NOSTALJİ 22 Şubat 2018
152b OKUNMA     1266 PAYLAŞIM

90'ları Şekillendiren TV Efsanesi Bir Demet Tiyatro'nun Başından Sonuna Bir Analizi

1995-2002 yılları arasında tv ekranlarında fırtına gibi esen Bir Demet Tiyatro, birçok insan için unutulmaz bir yapım. Ancak her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi Bir Demet Tiyatro da bitti ve onu bitişe götüren sebepler vardı. Sözlük yazarı "lemre", bu efsane yapımın bir analizini yapmış.


aslında tek bölümlük bir hikayedir bir demet tiyatro

daha doğrusu lütfiye çıtır'ın hikayesi. mahalle bakkalının çırağının ağzından izleriz bahtsız ve "evde kalmış" ev kızı lütfiye'nin hikayesini. klasik bir babası, cahil bir annesi, kendisi her pisliği yaptığı halde kız kardeşine herşeyi yasaklayan baş belası abisi mükremin çıtır.

bakkal çırağı tombalak'ın gizli askıdır aslında ama hiç bilmez bunu lütfiye. içinde bulunduğu kafesten kurtulma umudu olan postacı hıdır dır'la evlenme hayalleri kurar, ailesi ise onu erzincanlı yaşlı ama zengin bir adama vermek istemektedir.

sonuçta mükremin hıdır'ı vurur ve hapse düşer, lütfiye zorla evlendirilip erzincan'a gider ve "bir daha haber alınamaz", tombalak'ın hüzünlü anlatımı eşliğinde hikaye mutsuz sonla biter.


bu tek bölümlük hikaye çok tutulunca devam ettirilme kararı alınır, hikaye toparlanmaya çalışılır ve bugün hatırlanan o meşhur efsane başlar

aslında hikaye sıdıka ile çok paraleldir başlarda, çok bilmiş ama "evde kalmış kız kurusu", onun belalı ama babasından ölesiye korkan abisi, klasik her şeye sinirlenen baba ve cehaletiyle iyi niyetini harmanlayan anne. bölümler ilerledikçe ve karakterler zenginleştikçe kendi yolunu bulur elbette.

hıdır dır kılıbık ve pısırık bir sevgili/kocadır.

mücver abla selam verdiği her erkekle evlenme hayalleri kurup yatağa giren umutsuz bir abla,

feriştah yenge kocasının odunluğundan dertli, fantezi düşkünü, libidosu yüksek ama talihi düşük bir yenge,


numan amca dünyadan ve karısının isteklerinden bihaber, lügatında fantezi kelimesi olmayan bir amca,

asuman mahallenin olup olabilecek en serseri ve hayırsız adamına aşık olup onun serseriliklerinden şikayet eden klasik "serseriyi adam etme meraklısı" genç kız,

züleyha, karga sesiyle pavyonlarda şarkıcılık yaparken ünlü olma hayalleri kuran desibeli yüksek armonisi düşük şarkıcı,

pala konuşmak konusunda isteksiz ve sessiz bir züleyha aşığı/koruması,

eyvah necdet, ay inanmıyorum necdet kod adıyla da bilinen fahri zooloji profesörü mafya babası,


laz bakkal doğal seçilimi nasıl atlatıp hayatta kalabildiği hala anlaşılamayan alık ötesi bakkal,

tombalak mahallenin en zeki insanlarından olmasına rağmen oksimoronu laz bakkal yüzünden bir türlü parlayamayan doğru sözlü çırak,

tirbüşon, berkant ve tuğçe kod adlarıyla da bilinen, daha doğuştan kaybetmiş kirli ama kara gün dostu dost,

fadıl fıdıllıoğlu, daha kılıbık ve daha pısırık siyaset meraklısı extended edition koca,

füreyya vj olma meraklısı aynı anda bir sürü erkeği idare eden tıkı, berkant'ın sorumlusu,

iri hikmet, füreyya'nın iri, paranoyak, sinsi, muhbir ama aşırı korkak amcası,

spartaküs vedat hiçbir şartta devrimci ve spartakist kişiliğinden ödün vermeyen "sakıncalı" işçi,

saldıray abi, efsane sevişgen. ekiz yatak kuratörü. müzik yapımcısı olduğu da rivayet edilir,


elmas annesi ve kocası, dedikodu, suç ve salaklık ekseninde dönen çerçeve aile,

gibi karakterlerle kısa sürede unutulmazlar arasına girmiş beklenmedik bir hit olarak "televizyonda tiyatro" gibi egzantrik bir dalı başarıya ulaştırmıştır.

bu başarının kesin sırrı aslında "karikatürize" edilmiş gibi hissedilen ama gerçekte hiçbir abartı olmadan birebir hayatın içinden olan karakterleri son derece başarılı şekilde ekrana yansıtabilmiş olmasıdır.

