NOSTALJİ 4 Mart 2016
49,5b OKUNMA     1294 PAYLAŞIM

80'ler Çocuklarının Travmatik Geçmişi

80'lerde çocuk olanların o dönem yaşadığı ancak bunun travmatik bir durum olduğunu çok sonra fark edebildiği ilginç şeyler.

travma 1: eve alinan ilk televizyon

80lerin çocuklari eve televizyon alinan günü hayal meyal hatirlarlar. o gün, bütün hayatimizin degistigi ve gelecegimizin belki de bambaska bir biçimde sekillendigi gündür. televizyon, saskin bakislar içinde eve getirilmis, televizyon sehpasi gibi kavramlar henüz olmadigindan gözden çikarilmis bir masa oturma odasinin –muhtemelen- kösesine yerlestirilmis ve televizyon denilen alet buraya konumlandirilmistir. evde artik yeni bir kisi yasamaktadir, gece 12’de uyuyup aksamüstü 4 sularinda uyanan yeni bir kardes demektir televizyon. saat 12’de karsisina geçip selam durdugumuz ve ailece istiklal marsi söyledigimiz bir yaratik *.

sonuç: eve alinan her pahali ürünün ilahi nitelige sahip oldugunun sanilmasi. özel köse hazirlanmasi. bir süre melül melül seyredilmesi. zarar verici hareketlerden kaçinilmasi, zarar verenlerin dövülmesi. üstüne dantel örtü hazirlanmasi ve serilmesi.

travma 2: eve alinan ilk çamasir makinesi

bu hadisenin özü de televizyona benzer. en önemli farki, böyle bir ürünün icat edilebilecegini kestirememis müteahhit ve mimar ikilisinin kapilari dar yapmasi sonucu, çamasir makinesinin kendisi için hazirlanmis köseye ulasmasinin yaklasik 6 saat sürmesidir. bu çabanin neticesinde, çamasir makinesi çalistirilir ve islem bitene kadar –yaklasik 1,5 saat- seyredilir. sikma esnasinda çikan ses “uçak” sesine benzetilir.

sonuç: eve alinan her pahali ürünün ilahi nitelige sahip oldugunun sanilmasi. özel köse hazirlanmasi. bir süre melül melül seyredilmesi. zarar verici hareketlerden kaçinilmasi, zarar verenlerin dövülmesi. üstüne dantel örtü hazirlanmasi ve serilmesi.

travma 3: challenger faciasi

televizyonun hayatimiza girmesiyle yakindan alakali bir travma. “aaa x gecesi uzaya füze göndereceklermis, televizyondan göstereceklermis” muhabbetinin olaydan bir kaç hafta önce agizdan agiza yayilmasi sonucu, o gece maaile televizyonun karsisina geçilir. challenger’in firlatilmasi esnasinda hep beraber geri sayilir. geri saymanin bitmesi akabinde çok sevinilir ve alkislanir. bir kaç saniye sonra challenger patlar. herkes sus pus olur. anne aglar. bunu gören çocuklar da aglamaya baslarlar.

sonuç: yerde gitmeyen hiçbir seye güvenilmemesi. uzaya gönderilen bütün füze ve uydularin patlayacagina yönelik derin inanç. sag salim uzaya çikan her nesnenin ardindan “bir zamanlar challenger vardi, 9 saniye sonra patlamisti, içinde bir de ögretmen vardi, bütün ögrencilri hüngür hüngür aglamisti” demek.

travma 4: travmatik çocuk kitaplari

okumayi yeni söken çocuga kibritçi kiz, kasagi, ant, dört kardestiler gibi kitap ve hikayelerin okutulmasi sayesinde çocuklarin manyaklasmasi seklinde tezahür etmistir. günümüzde çocuklar barbienin ken ile iliskisini irdeleyen daha naif eserler okumaktadirlar.

sonuç: ebeveynlerin ve kardeslerin ölümünden histerik bir biçimde korkmak. ölmeleri halini göz önüne getirerek aglayabilmek. diger bütün korkularin da giderek keskinlesmesi ve obsesyona dogru kendinden emin adimlar.

travma 5: vahsi çocuk sarkilari

hayir bunu anlatmak bile istemiyorum. (bkz: sorduklari sorularla cocuklari afallatan sarkilar)

sonuç: fantastik edebiyata duyulan büyük ilgi. üç kulakli insanlarin normal olduguna inanma egilimi. pazarda esek satildiginin sanilmasi gibi saplantilar.

travma sebebi: yerli mallari haftasinda meyve olmak

85' sonrasi dogumlular dalga geçtigimizi zannediyor olabilir. bilakis, biz elma, seftali, muz, kestane ve hatta karpuz olmus bir nesiliz. bu meyveleri içsellestirmis, bu meyveler için sapka yapmis, o sapkalari basimiza takmis, yine bu meyveler için maniler ve siirler ezberlemis, ve hatta bu becerilerimizi bir ton yetiskinin önünde sergilemek zorunda kalmis bir nesiliz. armut oldugumuz için alkis toplamis bir nesil.

