Amerika'da Öğrencilerin %90'ının Gittiği Halk Okullarının İmrendiren Eğitim Sistemi

Ülkemizdeki eğitim kalitesi belli düzeyde olan devlet okulları ve fahiş fiyatlı özel okullar gündemdeyken Amerika Birleşik Devletleri'nde bunun nasıl ilerlediğine bir bakalım.
Amerika'da Öğrencilerin %90'ının Gittiği Halk Okullarının İmrendiren Eğitim Sistemi

abd'de de aynen türkiye'de olduğu gibi devlet okulları ve özel okullar var. gerçi burada bizim devlet okulu dediğimiz kurumlar "public school" olarak anılıyor... halk okulu.

burada çocuğunu özel okula gönderen grup genellikle şu iki (göreceli olarak küçük) kümelerden birinde:

1. çocuğunun din temalı eğitim almasını isteyenler.
2. çocuğunu "prep school" denen ve biraz bizim eski anadolu liseleri ile karşılaştırılabilecek aralıksız 7 ila 12 senelik okullara gönderenler.

bu iki kategori genellikle hayli pahalı.

mesela benim evimin yakınında "philips academy" adındaki prep school var. baba ve oğul george bush'lar, yale'e gitmeden önce buradan mezun olmuşlar. prestijli bir özel okul. bu okulun bu seneki yatılı fiyatı 70 bin dolar, yani 2 küsür milyon tl. siz buna ekstra masraflarla 2.5 milyon diyebilirsiniz.

din temalı eğitim veren ve yine yakınımdaki diğer okul da "st. john's prep school" adındaki bir katolik okulu. bunun seneliği de sanırım 40 bin dolar civarında. ekstrası ile 1.5 milyon olarak düşünebilirsiniz.

tabii ki bunlardan daha ucuz özel okullar da var. ben abd'nin en pahalı eyaletlerinden birinin en pahalı kasabalarından birinde yaşıyorum. etraf böyle.

öte yandan...

abd'de 12 senelik eğitimi özel okulda alan öğrenci oranı toplamın sadece %10'u. yani çocukların %90'ı halk okullarına gidiyor. kapitalist abd'deki eğitimin belkemiği halk okullarıdır.

ama siz bunları türkiye'deki devlet okulu gibi düşünmeyin. istisnaları ve bazı detayları atlayarak genel yapıyı anlatacağım.

abd'de halk okulları öncelikli olarak devlet bütçesinden beslenmez. göbekten bir milli eğitim bilmem nesine de pek bağımlı değillerdir. abd'de demokrasi de, eğitim de mahalleden başlar. halk okullarının ana finansal kaynağı bünyesinde bulundukları kasabalardır. bir kasaba, bütçesi yetiyorsa istediği gibi yeni okul açabilir. devletten para beklemez. kasaba bütçesi, o kasabada yaşayan halk tarafından oluşturulur ve bunun ana gelir kaynağı emlak ve bireysel mal vergileridir.

benim yaşadığım kasabada sanırım 3-4 ilkokul, 1 ortaokul, 1 de lise var. bunlar halk okulları. ilkokullar çocuklar daha küçük oldukları için kasabaya yayılmış durumda. maksat küçük çocuklar zorluk çekmesin.

buradan çıkan çocuklar aynı ortaokula ve sonrasında da aynı liseye gidiyorlar. ama ortaokul ve özellikle lise dediğimde gözünüzde üniversite kampüsü gibi şeyler belirsin.

kasabadaki halk ortaokulu biri 3 bin kişilik tribünlü iki futbol sahasına, tam teşekküllü ve tartan pistli atletizm sahasına, 2 bin kişilik tribünlü spor salonuna, konser salonuna, sanat galerisine, müzik stüdyosuna, kendi radyosuna filan sahip.

varın liseyi siz düşünün... türkiye'de "ben de buradayım" diyen üniversite kampüsüne rahmet okutur.

ilkokuldan başlayarak liseyi de bu okullarda okuyan her çocuk için eğer evi okula 1 milden uzaksa çift yönlü servis var. bunu okul sistemi ayarlıyor ve bizim kasabada bunun senelik ücreti 190 dolar.

kitap zorunluluğu yok. forma zorunluluğu yok. ortaokul ve lise her sene çocuklara yeni ve bedava tablet verip sene sonu geri alıyor.

bu eğitim için ödenen para ne? sıfır dolar. evet, bedava. sı-fır.

çocuğunuzun okulda yemek yemesini istiyorsanız ve maddi durumunuz iyi değilse, o da bedava. bunlar beyan usulü işliyor. kimse sizden banka dökümü filan istemiyor, çünkü yerel halk muazzam ahlaklı. dolandırıcılığa alışık değiller. eğer maddi durumunuz varsa, o bile günde 3-4 doları geçmiyor.

kısacası okul servisi ve yemek için ödenen gayet cüzi rakamlar dışında bir gider yok.

ama tabii ki önemli olan eğitimin kalitesi...

bu sene lise ikinci sınıftaki bir çocuğun aldığı dersler (bahar dönemi için) şöyle:

- honors algebra 2
- murals class (büyük boyutlu duvar eserleri)
- honors spanish 2
- honors united states history 1
- personal fitness and nutrition
- english 10
- honors organic chemistry
- advisory

bu derslerin hepsi büyük ölçüde sınıfta işleniyor. ev ödevi var, ama ağırlığı düşük. sınıftaki katılıma büyük önem veriliyor. kitaptan takip diye bir şey yok. zaten kitap yok. çocuklara araştırmacı olmaları öğretiliyor.

