TARİH 5 Temmuz 2022
13b OKUNMA     419 PAYLAŞIM

Altının, Tarih Boyunca Farklı Anlamlar Kazanarak Devam Eden Yolculuğu

Altın, insanlığın en önemli elementlerinden biri kuşkusuz. İşte tarih boyunca kazandığı birbirinden ilginç anlamlar ve bizim için önemini belgeleyen durumlar.

altının kimyasal sembolü au, latince "parlayan şafak" anlamına gelen aurum'dan gelir. antik çağlardan beri mücevher, madeni para, heykel, tas/kupa yapımında ve binaların, anıtların ve heykellerin dekorasyonunda kullanılan değerli bir metaldir.

altın korozyona uğramaz ve kararmaz. bu nedenle birçok eski kültürde ölümsüzlüğün ve gücün sembolü olmuştur. nadirliği ve estetik nitelikleri, onu hükmedenlerin güçlerini ve konumlarını göstermeleri için ideal bir malzeme haline getirdi. ilk olarak lidya'daki paktolos gibi küçük asya'daki nehirlerin çevresinde yüzey seviyesinde bulunan altın, mö 2000'den itibaren mısırlılar ve daha sonra afrika, portekiz ve ispanya'daki romalılar tarafından da yeraltından çıkarıldı. kolayca işlenen ve gümüş ve bakır gibi diğer metallerle mukavemetini artırmak ve rengini değiştirmek için karıştırılan altın, çok çeşitli amaçlarla kullanılmıştır.

mücevher olarak kullanımı

çoğu antik kültürde altın, değeri, estetik nitelikleri, sünekliği ve dövülebilirliği nedeniyle mücevherat ve sanatta popülerdi. electrum (altın ve gümüş alaşımı), mö 5000'den itibaren mısırlılar tarafından mücevherlerde kullanılmıştır. altın takılar mö 3000 civarında sümer uygarlığında hem erkekler hem de kadınlar tarafından kullanılmıştır. altın zincirler ilk olarak mö 2500'de ur şehrinde (sümerliler'in başkenti) üretilmiştir.

miken uygarlığı'ndan ahtapot broşu:


mö 2. binyılın başlarında girit'teki minos uygarlığı, ilk zincirli mücevheratı üretmesiyle tanınırlar. minoslular, geniş bir teknik yelpazesi kullanarak çok çeşitli mücevherler yaptılar. altın takılar kolye, bilezik, küpe, yüzük, diadem, kolye ucu, iğne ve broş şeklini aldılar. kullandıkları teknikler arasında telkari (mısırlılar tarafından mö 2500'den beri bilinen bir teknik), dövme, granülasyon (lehimlenmiş altın parçacıkları ile yüzey dekorasyonu), kabartma, kakma, kalıplama ve gravür bulunurdu. bu teknikler günümüzde halen kullanılmaktadır.

minos uygarlığından altın bir kupa:


altın, benzer şekilde güney amerika'da chavin uygarlığı tarafından mö 1200 civarında işlenmiştir. altın dökümü ise mö 500'den itibaren nazca toplumu tarafından mükemmelleştirilmiştir. romalılar altını değerli ve yarı değerli taşlarla dekore etmek üzere kullanmıştır. incilerin, değerli taşların ve minenin kullanımıyla bizans dönemine kadar devam eden bir moda yaratmışlardır.

para birimi olarak kullanımı:

altın ilk kez mö 8. yüzyılın sonlarında küçük asya'da madeni para olarak kullanılmıştır. şekilleri düzensiz ve çoğu zaman sadece bir yüzü damgalanmış olan madeni paralar genellikle elektrumdan yapılırdı. damgalı görüntülere sahip ilk saf altın sikkeler ise mö 561-546 yılları arasında lidya kralı karun'a aittir.

lidya altın sikkesi:


lidya'nın başkenti sardes'teki kazılarda bu dönemden kalma çağdaş bir altın rafinerisi bulunmuştur. doğal olarak oluşan en saf altın bile %5 gümüş içerebilir ancak lidyalılar altınlarını tuz ve 600 ile 800°c arasındaki fırın sıcaklıklarını kullanarak saflaştırmıştır. tuz ve ısıyı gümüş içeren alaşımla bir araya getirip, gümüş klorür buharı oluşturdular. gümüş tamamen elenince, güvenilir ve standart bir madeni para oluşturmak için kullanılabilecek saf altına ulaştılar.

