HİKAYE 27 Şubat 2024
49,8b OKUNMA     188 PAYLAŞIM

Afganistan'da 5 Ay Askerlik Yapan Bir Ekşi Sözlük Yazarının İzlenimleri

2005 yılında 5 ay Afganistan'da görev yapan bir Ekşi Sözlük yazarı, yaşadığı sıra dışı deneyimi aktarmış.

2005 yılında 5 ay kaldığım, sanki zaman makinesiyle bir yerden atıldığınızı hissettiren, bu dünyadan değil de başka bir gezegendeymişsiniz hissi yaşatan ütopik bir ülke afganistan. bir askerlik hikayesinden daha çok, görülmesi gerçekten zor olan bir ülkede neler olup bittiğini anlatmak için paylaşıyorum bunları.

biz askeri uçakla kabil'de bulunan nato'ya bağlı isaf çokuluslu tugayına iniş yaptık. dedim ya, dünyanın her hangi bir yerine ve sivil olarak gidilmesi neredeyse imkansız bir yerden daha çok başka bir gezegene inmiş hissi hakim oluyor bir anda. alandan birliğe geçişimizde kum fırtınalarından içinde kalınca önümdeki 6 ayın inanılmaz eğlenceli geçeceğini anladım zaten.

benim görevim 10 kişilik bir ekipte gelen tüm yardım konteynırlarını ülke genelinde dağıtım planını yapmak ve bunları da fotoğraflamak. ekipte türk olarak sadece bir binbaşı var. adam gibi adam, burç binbaşım. bizim ekipte olmasa da bir de ziya binbaşım vardı. adam gibi adam, ona da selam olsun.


şimdi ufak ufak dışarı çıkmaya başlayalım. bir okula yapılacak yardım için kurşun geçirmez yeleklerimizi giyip yaklaşık 20 kişi, 4 araç yola çıktık. yol diye bir şey yok zaten, taş, toprak alan her yer. başkentte olmamıza rağmen hemen tüm evler, dükkanlar kerpiçten. yollarda bombaların düşüp açtığı ve içlerinde çocukların oynadığı pis, su dolu çukurlar var. ve bu çukurlardan gerçekten çok sayıda var. çocuklar sadece bu çukurlarda da oynamıyor. favorileri rusların tankları. rusların ülkeyi 9 yıl süren işgalinden kalan yüzlerce pert, patlatılmış, barınak haline gelmiş tanklar hala ama hala sokaklarda, yollarda. hatta resmi rus verilerine göre ruslar bu çok uzun süreli savaşta 451 helikopter ve uçak, 147 tane tank ve 443 tane de top zaiyat vermiştir. ama ben bunların çok daha yüksek sayıda olduğunu düşünüyorum gördüklerimden sonra.

neyse, derken yavaş yavaş okula varıyoruz. kolumdaki türk bayrağını gören öğrenciler ve öğretmenler bana diğer ülke askerlerinden çok daha fazla ilgi gösteriyor. sarılıyor, öpüyor. okul ki gittiğim onlarca okul içerisinde en iyilerinden bir tanesi fakat yine de gerçekten çok kötü durumda. derslikler çekilip gerdirilen muşambalardan yapılmış. sıra, gereç vs zaten yok. çocuklara verilen bir defter, bir kitap, bir kalem ile sebep olunan mutluluk bir avrupa şehrinde yaşayan bir çocuğa alınan en son model ipad ya da babanın oğluna aldığı bir yat ile oluşandan yüzlerce kat fazlası. anlayamazsınız! o kitabı eline aldığında döktüğü sevinç yaşları, o uzun uzun sarılmaları hayatımda yaşadığım en güzel anlardan çok özel olanlarıydı.

onlarca yardım, onlarca okul, hastane, yurt, hapishane gezdim ülke genelinde. bu hemen her yerde aynıydı. muhtaçlık, çaresizlik seviyesi bizim bildiğimizden, sandığımızdan çok çok daha fazla seviyelerde.

