NOSTALJİ 29 Temmuz 2024
9,8b OKUNMA     246 PAYLAŞIM

146 İnterneti Faturası Yüzünden Baba Dayağı Yiyen Nesil

1990'lı yıllarda internetin henüz günümüzdeki gibi yaygın olmadığı dönemlerde evden ev telefonu aracılığıyla internete girmeye çabalayan çok kişi fatura şokuyla karşı karşıya kaldı.

sene 1997-98. bilgisayardan internete girebilmek için 56k dial up modem almanız gerekiyordu. bu modem telefon hattınızın analog sinyalini kullanarak internet serverine bağlanırdı. bu normal bir telefon araması gibiydi ve genelde o server'e atanmış normal bir telefon numarasını arardı. hem telefon, hem internet sinyalleri analog olduğundan telefon hattınız meşgul olurdu internette olduğunuz sürece.

internet server'ine bağlandıktan sonra internete çıkmak için aylık veya senelik internet paketi de almanız gerekirdi. ben bnet alırdım. kullanıcı paketi dediğiniz kullanıcı adı ve şifreydi. birisi ele geçirse o kişi girebiliyordu. o zaman en ucuzu bnet'ti ama zırt pırt kopardı. disconnect! yazısı çıkardı o an. bir şey indiriyorsanız sıçtınız. yeniden bağlanıp sıfırdan yüklerdiniz. elbette bunun yanında telefon hattını kullandığınız için telekom'a da bir ücret öderdiniz. yani ne kadar internete bağlı kalırsanız o kadar kullanım ücreti öderdiniz. sanırım şehir içi arama ücreti kadardı.

sonradan telekom, ttnet'i çıkardı ve ondan almaya başladık. 145 diye üç haneli telefon numarasını tahsis etmişti server'lerına. kullanıcı adı şifre girerek 145'i arayarak internete girerdik.

fakat ttnet şöyle de bir seçenek de sunmuştu. eğer paketiniz yoksa direkt şifresiz 146 hattına bağlanarak da internete bağlanabiliyordunuz fakat bağlantı ücreti çok daha pahalı olurdu. ücret sanırım şehir dışı arama kadardı. internette çok az zaman geçirenler ve paket almak istemeyenler için uygun seçenekti. elbette ülkemiz ergenleri bu fırsatı değerlendirmiş fakat sonrasında gelen yüksek faturalar nedeniyle ana babalarından sağlam dayaklar yemişlerdir. ben de nasibimi almıştım elbette. ah kingporno ah!

dayak değil ama fırça ve utanç yaşatmışlardı, hem de utanç kısmı durduk yereydi.
sonradan nasıl çalıştığını çözdüğüm bi virüs yemiştim, 146 ile olan bağlantını koparıyor ve ücreti kazık, özel bi hattı arattırıyordu ev telefonumuzdan, mantığı bu. mp3 indirmeye çalışırken yedim bunu. çok kısa zamanda piçlik olduğunu fark ettim, hallettim ama giren girdi. fatura geldi, oha oldu herkes. ben dedim her zamanki kadar kullandım. apartman komşumuz bi teyze vardı, telekom'da çalışıyordu. ailem ona sordu, kadın inceledi. dedi ki sizin çocuk p*rno sitelerde geziyor, ondan olmuş.

müzik dinlemek isterken adımın p*rnocuya çıkması ve bu adın, apartmanda çıkıp aileme öyle gelmesi, kendimi açıklayamamam.  artık 10 yaşında bi p*rnocuydum. olur olmaz zamanlarda kapım açılıyor, napıyon nediyon kisvesi altında taciz ediliyordum. çoğu zaman kapım açık oturmam telkin ediliyordu. otoriteyi ve baskıyı şah damarımdan daha yakında hissediyordum. anarşist ruhumu oluşturan yapı taşlarından biridir bu 146 olayı ve komşu teyzenin osur osur ipe diz iddiaları.

146'dan yediğiniz virüs insanları yurt dışına, alakasız ve en uzak ülkelere bağlıyordu ve göstere göstere incir ağacı dikiyordu. ikinci çevirme sesini dial-up koptu tekrar bağlanıyor zannediyordunuz ve anasının şeysi adalarına bağlanıyordunuz. uzun zaman müdahale edilmedi sanırım telekom da oradan nasipleniyordu. 

komşusunun telefon kablosundan kaçak çekip 146 'dan bağlanan çakallar çok ocaklar batırdı. internetin i'sinden habersiz insanlar perişan oldu.