daha sonraki yunan ve roma imparatorluklarında olduğu gibi, miken uygarlığı da paralarında altın kullanmıştır, ancak gümüş kullanımı daha yaygındı. antik çağdaki en ünlü altın sikkelerden biri roma bezantıydı. ilk olarak imparator konstantin (1. constantinus) döneminde kullanıldı. 70 truva tanesi (1 truva tanesi 64,8 miligrama denk gelir) ağırlığındaydı ve ms 4. ila 12. yüzyıllar arasında sirkülasyondaydı.

antik makedonya krallığı'ndan ikinci philippos sikkesi:


dini eserler ve diğer kullanımları

som altının değeri ve güzelliği, onu taçlar, asalar, sembolik heykeller, libasyon testileri ve adaklar gibi önemli siyasi ve dini nesneler için ideal bir malzeme haline getirdi. altın eşyalar bazen ölen kişinin statüsünün bir sembolü olarak ölülerle birlikte gömülürdü. böylesine nadir ve değerli bir malzemenin bu şekilde kârsız ve geri dönüşümü olmaksızın tüketimi tamamen gösteriş ve güç gösterisi amacıyla kullanıldığının kanıtıdır. bu şekilde kullanımın en ünlü örneklerinden biri, miken'deki kazılarda ortaya çıkan agamemnon'un maskesidir.


inka medeniyeti'nde altın, güneş tanrısı inti'nin teri olarak kabul edilmiştir. bu nedenle, özellikle maskeler ve güneş diskleri olmak üzere, dini öneme sahip her türlü nesnenin üretimi için kullanılmıştır. eski kolombiya'da altın, parlaklığı ve güneşle ilişkisi nedeniyle benzer şekilde saygı görmüştür. el dorado efsanesine yol açan cömert bir taç giyme töreninde müstakbel kralın vücudunu kaplamak için toz halinde getirilerek kullanılmıştır.

dekoratif bir kaplama olarak, altın levha ve altın varak mısır döneminden beri türbeleri, tapınakları, mezarları, lahitler, heykelleri, süs silahlarını, zırhları, seramik ve cam eşyaları ve mücevherleri süslemek için kullanılmıştır. antik çağlardan altın varağın en ünlü örneği, kral tutankamon'un maskesidir.


altın, şekillendirmeye yatkınlığı ve korozyona uğramaması nedeniyle 3000 yılı aşkın süredir diş hekimliğinde de kullanılmaktadır. mö 7. yüzyılda etrüskler, hayvan dişlerini yerine sabitlemek için altın tel kullanmıştır. altın, iplik olarak kumaşlara dokunmuş ayrıca tıpta da kullanılmıştır. örneğin mö 1. yüzyılda plinius, altının "sihirli iksirlere" karşı bir savunma aracı olarak yaralara uygulanması gerektiğini öne sürmüştür.

altın derecelendirilmesi

altının gerçekliği konusundaki endişeler, mısırlıları, mö 1500 civarında (veya daha önce) altının saflığını belirlemek için bir yöntem geliştirmeye yöneltmiştir. bu yöntem, "yangın tahlili" olarak adlandırılır ve test edilen malzemeden küçük bir numunenin alınmasını ve bir miktar kurşunla küçük bir pota içinde eritilmesini içerir. pota kemik külünden yapılırdı ve eritme işlemi sırasında kurşunu ve diğer baz metalleri emerek geriye sadece altın ve gümüş kalıyordu. gümüş, nitrik asit kullanılarak ayrıştırılırdı ve kalan saf altının ağırlığı ile ayrıştırılmadan önceki ağırlığı karşılaştırılı. arşimet ayrıca, altının özgül ağırlığının, baz metallerin yüzde içeriğine bağlı olarar ve altının saflığı derecelendirilirdi. (günümüzde de altın benzer şekilde saflaştırılır.)

altın o kadar değerli bir maddedir ki, yüzyıllar boyunca simya yoluyla, yani filozof taşı (lapis philosophorum) kullanılarak adi metallerin kimyasal olarak altına dönüştürülmesi için çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. ilk denemeler mö 4. yüzyılda çin'de ve ayrıca antik yunanistan'da yapılmıştır. girişimler başarısızlıkla sonuçlansa da modern kimyanın temellerini atmıştır.

kaynak: worldhistory