Amerikan Post-Modern Edebiyatının En İyi Kısa Öykülerini Yazan Adam: Raymond Carver

Carver, çeşitli işlerde çalışan biri olarak sürdüğü kısa yaşamına (25 Mayıs 1938-2 Ağustos 1988) yakın tarihin en iyi öykücülerinden biri olarak veda etmişti. İnceleyelim.
Amerikan Post-Modern Edebiyatının En İyi Kısa Öykülerini Yazan Adam: Raymond Carver

Kimdir?

1938-1988 yılları arasında yaşamış bir amerikalı yazar ve şair. hikayeleri sıradan insan hakkındadır, olağanüstü hiçbirşey olmaz. o insanların başına gelenler de onların yaşamları da bizim gibidir, alabildiğine sıkıcı. dilimize çevrilmiş aşktan sözettiğimizde sözünü ettiklerimiz, "ateşler" ve "sessiz geceler" gibi kitapları bulunur. robert altman'ın shortcuts isimli filmi de onun hikayelerinden uyarlanmıştır. bir kitabının kapağında edward hopper resmi bulunduğundan değil, kendisi edebiyatın edward hopper'ıdır bana göre.

Üslubu nasıldır?

raymond carver amerikan kısa öyküsünün en babalarından, zehir gibi, çivi gibi, hap gibi bir yazar. çehov’un yalınlığını, süssüzlüğünü, edebiyatsızlığını alın, savaş sonrası amerikan coğrafyasına taşıyın, içine highsmith’in şiddet-dehşet-kötülük tohumunu sallayın; güzelce karıştırıp salıverin kafkaesk bir zemine bu bulamacı. öyle korkusuz, öyle tabiî, öyle insanca yayılacaktır ki, ortaya bildiğimiz, aşinâ olduğumuz hiçbir şeye benzemeyen şehevî bir lezzet çıkacaktır. işte bu olağanüstü lezzetin yaratıcısıdır raymond carver. bütün usta öykücüler gibi, önce kurup sonra bozar o. kurarken nasıl sakin, nasıl serinkanlı, nasıl korkutucu ölçüde dümdüz ise, bozarken de o denli usta, o denli dehşet verici, o denli çoşku doludur. tıpkı hayat gibidir öyküleri, vurucu son sözlerden, ağlamaklı finallerden, parıltılı karakterlerden yoksun. bir bitmemişlik vardır öykülerinde, bir de tabii, acıtan bir dürüstlük. bir raymond carver öyküsü, ‘a small good thing’ oluverir hayat gailesinin orta yerinde. uzaktan vüs’at o bener’e el eder.

"tereddüt ettim ve yolumu kaybettim"

carver, yazdıklarını "cılız ve aşırılıktan uzak" tarif etmekle birlikte dar bir hayat görüşü anlamına geldiğini düşündüğünden dolayı da minimalist kavramını kendisine yakıştırmadığını söylemiş. gerçekten de carver'ın yazdıkları tarif edilemeyecek kadar sakin, cılız ve pritchett'in de söylediği gibi yürüyüp geçerken gözün köşesine takılan şeylerden oluşuyor.

ben genelde kitap ve film önerisinde bulunmam. bunun altında çok büyük bir kibir yattığını da biliyorum. hiç kimseye de raymond carver kitabını tavsiye etmem. sevdiğim bir insanın, bu sadelikten hoşlanmayacağı ihtimalini göze alamam sanırım.

edebiyat ve sinema, insanın o küçük, sıradan ve önemsiz hayatına, başka hayatlar soktuğu için güzel. ama insan, bu başkalarının hayatını gözetleme dürtüsünden çıkıp, kendi yaşadığı ya da yaşama ihtimali çok yüksek olan, kendi gibi sıradan insanların sıradan hikayelerini okuduğunda daha fazla etkileniyor. carver'ın öykülerinde -genellikle- elle tutulur hiçbir şey olmaz. aynı bizim hayatımız gibi. insan kendi hayatının sıradanlığından çıldırmamak için, arada bir yaşadığı ve aslında hiç de önemi olmayan olayları abartma eğilimi gösteriyor. yaşamanın bir anlamı olsun diye. ben de bunu yapıyorum ve eğer yapmazsam çıldırırım diye düşünüyorum. carver da tam olarak sıradanlığımızı yüzümüze vuran hikayeler yazıyor. tekrar tekrar okunası ama arka arkaya okunmaması gereken hikayeler.

yazmak üzerine adlı denemesinde uzun anlatıları okumakta/yazmakta güçlük çektiğini söylüyor. bunun nedenini de bu olay olduğu zamanlar, yani yirmili yıllarımın sonunda, belki bütün büyük hırslarımı kaybetmişimdir diye açıklıyor. dünyanın bambaşka bir yerinde, farklı zaman diliminde yaşamış, farklı hayatlar yaşamış insanların aynı yaş dilimine girdiklerinde aynı şeyleri hissetmesi çok müthiş değil mi? insan duygularını özel zannediyor da aynı işte. ankara'daki ben ile amerika'daki raymond aynı.

aynı denemede bir de şöyle bir paragraf var. kaç kere okudum, bilmiyorum.

"duvarımda, üstünde çehov'un bir öyküsünde geçen bir cümleden alınma şöyle bir alıntı yazılı bir başka kart daha var: '... ve birden her şey onun gözünde açık seçik bir hale geldi.' bu sözcükleri merak ve olasılık dolu bulurum. basit ve yalın hallerini ve ima ettikleri o üstü örtük aydınlanma havasını severim. niçin her şey şimdi açık seçik bir hale gelmiştir? ne olmuştur? her şeyden çok -şimdi ne olacaktır? böyle ani uyanışların ardından türlü sonuçlar çıkar ortaya. keskin bir rahatlama duygusuna -ve beklentilere- kapılırım."

Evde Oturarak Mezun Olabilmeyi Sağlayan Güzel Olay: Online Üniversite

Charles Manson'dan Tesadüfen Kurtulup 20 Yıl Sonra İntihar Eden Yazar: Jerzy Kosinski