SİNEMA 22 Haziran 2021
18b OKUNMA     375 PAYLAŞIM

20. Yüzyıl Sinemasının Başyapıtlarından Biri Olan Federico Fellini Eseri: La Strada

1954 tarihli La Strada (Sonsuz Sokaklar) filmini masaya yatıralım.

la strada, federico fellini'nin la strada'sı 20. yy film yapımcılığının başyapıtlarındandır

yavaş yavaş kürselleşen ve modernize olan insanlığın kaybolan masumiyetinin ve her birimizin seçmesi gereken yolların hüzünlü ve dokunaklı bir hatırası. italyan neo-gerçekçiliğinin tüm motiflerini barındıran birinci sınıf bir klasik.

la strada, fellini'nin bir yönetmen olarak durdurulamaz yükselişini başlatır ki, bu filminden kısa bir süre sonra le notti di cabiria, la dolce vita ve otto e mezzo'yu tamamlayacak ve sinema tarihine damga vuracak yılların kapıları ardına kadar açılacaktı. fellini'nin filmi için yaptığı yorum ise onun hakkında her şeyi özetler nitelikte: "bütün mitolojik dünyamın eksiksiz kataloğu" diyor fellini.

aslına bakarsak film fellini sineması için bir geçiş filmidir. daha sonra fellini ile klasikleşen sembollerin ve metaforların hakim olduğu kişisel gerçeküstü hayali filmlere geçişinin bir ön hazırlığıdır. fellini bu filmiyle ilk kez uluslararası beğeni kazanır ki aynı zamanda ''felliniesque'' diye tabir edilen filmlerinde sirk motifini kullandığı ilk filmidir.

Federico Fellini

aklı dalgın ama altın kalpli masum bir genç kız olan gelsomina (giulietta masina)'nın hikayesine konuk oluruz bu büyülü filmde. gelsomina'nın annesi, yaşadıkları yoksulluğun pençesinde onu zampano (anthony quinn) adlı gezici bir sirk sanatçısına satmak zorunda kalır ki gelsomina ise italyan kırsalındaki sirk gösterilerinde zampano'ya eşlik ederken, hayatın ve aşkın acımasızlıklarını ve zorluklarını öğrenir.

fellini, gelsomina'nın yaşadıklarını o kadar ustaca ortaya döküyor ki bir insanın işi gereği komik olması ile işinin dışında yaşadığı yürek parçalayıcı hüzünlü anlar arasındaki duygusal çizgiden seyirciyi hiçbir zaman dışarı çıkarmıyor. gelsomina'nın zihnini ve dünya hakkında nasıl düşündüğünü anlıyoruz ki evet o gerçekten masum fakat dünya üzerindeki gerçek kötülük yavaş yavaş onu parçalamaya başlayınca üzerindeki masumiyet aşınmaya başlıyor. film devam ederken onun iyi kalpli doğasının kararmaya başladığını görmek aslında kendi hayatlarımıza da birer pencere açıyor. bu bok çukuruna dönmüş dünyada masumiyetin beş para etmediğini anlıyoruz.

gelsomina'nın karakteri sıcaklık, sevgi ve neşe doluyken, zampano dünyayı soğuk ve kalpsiz bir yer olarak görür. belki de bu filmin en yürek burkan tarafı, gelsomina'nın zampano'ya neşe getirme arayışıdır. gelsomina o kadar iyi niyetlidir ki zampano'nun değişebileceğine olan inancı hiçbir zaman tükenmez fakat zampano kendisine gösterilen sevgiyi görmezden gelmeye devam eder. içer sarhoş olur, istediği gibi davranmayınca onu döver, yeri gelir sokağa bırakır.

zampano'nun gelsomina'ya davranış şekli korkunçtur fakat gelsomina her seferinde zampano'ya geri döner. işte tüm trajedi ve gerçeklik de burada yatıyor zaten. fellini bizlere dünyayı olduğu gibi gösteriyor ve her defasında seyirciyi gelsomina hakkında daha iyi bir şey için umut etmeye zorlamaktan korkmuyor.

