TARİH 5 Şubat 2019
54,4b OKUNMA     852 PAYLAŞIM

Alman Ordusu Komutanı Friedrich Paulus'un Stalingrad Savaşı'nda Teslim Olma Hikayesi

Özellikle II. Dünya Savaşında etkin rol oynayan Alman Feldmareşali, Almanlar Stalingrad'da bozguna uğrarken 6. Ordu yönetiminin başıydı. Peki kendisi neden teslim oldu?

paulus, stalingrad'da esir düşen ve paramparça edilen 6.ordu'nun komutanıdır.

teslim olma kararının sorgulanacak bir yanı varsa o da "bu kararı neden daha önce alamadı?" şeklindeki ahlaki sorudur. eğer olaya "hiçbir alman feld mareşali daha önce teslim olmadı ama bu adam teslim oldu!" derseniz de konuya hitler açısından bakmış olur ve bir anlamda hitler'in mantığını savunursunuz. oysaki paulus'un teslim kararı öncesinde yaşadığı ciddi bir süreç var. bu süreç bir yanda askeri strateji konusunda hiçbir mantıklı öneriyi anlamayan ve hatta önerileri duymak dahi istemeyen adolf hitler'in mevcut durumu anlayabilmesine yönelik müthiş bir çaba içerirken öte yandan da sorumluluğu altında olan adamlara neden soğuktan, açlıktan, cephanesizlikten ya da ne için öldüklerini kendilerine anlatamamaktan doğan bir vicdan muhasebesi aşamasını kapsıyor. dolayısıyla intihar etmek kendisi için en onurlusu olurdu demek 6.ordu ile paulus'un kaderi üzerinde çok kaba bir mantık kurmaktır, yersiz bir suçlama yapmaktır.

burada kendisini suçlayacaksanız şunu söyleyebilirsiniz, elinde imkan ve olanak varken ve hatta kurmayı ile oturup sovyet çemberini kırmak için plan dahi yapmışken neden gerçek bir komutan gibi davranarak kaderini hitler'in emirlerine bağlamak yerine nihai sorumluluğu üzerine alıp bir yarma ve geri çekilme harekatına girişmedi? elbette bunu yaptığında hitler'in gözünde kesinlikle bir hain olacak ve muhtemelen yarma harekatının ortasında veya harekattan hemen sonra görevden alınacak, tutuklanıp anında kurşuna dizilecekti ama en azından geride alman askeri tarihine geçecek bir kahramanlık örneği bırakacaktı. buna cesaret edenler var o dönemde; bakınız general hans graf von sponeck. general von sponeck stalingrad felaketinden henüz birkaç ay önce kerç boğazına hücum eden üstün sovyet kuvvetlerine karşı burayı savunması için bırakılan 46. piyade tümenine tamamen kendi inisiyatifi ile geri çekilme emri verdi ve binlerce adamın hayatını kurtardı ama bu hareketi ile kendi ipini de çekti ve hitler'in emriyle ölüme mahkum edildi, cezasının infazı da ayrı bir psikopatlık örneği olacak şekilde 23 temmuz 1944'de dek bekletildi. ama şu anda adı gayet onurlu bir şekilde anılmakta.

ayrıca paulus'un teslim kararına varıncaya dek geçen süreçte aşama aşama geçilen psikolojik evreler de var

mesela birinci aşamada daha stalingrad'a yeni yeni ulaşılırken elde edilen başarılardan ötürü hem komuta heyetinin hem de hitler karargâhının içinde olduğu iyimserlik ve zafer havası, gittikçe uzayan ikmal hatlarının kırılganlığının ve alman güney cephesinin gereksiz yere uzatılmasının gözardı edilmesine yol açtı. halbuki almanların ilk planına göre güney ordular grubu 1942 yazında sivastopol kalesini alacak, daha sonra maykop ve grozni üzerine yürüyerek bu bölgedeki petrol kaynaklarını ele geçirerek sovyetlere büyük bir darbe vururken kendilerine önemli bir hammadde kaynağı yaratacaklardı.

Mevzubahis bölge

ikinci aşamada planların değişmesi yaşandı

bu değişimin peşine, o anda gerçekten askeri açıdan 2.sınıf bir hedef olan stalingrad'ın bir anda hem hitler'in hem de stalin'in dikkatini çekip adeta buraya bir ölüm yatırımı yapılması durumudur. stalingrad, stalin'in sovyet devrimi sırasında savaştığı bir yer olduğundan sovyetler için önemli bir psikolojik merkez haline sokulur ve hitler'in buraya saldırması için çölde bir vaha gibi almanlara sunulur. bu aşamada 6.ordu stalingrad üzerine yürüme emri aldığında reelde elde edecekleri en büyük kazancın stalin'in adını taşıyan bir kenti almak ile orayı ölümüne savunacak yığınla sovyet askerini bu bölgeye çekerek, almanların kuzey ve orta rusya'da savaşan grupları üzerindeki baskıyı hafifletmek olacağını bile bile harekete geçerler ama dipten dibe hissedilen şey sıcak ve kuru hava altında başlayan susuzlukla dolu bu yürüyüşün aslında boşa olduğunun farkına varılmasıdır.