talibanın kalesi kandehar'a geçmeden önce bir kaç video izledik. hani şu yüzleri kapalı taliban, el-kaide teröristlerinin verdiği mesaj videolarından. ülkelerini terketmemizi, yoksa öldüreceklerini, ki özellikle bir müslüman ülkenin işgalinde tek müslüman ülke olan türkiye'nin askerlerinin ilk hedef olacağını söylüyorlardı kısa video mesajlarında. demirden korksak trene binmezdik ulan deyip aldım fotoğraf makinemi, taktım çelik yeleğimi atladım arabaya. bir afgan birliğini ziyaret ettik. yine bize ayrı bir ilgi var kolumuzdaki bayraktan ötürü. birlikteki askerlerin çoğu taliban üyesi olup daha sonra orduya geçiş yapan askerler. ve yaptıkları baskınları, pusuları, aldıkları canları oldukça rahatça, gülerek anlatan insanlar. bazısı dostça yaklaşıyor, bazısı talibanda beynine işlenenleri aklından geçirip sinsi, sert, korkutucu bir şekilde bakıyor. zaten kandehar sınırındayken genç, yaşlı demeden gördüğümüz insanların yarısından fazlası taliban ya da el-kaide üyesiydi.

kadınların, hatta küçük kız çocuklarının dahi hemen tümü burka takıyor. gözlerini bile göremiyorsunuz. önce de bahsettiğim gibi evler kerpiçten, hastalık her yerde kol geziyor. ama sanırım artık ciddi şekilde bağışıklık kazanmış o bölgede yaşayanlar. biz gider gitmez hasta olmuştuk sonra biz de alıştık.


bu arada bizim kaldığımız birlikte ise yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızdaydı. amerikalıların ağırlıkta olduğu bir üstü. sabah, öğle ve akşam menü inanılmaz zengindi, sınırsızdı. bugün instagram sayfalarını süsleyen sulu bifteklerden çeşit çeşit vardı.

kabil üniversitesi'ne gittiğimizde bir kızla tanıştık. kardeşi tarafından yüzüne kezzap atılmış pırıl pırıl bir kız. burka takmadığı için, okula gittiği için. yüze kezzap atıldığını duyardım bazen ama bunu görmek gerçekten çok farklı bir şey. üniversite etrafında yobaz kitleden oluşan ciddi bir tehlike devamlı kol geziyordu.

üsse birkaç kere saldırı yapıldı. bunlardan en ciddisi taliban'ın rpg ve ağır silahlarla yaptığı saldırıydı. ben çadırımda olmak yerine karargahta msn'de takılırken gerçekleşen bu saldırıda 10'a yakın asker hayatını kaybetmişti. çoğu italyandı ölen askerlerin. ben karargahtaki odadan atılan rpg'lerin birkaçını görmüştüm. çok garip bir geceydi. sığınaklar yerine en olunmaması gereken yer olan karargahta da olsam, tüm saldırıyı yukarıdan izlemiştim. ama bir ara yere falan yattım, bazı anlarda öyle böyle değil, sağlam tırstım.

bu saldırıdan sonra karzai, birliğe geçmiş olsuna geldi. iyi, hoş adam. tanıştık, el sıkıştık. ama bizim generalin karşısında bile iki büklümdü garibim.

Hamid Karzai

sonuç olarak bence afganistan'da gerçekten sağlam bir kaynak var. önce ruslar, sonra ve hatta hala amerika senelerce korkunç kayıplar vermesine rağmen bu topraklarda uzun süre kaldı. o zaman ağırlıklı olarak amerikalılar ve almanlar her gün bir kaç uçak kaldırıyordu. bu uçaklar için konuşulan bir kaç efsane dinledik orada. ülke şu an korkunç durumda. bu şekilde sömürülürken de insanları tahmin bile edilemeyeceği kadar kötü şartlarda yaşamaya çalışıyorlar. kadınlara kesinlikle başka bir türmüş gibi davranılıyor. çocukların geleceğine, sağlıklarına, eğitimlerine önem verilmiyor, daha doğrusu verilemiyor. yobaz gruplara enjekte edilen dini baskılar ve dayatmalar durumu çok daha kötü yapıyor. ve bu sistem zayıflamak yerine her geçen gün güçleniyor. bana hayatımın en önemli tecrübelerini katan ve bulunduğu durum sebebiyle de içimi fazlasıyla burkan garip ülkedir afganistan. he bir de geceleri çok güzeldir, yıldızlar elinizi uzatsanız dokunacak kadar yakın gözükür çok az ışık kirliliği olması sebebiyle. ah afganistan, ah!