Giulietta Masina‎

Filmin olay örgüsü ve spoiler içeren açıklaması

la strada, gelsomina ve zampano adlı iki zıt kutuplu insanın aralarındaki ilişkiyi anlatan bir film. film bir deniz görüntüsüyle başlar. gelsomina fakir ailesinin en büyük kızı olarak sirk göstericisi zampano’ya para karşılığı satılır ve ikilinin ilişkisi bu andan itibaren başlar. zampano, gelsomina’ya şarkı söylemeyi, trampet çalmayı ve komik şovlar yapmayı öğretir. ikisi birlikte zampano’nun arabasıyla seyahatler yapıp her yerde gösteriler yapmaya başlarlar.

zampano huysuz, ters, kadın düşkünü ve kaba bir adamdır. yaptığı gösterilerde hep aynı sözlerle sunumunu yapar ve göğsüyle çelik kırar. zampano yüreğinin de çelikten olduğunu söyler. oldukça duygusuz bir yapısı vardır. gelsomina ise tam tersi naif, sevecen içinde en ufak bir siyahlık barındırmayan, zaman zaman deli gibi hareketler yapsa da daima gülümseyen, duygularını hiçbir şekilde saklamayan saf bir karakterdir. öğrenmeye heveslidir ve zampano ile yaptığı gösterilerden keyif almaktadır. zampano, gelsomina’ya karşı sert davranışlarda bulunur. ona bir şeyler öğretirken gelsomina bir hata yaptığında ona kızar ve onu döver. başka insanlara gelsomina’yı tanıtırken onunla dalga geçer ve küçümser. barda tanıştığı bir kadınla arabaya biner ve gelsomina’yı sokakta öylece bırakıp onun yanından uzaklaşır. gelsomina bu duruma üzülmesine rağmen zampano’yu bulduğunda sevinir ve ardından zampano uyuduğu sırada bulduğu bir domates fidesini toprağa eker. bu sahne gelsomina’nın karakteri hakkında bazı ipuçları veren güzel bir metafordur. gelsomina her daim üretken, çalışkan ve sevgi dolu bir insandır. domates fidesini büyük bir zevkle eker ve toprakta yeni bir hayatın yeşermesine sebep olur. zampano, gelsomina’nın bu haliyle bile dalga geçer ki bu durumda onun karakterinin bir yansımasıdır.

zampano’nun gelsomina’ya kötü davranışlar sergilemesi artık gelsomina’yı çok üzmeye başlayınca gelsomina onu terk eder. ancak zampano tarafından bulununca direnemez ve tekrar onun arabasına binmek zorunda kalır. ikili beraber bir sirkte çalışmaya başladıkları zaman zampano’nun geçmişten beri tanıdığı ve sevmediği ip cambazıyla karşılaşırlar. cambaz hem gelsomina gibi duygusal ve üretken bir insan hem de zampano gibi sert ve ters davranan birisidir. gelsomina ve zampano ipin iki karşı tarafındaki insanlarken cambaz sanki bu ipin tam ortasındadır. zampano, cambazla kavga edip hapse düşünce gelsomina ve cambaz bir gece zampano hakkında konuşmaya başlarlar. cambaz gelsomina’yı anlatırken ona enginar gibi çirkin bir yüzü olduğunu ancak çok iyi bir insan olduğunu söyler. bunun yanında zampano’yu terk etmemesi gerektiğini çünkü zampano’nun ondan hoşlandığını düşündüğünü söyler. gelsomina, cambazın bu sözlerine ikna olur ve kendisi de artık zampano’yu sevdiğini ve onu asla terk edemeyeceğini kabul eder. cambaz ona neden terk edemeyeceğini sorduğunda gelsomina bir cevap veremez çünkü neden terk edemeyeceğini kendisi de bilmemektedir. zampano ona ne kadar kötü davranırsa davransın gelsomina dönüp dolaşıp kendini onun yanında bulmaktan başka bir şey yapamaz. zampano hapisten çıktıktan sonra ikili tekrar bir araya gelir ve geceyi geçirmek için bir manastıra sığınır. zampano manastırdaki rahibeye gelsomina’nın yetenekli birisi olduğundan bahsedince rahibe ondan küçük bir gösteri rica eder. gelsomina da bunun üzerine eline bir trompet alır ve o zamana kadar sadece duyduğu bir müziği trompet ile çalmaya başlar. o kadar güzel çalar ki zampano bile çok şaşırır ve etkilenir. gelsomina trompet çalmayı bilmemesine rağmen tamamen hisleriyle adını dahi bilmediği bir şarkıyı çalmıştır.