en sonda "advisory" diye bir şey var... bu her hafta 1 saat yapılıyor. çocuk burada kendine atanan danışmandan teke tek "coaching" alıyor. bu danışman ta üniversiteye kadar çocuk ile birlikte.

ama eğitim sadece sınıftan ibaret değil.

bu çocukların hepsi en azından iki ekstra kulüp ya da aktiviteye üye. bunlar arasında fotoğrafçılık, robotics, yazılım, şiir, edebiyat, aşçılık ve daha bin türlü konu var. çocuklar bunlardan kendilerine uygun olanları seçip her gün okul sonrası bunlarla da uğraşıyorlar.

dahası... spor konusunda muazzam bir motivasyon var.

birçok çocuk okul bünyesindeki en az bir spor dalı ile ilgili. kulüp aktiviteleri sonrası ya da onunla çakışsa da hemen her gün antrenmanları var. haftada 1-2 diğer okullarla yarışmaları var.

o da yetmedi...

çocuklar senede iki defa - eğer isterlerse, ekstra ücret ile - uluslararası projelere gidiyorlar. bu sene costa rica'da yağmur ormanı araştırmasına gittiler... yaza peru'ya gönüllü hayır kurumu çalışanı olarak gidecekler. bunlar da sicillerine işleniyor.

kısacası...

çocuklar deli gibi hayata hazırlanıyorlar ve bunun gideri (uluslararası projeler dışında) neredeyse sıfır dolar.

şunu da net bir şekilde söyleyebilirim... bizim kasaba lisesinden her sene harvard'a, mit'e, yale'e, clemson'a, tufts'a, northeastern'a ve bilimum ivy-league okuluna öğrenci gönderme yüzdesi türkiye'deki en premium okuldan yüksektir.

o zaman biraz bütçeye bakalım... bu para nereden geliyor?

dediğim gibi, eğitim giderlerinin çoğu yerel emlak vergilerinden karşılanıyor. benim senelik emlak vergim 18 bin dolar. bunun üzerine senede 1-2 bin dolar araç vergisi ödüyorum. yaşadığım eyaletin gelir vergisi %6. buradan da eyalet tarafından yaşadığım kasabaya belli bir ödenek aktarılıyor. federaller konuyla pek alakalı değil.

genel olarak durum bundan ibaret.

bu noktada aslında adaletsizlikten bahsedebilirsiniz. çünkü her kasaba, her eyalet aynı değil ve bu sistem zengin kasabalar ve zengin eyaletler için tıkır tıkır işlerken gelir düzeyi daha düşük yerlerde durum farklı. ben uzun süre güneyin daha fakir eyaletlerinin en fakir semtlerini de tecrübe ettim. oralardaki halk okulları gerçekten inanılmaz özverili öğretmenler ve yöneticiler sayesinde dönüyor. o okullara federallerden de daha fazla yardım gidiyor.

kısacası her gelir düzeyi yukarıda saydığım halk okulu ayrıcalıklarına sahip değil.

abd'de insanlar ev alırken genellikle bu konuya çok ciddi eğilirler:

- çocuğumu halk okullarına göndermek için pahalı bir kasabaya mı taşınsam?

- ucuz kasabada yaşayıp çocuğumu özel okula mı göndersem?

bu son derece bireysel bir seçim, ama gördüğünüz gibi çocukların %90'ı bir şekilde halk okulu sisteminden geçiyor.

bir de şuna değinmek lazım...

ben hristiyan değilim... kasabada iki tane kilise var. bu kiliseler için cebimden ve vergilerimden çıkan para sıfır. bu kiliseler tamamen cemaatlerinin yardımları ile dönüyorlar. kilisenin bakımı, rahibin maaşı, her türlü gider bağış ile karşılanıyor. işin ilginç yanı, burada cami de var, sinagog da var... oralara da gitmiyorum. dindar değilim. ama o cami de, o sinagog da bağış ile dönüyor. demek ki istenirse oluyor. türkiye'deki gibi devlet okullarının içi boşaltılıp özel okul sahibi bakanlar zengin edilirken bir yandan da din yönetimine milyar dolarlar akıtılmıyor burada. inanıyorsan gidiyorsun, bağışını yapıyorsun. o kadar.

demokrasi kasaba düzeyinde demiştim... işte her şeyin başlama noktası o. burada eğitimden sorumlu bürokratlar ve yöneticiler atama yoluyla gelmiyor. kasaba bazında periyodik olarak yapılan seçimlerle o görevlere getiriliyorlar. kütüphane sorumlusuna kadar seçimle geliyor. işini iyi yapamayan da seçimle gönderiliyor. şu anda eğitim ile ilgili kasaba kurumlarının tepe noktaları hintli, koreli ve japon annelerle dolu :)

uzun yazdım, ama kapitalist abd'nin bu konuda - benim sınırlı açımdan da olsa - bir röntgenini görün istedim.

türkiye'nin de kaynakları var. yapılması gereken bu kaynakları ona buna peşkeş çekip parayı bilfen'de "çocuğum fakir görmesin" laçkalığı ile harcayan lümpen tabakası yaratmak yerine dürüstlükle, istekle, heyecanla "fark yaratacak" eğitim kalitesini yükseltmeye harcasak bir yerlere geliriz.