sonuç: olunan meyveye karsi anlamsiz bir antipati beslemek. o meyvenin renginden illet etmek*. anamur muzunun iyi, diger muzlarin kötü olduguna inanmak. yerli mallari haftasi kutlamayan genç nesillere killanmak.

travma nedeni: sakallı bebek

1987-88 suları olduğunu tahmin ettiğim bir senenin yaz aylarında, tan gazetesinin "sakallı bebek doğdu, kıyamet kopuyormuş, tarih 3 temmuz, hobarey" diyerek duyurduğu ve çocukluk kabuslarımızın baş köşesine yerleşen sakallı, nur yüzlü (!) kişiliktir. doğduğu zaman konuşmuş ve "şu şu gün kıyamet kopacak savrulun bre ağalar" demiştir. ancak fotoğrafı çekilemediğinden, robot resmi sayfaları süslemiştir. o gün geldiğinde, bütün 80ler çocukları istisnasız bir yerlere saklanmışlar ve saatin gece 12 olmasını korkuyla beklemişler idi. örneğin ben bütün günümü bir masanın altında geçirmiştim.

sonuç: gerçekliği şüpheli dahi olsa söylenen herşeye inanmak. daha sonra olayların içyüzü ortaya çıktığında herşeye karşı bir güvensizlik yaşamak. kıyamet habercileri haberlerinin herzaman için ilgi çekmesi. marduk'u merak etmek, kıllanmak.

travma sebebi: kanun çalan küçük kiz

trt'de zirt pirt çikip, keanu reeves'den beter ifadesiz suratiyla kanun çalan küçük kiz çocugudur. bu kiz televizyona çikinca bütün aile toplanir ve kizin o muhtesem becerisine sapka çikarirlar. bu esnada da "sen bir halt beceremiyorsun salak, bak elin çocugu ne güzel isler yapiyor, ah caniim" seklinde sözlere, ya da söylenmese bile nazarlara maruz kalinir.

sonuç: bir müzik aleti çalmanin dünyanin en önemli yetenegi olduguna inanmak. 90larda gitar çalmaya heveslenmek. nothing else matters ve akdeniz aksamlarini çalmayi ögrenmek. sahilde gitar çalmanin sonuç getirebilecegine inanmak.

Kanun çalan küçük kız Gülden Özgediz'in şimdiki hali

travma sebebi: sirinler

muhtemelen kokoyu çekmis bir zihniyetin tasarlamis oldugu küçük mavi yaratiklar bunlar, hepimiz biliyoruz. ormanda yasarlar, mantar evlerde otururlar falan filan. sirinler aslinda bu jenerasyonun tanidigi ilk fantastik yaratiklardi*. daha ziyade kizlar sirinleri sever, erkekler voltron'un tarafini tutardi. bir bayram günü akraba ziyaretine gidecegimiz için sirinler'i seyredemedigimden hüngür hüngür agladigimi bilirim. hatta olayin dibine vurup hürriyet gazetesi kelebek ekindeki okur mektuplarina mektup yazmisligim bile vardir: "voltron'da da sirinlerdeki gibi sevgi mesajlari verilsin, dünya güzel yasanir bir yer olsun" konulu. 9 yasindaydim ve bunu yaptim evet, kendimden utaniyorum.

sonuç: mavi olan herseyi sevip ona güvenmek (sorun bakalim bi çevrenizdekilere en sevdikleri renk neymis? %75 mavi demezlerse ben de sirin olayim). iyi bir çocuk olursak ormanda sirinlerle karsilasacagimiza inanmak. her agaç kütügü gördügümüzde içinden hoplayan bir sirin çikacagini zannetmek. yas ilerledikçe sirine'nin akibetini ve olayini merak etmek, bunlara kafa yormak. saçmalamak.

Şaka maka bir nesil Şirinler sayesinde uslanmıştı.

1- filmi hayal meyal hatırlamama rağmen atom bombasının yarattığı stres, dehşet ve korkuyu ve o dev mantarı, siren seslerini ve insanların röntgen çekilmişcesine buharlaştığı sahneyi kafamdan atamadım. trt1 the day after adlı soğuk savaş filmini yayınlamıştı.

2- tabi ki kenan evren'in tv'lere çıkması, bu adamın neden tv'lerde olduğunu hep düşünmüşümdür sonradan öğrendik.

Kenan Evren'in darbe açıklaması

3- çavuşesku'nun öldürülme sahnesi, (bkz: #7566939)

Nikolai ve Elena Çavuşesku

4- clementine çizgi filmi, malmot'un gökteki bulutlar olarak tezahür edip konuşması, cehenneme atılan ve solucana böceğe çevrilen insanlar. (bkz: malmot)

5- berlin duvarı yıkıldığında korkmuştum, sonradan iyi bir şey olduğunu öğrendik sevindik, scorpions - winds of change ile de bu dönemde tanıştık.