gece olunca gelsomina, zampano’ya duygularını açar ve onunla evlenmeye hazır olduğunu söyler. ancak zampano gelsomina’yı yine tersler ve ona sinirlenir. bu durum gelsomina’yı üzer. sabah ikisi yola koyulmadan önce gelsomina’nın ağladığını fark eden rahibe ne olduğunu sorar ancak cevap alamaz. rahibe ona isterse manastırda kalabileceğini ve gitmek zorunda olmadığını söyler fakat gelsomina, zampano’yu yine terk etmek istemez ve arabaya biner. rahibeye el sallarken bir yandan güler bir yandan ağlar. ikili yolda giderken ıssız bir yerde arabası bozulan ip cambazıyla karşılaşırlar. zampano ip cambazıyla kavga etmeye başlar ve kavga sırasında onu yanlışlıkla öldürür. ip cambazı ölmeden kısa bir süre önce saatinin kırık olduğunu fark eder. saatin kırılması ip cambazının vaktinin dolduğunu işaret eden bir çeşit metafor gibidir. ip cambazının ölümü gelsomina’yı çok sarsar ve zaten zaman zaman deli gibi hareketler yapan gelsomina iyiden iyiye deli gibi davranmaya başlar. dilinden sürekli şu sözcükler dökülür. “çılgın adam, kötü hissediyor.”

gelsomina günlerce zampano’nun arabasından çıkmaz ve ağlamaya başlar. ip cambazının ölümünün acısını 10 gün boyunca üstünden atamaz. bu süre zarfında zampano soğuk ve karlı yollarda araba sürmeye devam eder. ardından soğuk, karlı ve ıssız bir yerde yemek yapmak için mola verdiklerinde gelsomina ve zampano günler sonra karşılıklı oturup konuşmaya başlarlar. filmin o anına kadar hiçbir şekilde vicdani ve duygusal cümleler söylemeyen zampano, gelsomina’ya dil dökmeye başlar. aslında söylediği cümlelerle kendi vicdanını rahatlatmaya çalışmaktadır ve hapse girmeyi hak etmediğini düşünmektedir. garip davranışlar sergilemeye devam eden gelsomina birdenbire o soğuk zemine uzanır ve uyumaya karar verir. uykuya dalmadan önce bazı şeyler sayıklar. gelsomina uykuya dalınca karşısında oturan zampano bir yandan sigara içmeye bir yandan da kendi iç hesaplaşmalarını yapmaya devam eder. ardından oturduğu yerden kalkar ve gelsomina’ya bir battaniye ve trompet bırakarak onu terk eder. gelsomina’nın bir türlü yapamadığı ve her seferinde duygularına yenik düşerek vazgeçtiği bu eylemi duygusuz olan zampano yapmayı başarır.

aradan yıllar geçer. zampano bir sirk gösterinden çıkıp sokakta yürürken tanıdık bir melodi duyar. bir kadın gelsomina’nın her daim mırıldandığı o şarkıyı söylemektedir. zampano, kadından gelsomina’nın bir süre onlarla yaşadığını, hiç konuşmadığını, sadece zaman zaman trompet çaldığını ve bir gece uykusunda öldüğünü öğrenir. bu sözlerin üzerine zampano yaşadığı pişmanlıkla meyhaneye gider. içer, ağlar, kavga eder, dayak yer, mekânı dağıtır ve sonra oradan kovulur. kendini bir deniz kenarına atar. denize eğilerek yüzünü yıkamaya başlar. yüzünü yıkadıktan sonra biraz ayılır. ayılınca işte o zaman gelsomina’yı tamamen kaybettiğini anlar. ağlamaya başlar ama bu sefer gerçekten ağlar. deniz görüntüsüyle başlayan film yine bir deniz görüntüsüyle sona erer.

bu film çelikten yüreği olan adamların, ağlayan palyaçoların, ölümün ucunda yaşayan ve ölmekten korkmayan cambazların sokakta yaşadıkları hayatlarına ışık tutan bir filmdir. zampano gibi huysuz ve duygusuz bir adam bile gelsomina’nın saf, temiz duyguları karşısında yenik düşmüş ve ona olan bağlılığını onu kaybettikten sonra bile olsa anlamıştır.