üçüncü aşamada ev ev, sokak sokak çatışarak ilerleyen almanların bir anda baskına uğrayıp avcıyken av durumuna düşmesi ile yaşanan sovyet çembere alma saldırısıdır

burada alman keşif gruplarının sovyet saldırı için yapılan hazırlığı fark edememesi de ciddi bir rol oynar ama 6.ordu stalingrad'ın içine o denli yayılmıştır ki almanlar bu hazırlığı fark etse bile muhtemelen bir karşı saldırı bile yapamayacaklardır. bu noktada herkes sovyetlerin kolayca ezip geçtiği 6.ordunun kanatlarını koruyan romen tümenlerini suçlasa da bu adamların aslında kendilerini zerrece ilgilendirmeyen bir savaşta, donatım ve silah bakımından kendilerinden en az 10 kat üstün sovyet birlikleri karşısında ne kadar dayanabileceklerini düşünmek atlanıyor. işte hem avcıyken av olma durumu hem de zamanında gereken uyarıların hitler'e yapılmaması veya yapılan uyarıların ciddiye alınmaması bu 3. psikolojik evrede hem maddi hem de manevi çöküşü başlattı.


dördüncü ve son aşama ise hayal kırıklığı, yalnızlık, unutulmuşluk ve çaresizlik içeren en son aşama

bir süre çemberi yarma emri bekleyen alman güçlerine sürekli tekrarlanan bir şekilde yollanan "direnin, orası avrupa kültürünü savunduğunuz yer, siz alman askerisiniz." goygoyu en başta kısmen de olsa dalgaya alınıp üzerine mizah yapılan bir unsur olsa da (mesela sovyetlere karşı direniş önce alman askerlerine hücum eden kahrolası sovyet bit ordularına karşı başlar gibi) zaman geçtikçe bu işe izin verilmediğinin ve son adama kadar direnme emrinin duyulmasının ardında da kopuşlar başlıyor. yani zaten stalingrad içinde dağınık şekilde bekleyen ve mevcudu azalmış birlikler kafalarına göre takılıyor, koordine savunma çöküyor. mesela stalingrad'da görevli general walther von seydlitz-kurzbach kendisine bağlı birliklere ne isterseniz yapın, teslim olmak isteyen teslim olabilir filan diyor. general hoth'un çemberi yarmak için başlattı saldırı da başarısız olunca manevi olarak iyice yıkılan paulus teslim olmaya karar veriyor.

olay budur. paulus'un verdiği karar kolay bir karar değil ve zaten kendisi ölüme mahkum oluyor hitler'in gözünde ama aynı zamanda almanya'da olan tüm ailesini tehlikeye de atıyor. bu tür durumlarda hain damgası yiyen kişinin ailesinin de cezalandırılması nazi almanya'sında görülen bir durum. ayrıca teslimiyet sonrası sovyetlerin güdümüne girerek alman direnişi adına radyoda filan konuşturulması, propaganda malzemesi olması da var. ama neticede benim açımdan kendisine sorulacak tek mantıklı soru madem teslim olacaktın neden milletin iyice kırılmasını bekledin?

bu arada gözden kaçan minik ama çok önemli bir detay var

sovyetler, stalingrad için tüm çatışma süresince yanılmıyorsam yaklaşık 69 tane ordu ayırıyor. standart sovyet hesaplamasına bakarsanız 1 sovyet ordusu yaklaşık 4-5 tümen asker demektir ki bu da stalingrad bölgesine ayrılan sovyet tümeni sayısının yaklaşık 280 ila 350 arasında olduğunu ortaya çıkarır. 1942 yılında alman istihbaratına göre sovyet ordusunun faal olarak 600 civarı tümeni olduğu varsayıldığında sadece 6.ordu'nun üzerine çektiği tümen sayısı sovyet ordusunun yarısıdır ki bu durum doğu cephesindeki alman orta ve kuzey ordu gruplarının karşısındaki asker gücünü nasıl zayıflattığının ve bu iki ordu grubunu nispeten rahatlattığına bir işarettir. belki de hitler denen cani salt bu durumu bile hesaplayarak 6.orduyu ölüme mahkum etmiş olabilir.

Alman Ordusu, Kızıl Ordu ile Mücadele Ettiği Stalingrad Savaşı'nı Neden Kaybetti?