichtigen: bir yer veya anıt gibi turistik bir mekanı gezmek.

- wir haben den dom in köln besichtigt.

6. sprechen / reden

sprechen: konuşmak veya biriyle diyalog kurmak.

- wir sprechen über das wetter.

reden: genellikle daha uzun ve detaylı bir konuşma yapmak.

- er redet über seine reiseerfahrungen.

7. sehen (schauen) / sich [d] ansehen (anschauen)

sehen schauen aynı anlama gelir. aynı şekilde ansehen ve anschauen da eş anlamlıdır.

sehen (schauen): gözle görmek, görsel algı.

- ich sehe einen vogel im baum.

sich[d] ansehen (anschauen): dikkatlice bakmak veya izlemek.

- schau dir diesen film an.

8. antworten / beantworten

auf etwas antworten: genellikle bir soruya doğrudan verilen cevabı ifade eder ve sıklıkla "auf" ile kullanılır.

- ich antworte auf deine frage. (soruna cevap veriyorum.)

- er hat schnell auf die e-mail geantwortet. (e-postaya hızlıca cevap verdi.)

- wir müssen auf den brief antworten. (mektuba cevap vermemiz gerekiyor.)

etwas beantworten: bir soruyu, mektubu veya benzeri bir şeyi tam olarak ele almak veya çözmek anlamında kullanılır. genellikle direkt nesne alır ve bir präposition gerektirmez.

- ich beantworte die frage. (soruyu cevaplıyorum.)

- kannst du diese e-mail beantworten? (bu e-postayı cevaplayabilir misin?)

- er hat alle fragen im ınterview beantwortet. (mülakattaki tüm soruları cevapladı.)

9. hören / zuhören

hören: sesleri veya gürültüyü duymak. "ich höre musik."

zuhören: dikkatlice ve odaklanarak dinlemek. "du musst im unterricht besser zuhören."

10. bekommen / erhalten

bekommen: genellikle bir şeyin elde edilmesi, alınması anlamında kullanılır. hediye almak, bir şey satın almak veya bir şeyin teslim edilmesi gibi durumlar olabilir. genel kullanımda daha yaygındır ve günlük konuşmalarda sıkça rastlanır.

- zum geburtstag habe ich ein neues fahrrad bekommen. (doğum günümde yeni bir bisiklet aldım.)

- ich habe heute einen brief von ihr bekommen. (bugün ondan bir mektup aldım.)

- wirst du das buch, das du bestellt hast, bald bekommen? (sipariş ettiğin kitabı yakında alacak mısın?)

- ich habe eine einladung zu der hochzeit bekommen. (düğüne bir davetiye aldım.)

erhalten: bu kelime, genellikle resmi, iş veya akademik bağlamlarda kullanılır. bir şeyin korunması, sürdürülmesi veya bir şeyin resmi olarak alınması anlamına gelebilir.

- ich habe die bestätigung für meine buchung erhalten. (rezervasyonum için onayı aldım.)

- wir haben ıhre bewerbungsunterlagen erhalten.(başvuru belgelerinizi aldık.)

- sie hat endlich die lang erwartete lieferung erhalten. (nihayet uzun zamandır beklenen teslimatı aldı.)

- die universität hat eine große spende erhalten. (üniversite büyük bir bağış aldı.)

11. kommen / ankommen

kommen: bir yere gitmek, genel bir hareket.

- wann kommst du nach hause? (eve ne zaman geliyorsun?)

ankommen: bir hedefe varmak, son noktaya ulaşmak.

- ich bin am bahnhof angekommen. (tren istasyonuna vardım.)

12. fühlen / spüren

fühlen: duygusal veya içsel bir hissiyatı ifade etmek.

- ich fühle mich glücklich. (kendimi mutlu hissediyorum.)

spüren: fiziksel bir duyum veya hissiyatı ifade etmek.

- ich spüre die kälte. (soğuğu hissediyorum.)