1920 Yılında Atatürk ve Arkadaşları Hakkında Verilen İdam Kararı
evvelâ "dîvân-ı harp nedir?" sorusunu cevaplamak isterim.
osmanlı devleti'nde 19. yüzyılda kurulan askerî ceza mahkemelerinin genel adıdır divân-ı harp. 1837 tarihli ceza kanunnâmesine göre mevcut siyasî ve askerî düzeni değiştirmek yahut yaşadığı topluma kanun dışı şekillerde zarar vermek eylemlerinde bulunan kişileri yargılayan yüksek mahkeme diye tanımlanır. 1920 yılına geldiğimizde ise damat ferit paşa hükümeti tarafından bir kararnâme çıkarılır ve dîvân-ı harplerin başkan ve üyelerinin tayinleri doğrudan harbiye nezareti'ne bırakılır. yani hükümet kimleri isterse bu mahkemelerde o kişiler yargıç olacaktır. tabii aslında bu vakte kadar da olan durum budur ancak artık yasalaşmıştır. ayrıca ingilizler ne isterse o yönde kararlar verilmektedir buralarda. nitekim istanbul dîvân-ı harb-i örfî'si tarafından talat, enver ve cemal paşalar ermeni tehciri suçlamasıyla idama mahkûm edilmişlerdir! üstelik istanbul dîvân-ı harb'inin sorgu hakimliğine meşhur ingiliz mandacısı said molla getirilir.
bu noktada bir isimden daha bahsetmek isterim: salih hulusi paşa!
kendisi kuvâ-yi milliye'yi ülkenin tek kurtuluşu olarak gördüğü için padişah vahdettin tarafından ingilizlerin isteği üzerine görevden alınmış ( istifa ettirilmiş ) ve yerine damat ferit paşa tekrar sadrazam olarak atanmıştır! salih paşa, sadrazam olduğu dönemde dîvân-ı harp'te kuvâ-yi milliyeciler aleyhine kararlar çıkmaması için çokça uğraşmışsa da damat ferit paşa, ilk iş olarak kuvâ-yi milliyeciler ile mücadeleye başlamıştır. 5 nisan 1920'de yeni hükümeti kurar damat ferit paşa ve sadece 6 gün sonra şeyhülislam dürrizâde, "kuvâ-yi milliyeciler kâfirdir!" şeklinde fetva çıkarır. bu fetvalar ingiliz uçaklarından aşağıya atılırken 18 nisan 1920'de ise kuvâ-yi inzibatiye kurulur. amaç, kuvâ-yi milliyecileri öldürmektir! yani vatanı ingiliz, rus, fransız, italyan, ermeni, yunan ve bilmem hangi yamyam hangi bela var ise onların işgalinden kurtarmaya çalışan insanları yakalayıp öldürmek için kurulan bir teşkilattır bu!
işte böyle bir dönemde mustafa kemal ve arkadaşları da ankara'da kurdukları mecliste kendileri hakkında verilen hiçbir fermanı tanımayacaklarını, türk milletini temsil eden tek yerin de büyük millet meclisi olduğunu ilan ederler. bunun üzerine damat ferit paşa hükümeti, nemrud mustafa paşa'nın başkanlık ettiği istanbul birinci dîvân-ı harb-i örfî'de mustafa kemal paşa ve silah arkadaşlarını gıyabında yargılarlar. kuvâ-yi milliyecilerin birçoğu idama mahkûm edilirler.
burada bir lafım da padişah vahdettin'i, damat ferit paşa hükümetinden ayrı tutanlara olacak.
hayır kardeşim! osmanlı devleti'nde son karar her zaman padişaha ait olmuştur ve vahdettin 24 mayıs 1920'de bu kararı onaylar! günümüzde ingiltere başbakanı olan boris'in dedesi ali kemal, mustafa kemal ve arkadaşları hakkında yargılama yapılırken "idam! idam! mustafa kemal'e ve ankara'daki haydutlara idam!" şeklinde bağırır. daha sonra bu vatan haini, izmit'te linç edilerek öldürülecektir. lâkin kendisini halkın önüne atan nusrettin paşa'yı mustafa kemal atatürk, "biz dağdaki haydutlar değiliz!" diyerek görevden almıştır.
evet, dîvân-ı harp'te verilen idam kararları o dönemde yayın yapan alemdar gazetesi'nde "mustafa kemal paşa ve hampalarına idam kararı" şeklinde verilir. yine takvîm-i vekâyi de 25 mayıs 1920'de, padişahın bu kararları onayladığını duyurur.
son söz olarak;
günümüzde bazı kimseler padişah vahdettin in bu idam kararlarını "sanıklar yakalandıklarında yeniden yargılanmak üzere" şeklinde şerh düşerek onayladığını söyleyerek padişahın aslında kuvâ-yi milliyecileri idam etmek istemediğini öne sürerler!
bu düpedüz palavradır. çünkü o dönemin osmanlı anayasası'na göre zaten mahkemelerde gıyaben yargılanıp haklarında idam kararı verilen kişiler yakaladıklarında tekrar yargılanmak zorundadırlar! tarih, apaçık şekilde önümüzdedir vesselam.
divân-ı hab-i örfî riyasetinden (başkanlığı'ndan):
"kuvâ-yi milliye adı altında çıkardıkları fitne ve fesatla, anayasaya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek şehirleri yakıp yıkmaya kalkışmak suretiyle iç güvenliği bozanların tertipçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava açılan, üçüncü ordu müfettişliğinden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan selanikli mustafa kemal efendi, eski yirmi yedinci fırka kumandanı miralaylıktan emekli istanbullu kara vasıf bey, eski yirminci kolordu kumandanı mirliva salacaklı fuat paşa ile eski vaşington elçisi ve ankara milletvekili midillili alfred rüstem ve sıhhiye eski müdürü istanbullu doktor adnan bey ile üniversite batı edebiyatı eski öğretmeni halide edip hanım'ın, ayrıntıları 11 mayıs 1336 (1920) tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzre, mülkiye ceza kanunu’nun kırk beşinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beşinci maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi ünvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla kanun hükümleri gereğince mallarının haczedilerek, usulüne göre idare ettirilmesine dair istanbul bir numaralı sıkıyönetim mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele geçirildiklerinde tekrar yargılanmak üzere tasdik edilmiştir.
bu padişah buyruğu’nu yürütmeye harbiye nazırı görevlidir."