özellikle gençler hayatın içine karıştıkça ve hayatın içinde pistikçe aslında "uçuk" ve "bu kadar da olmaz" dedikleri karakterlerin birebir kanlı canlı yaşıyor olduklarını fark etmiştir. bu da bir demet tiyatronun unutulmadan kalmasının arkasındaki sırdır.


tabii zaman geçtikçe her türk yapımı gibi tadında bırakılmamış, uzadıkça uzamış, başlarda çok dengeli karakter arası hikaye dağılımı ve zengin konular yavaş yavaş bir karakter üzerine yoğunlaşmıştır; mükremin.

evet yapım başarı kazanıp vazgeçilmez hale geldikçe diğer karakterler gerçek manada yan karakterler olmaya başlar, bütün olaylar mükremin çıtır'ı daha da "karizmatik" hale getirmek için, onun "delikanlılık" rolleri kesebilmesi için yazılmaya başlar.

yani aslında bu bağlamda;

bir demet tiyatro, başlangıçta parodi yapıp dalga geçtiği delikanlılık namus ve şeref gibi lafları ağzından düşürmeyip her türlü serserilik ve pisliği, kabadayılık ve magandalığı, kaba kuvvet ve şiddeti sergileyen karakteri yüceltmeye başlar.

bu bir türlü çözülemeyen toplumsal paradoks sonunda bir demet tiyatro'yu da esir alır.

daha sonra da mükremin karakteri güzel kadınlara aşık olup duran bir karakter olur. o dönemin meşhur manken ve oyuncuları sırayla "sevgili" olarak diziye girer çıkar.

kısacası seri yavaştan serinin yaratıcısının ego tatmin alanına dönüşür, yavanlaşır. başta tam hayatın içinden olan yan karakterler iyice karikatürize hale gelmeye başlar.

son bölümleri ise kimsenin izlemediği, basında saç kalmayan bir adamın "evin serseri oğlu"nu, yüzüne yapılan estetik müdahelelerden sergileyecek mimik bulamayan kadının da "evin kızı"nı oynamaya çalıştığı izlemesine gerek olmayan bir facia olur.


bu açıdan bakıldığında bir demet tiyatro bölümleri 3 döneme ayrılır

2. bölümden 30. bölüme kadar; emekleme dönemi. henüz karakterler tam oturmamış ve olayların bağlayıcılığı yükselmemiştir.

30. bölümden 65. bölüme kadar; yükseliş dönemi. en efsane ve keyifli bölümlerdir.

65. bölümden son bölüme kadar; çöküş dönemi. kaba kuvvet ve saldırganlığı parodi olarak değil gerçekten öven, tek bir adamın ve onun yarattığı karakterin kişisel şovu haline dönüşen bir başarısızlık öyküsüdür.

özellikle son bölümlerde ev kadını karakterinin estetik müdaheleler sebebiyle mimik bile yapamaması, yaşlanmış bir adamın genç ve kanı kaynayan delikanlı rolünü yapmaya çabalaması içler acısı ve izleyenin içini burkacak detaylardır.

bu arada serideki oyuncular içinde hayatını kaybedenler de olur

laz bakkal'ı oynayan aydın tolan 75. bölümde hayata gözlerini yumar,

tombalak'ı oynayan gürdal tosun 114. bölümde hayata gözlerini yumar,

burhan çıtır'ı oynayan erdoğan dikmen 132. bölüm'de hayata gözlerini yumar.

bu ölümler hepimizin gözlerini doldurmuştur.


bütün bunlara rağmen hakkının teslim edilmesi gereken asıl nokta şudur

devrim, iş, emek, hak, grev gibi kelimelere doğal alerjisi olan, gördüğü/duyduğu yerde yüzü buruşan, perdesini kapatıp köşesine sinen, hakkını çalana değil hakkını arayana nefret besleyen, doğru söylese bile söylediğine değil söyleyene bakıp karar veren, kendini ezip, aşağılayıp, hakaret edip, keyfi gelince ödüllendirip sinirlenince aç bırakan kişilere hayranlık besleyip yücelten bir toplumun gözü önünde en parlak dönemlerinde çok sağlam mesajlar vermiştir.

çeşitli bölümlerde burhan beyin mitinge gidip dayak yemesi, çeşitli siyasi ve toplumsal göndermeler gibi gözden kaçamayacak konular işlenir.

ama zirve 99. bölüm'de sırf kişisel hesaplaşma yüzünden asılsız ihbar ile gözaltına alınan mükremin'in ruh halidir

özellikle "mahalle delikanlısı" havasındaki milyonlarca soytarının aslında dünyanın gördükleri gibi olmadığını, yanında olduğunu sandığı güçlerin hiç sorgulamadan kendisine dönebileceğini, güçlünün güçsüzü ezmesinin ne sebeple olursa olsun kabullenilmemesi gerekildiğini anlatır (tabii anlayan olmamıştır o güruhtan).

o meşhur 99. bölüm şurada


tabii televizyonda delikanlılık ve mazlumun yanında olup zalime cephe alma dersi vermekle gerçek hayatta bunu sergilemek arasında dağlar kadar fark var o da malumunuzdur.

her neyse, sonunda resmi youtube kanalı açılıp bütün bölümleri yayınlanmış, buyurun izleyin