6- çocuk yaşlarda s.s.c.b. (bkz: rusya) (bkz: u.s.s.r.) korkusu vardı. yani şöyle bir ülkede yaşıyordunuz, batıda bulgaristan, varşova paktı üyesi, doğuda bugün gürcistan denilen bölge, azerbeycan, kırgızistan hep s.s.c.b yani her yer s.s.c.b. öküz gibi topraklara yayılmış, haliyle haritaya bakınca sovyetler, sovyetleri sovyetleri görüyorsunuz. işte biz o zamanların kompleksiyle ilkokul'da kurşun kalemle ülkenin topraklarını genişletiyorduk. ha anti-komünizm propagandasıdır değildir ayrı mesele, ama sovyetler de korkulmayacak memleket değildi.

yeni neslin anlaması için, biz ilkokulda şu haritayı görüyorduk tabi ki wikipedia gibi yeşil değil kıpkırmızıydı bu harita;

http://upload.wikimedia.org/…raphic_projection).svg

7- beyaz geceler adlı dans filmi, filmde rusyadan kaçmaya çalışan bir dansçının olayı anlatılıyordu, propaganda filmi ama stresi kafamdan çıkmadı hiç.

8- aids'in "yeşil maymun hastalığı" diye yayılması, yaygınlaşması, kıyamet alameti olarak tabir edilmesi

ya o değilde 80'lerde doğup 90'larda ilkokula giden nesil çok nezih, çok efendi büyüyüp yetişmiş güzel bir nesildir. ne badireler atlattık okuyucu bir bilsen, harun kolçak gir kanıma diye bir şarkı çıkartmıştı, o klibi izlemek bile başlı başına bir travmadır.

bir numarali sorumlusu yalvac uraldir.

- surahi bardaga ne demi$?
- sen olmasan icimi kime dokerdim demi$.

boguluyorum, nefes alamiyorum hatirladikca.

(bkz: yalvac ural)

travma sebebi: tetris

80ler cocuklari elektronik oyuncaklarla karsilasmis ilk nesil olma ozelligine de sahiptir. bunlar icinde ilk ortaya cikanlardan olan ve fenomen seviyesinde yayginlasmis olan tetris ise bunu travmatik yapan en buyuk etkendir. her ne kadar bu olay seksenlerin ikinci yarisindan sonra gozlensede her ortamda ustuste yigilmis birkac cocuk ortalarinda ise boktan grafikli bir tetris game watch ile sansli ve havali bir baska velet. gerek o teknolojinin o zamanki ustunlugu olsun gerek tetris oyunun anlamsiz bagimliligi olsun o donem cocuklarini feci orselemis, saattlerini hatta gunlerini el kadar bir ekranda asagi dusen geometrik sekillere harcamak suretiyle gozlerini ve ruh sagliklarini bozmustur.

sonuc: tetrise yakayi kaptirmis her 80ler cocugu bugun birer bilgisayar, bilgisayar oyunu bagimlisidir. buyuk cogunlugu gozlukludur ve bir kismi da hayatini ekran karsisinda bir bitki olarak surdurmektedir.

iki mahalle ötedeki annenizin arkadaşına,müsaitseniz annemler size gelecek demek ve arada posta güvercini gibi kullanılmak..

kesinlikle yalan rüzgarı.annesi çalışmayan,ya da annesi çalıştığı için babaanne/anneanne evlerinde gündüzlerini geçiren her çocuk için tramvatik olmayı başarmıştır bu dizi.kaç sene devam etti hatırlamıyorum ama victor'un kızı küçücüktü en başlarda,sonra o bile evlendi sanırım.her akşam,beyaz fon üstüne pembe yr işaretini görmek,aklının almadığı ilişkiler yumağını çözmeye çalışmak her çocuğun beyin fonksiyonlarına zarar vermiş olabilir.hele babaannemler 7 kardeşti,kadın-erkek hepsi izlerdi ve dizi bittikten sonra kaçıran bir kardeş varsa telefonda ona özet geçilirdi,sonrasında diğer kardeşle olayların yorumu yapılırdı.bacak kadar boyuyla pembe dizilerden fırlamış gibi konuşan çocukların temelleri işte yalan rüzgarı sayesinde atılmıştır.

Korkunç moda anlayışı..

(bkz: vatka)
(bkz: permalı saç)
(bkz: kazak üstü kemer)
(bkz: serpil çakmaklı)

malmoth* travması sayesinde seksenlerde çocuk olanların çoğu sorunlu ama yine de sevdik biz onu*. o malmoth ve solucana çevirdiği insanımsı yaratıklar annenin arkasına saklanma, çocuğun içine buhranlar basması nedeni.

Malmoth
Çocuklara böyle çizgi film izletilir mi be.