Anthony Bourdain'in İstanbul Lezzetlerini Tattığı No Reservations Bölümünün Özeti
bourdain... no reservations ve parts unknown programlarını dönüp dönüp izlettiren, her düşündüğümde çeşitli hüzünler yaşatan ilginç adam.
sosyal medyada paylaşılan, kendisinin istanbul'a geldiği bölümlerin linkleri patlamış. dailymotion linkleri uçmuş, youtube'dakilerin de çoğu telif yemiş, ben lazım oldukça soulseek'ten indiriyorum, ytd. ileride arayanlara minik bir hizmet yapayım: no reservations programının 6. sezon 2. bölümü, parts unknown'un ise 6. sezon 8. bölümü istanbul'da geçiyor. iki bölümün yayını arasında 5 yıl var, bir yandan iki farklı türkiye sunuyor bölümler.
no reservations travel channel'da yayınlanan, daha eski program. istanbul'a geldiği bölüm ocak 2010'da yayınlanmış fakat burada geçirdiği vaktin ramazan zamanına denk gelmesinden ağustos/eylül 2009'da çekildiği anlaşılıyor. bourdain istanbul'da ilk sabahına rumeli kale cafe'de kahvaltıyla başlıyor. ağırlayan yerlilerden esra hanım eşliğinde bal-kaymak, paçanga böreği, sucuklu yumurta, hellim kızartma gibi kahvaltı öğelerimizi ve kahvaltıda neden kahve yerine çay içtiğimizi öğreniyor. hanımefendinin ismi esra yalçınalp, şu an bbc muhabiriymiş. ev yemekleri için esra hanımın annesinin evine daveti kaptıktan sonra peter isimli bir sanatçı beyle nişantaşı'ndaki tatbak'ta lahmacun yiyor. hava karardıktan sonra istiklal'de bir tur atıp kızılkayalar'da et döner dürüm, ayran ve ıslak hamburger gömüyor.
farklı bir güne geçiyoruz
ritz-carlton mutfağı şefi ali ile birlikte önce nevizade'deki senin ciğerci'de çeşitli sakatatları öğrenip, ciğerciden tarlabaşına inerken sağda kalan dürümzade'de minik bir ziyafet çekiyor. buraya kadarki kısımlar programın ilk yarısını oluşturuyor, benim de gittiğim, hatta street view'dan eski fotoğraflarına bakayım diye google haritalara girdiğimde (şu geoguessr'cı manyak çocuk var ya onun gibi) tak diye konumlarına tıkladım.
kariye'ye gidiyor bourdain. artık kilisesi mi dersiniz, müzesi mi dersiniz, camisi mi dersiniz size kalmış, ben sadece kariye diyeyim. hemen altında asitane'ye geliyor. mekanın sahibi aileden batur durmay bey, osmanlı saray mutfağı yemekleri sunan bu fevkalade kaliteli restoranda bir yandan yemekleri tanıtıp bir yandan saray mutfağının hikayesinden bahsediyor. mutancana ve kavun dolması yemeklerinin kanuni sultan süleyman'ın şehzadelerinin sünnet ziyafetine uzanan hikayesini dinliyoruz. 15 yıl öncesinin istanbul'unu izlediğimiz bu bölümde en çok bu segmentte üzüldüm. önceki mekanlar aynı yerlerinde duruyor. rumeli kale cafe'nin bourdain geldiğinde cardfinans sponsoruymuş, şimdiki sponsoru cepteteb. bir banka niye bir restorana sponsor olur bilmiyorum ama o ayrı konu. tatbak michelin yıldızı aldı, 60 senedir aynı yerde. dürümzade'nin vitrini bourdain fotoğraflarıyla kaplı. asitane ise 2020'de restorasyona giriyoruz döneceğiz demişti, sonra bir daha açılamadı. kariye camiye çevirildi, mozaiklerin üstüne sıva çekildi, freskler perdelerle kapatıldı. asitane'nin bulunduğu bölgeye ihh çöktü.
bourdain 2000'lerin ünlü taksicisi (bkz: best taxi driver) ihsan bey'in güzel ingilizcesi ve tur rehberlerini aratmayan anlatısı ile uzun bir istanbul turu atıyor, eyüp sultan'da sahur programına katılıyor, oruç kavramını öğreniyor. gündüz vakti sultanahmet camisi'ni ziyaret ediyor, büstiyerli ve topuklu ayakkabılı genç hanımın camiye böyle gelmesine şaşırıyor. yerebatan sarnıcını da ihsan beyle gezdikten sonra sultanahmet meydanında iftar yapıyor. haliç köprüsünde yürüyüp karaköy sahilinde midye yiyor. sağlıksız olduğunun, içerdiği civanın ve oda sıcaklığında deniz ürünü yemenin tehlikesinin farkında ama yine de yiyor, midyeciye güveniyor adam, "zehirlenmem" diyor, çünkü "komşularını zehirlese iş yapamazdı zaten" diye ekliyor.
kalabalık bir akşam nevizade girişindeki kalamar restaurant'ta (kahvaltıdaki esra hanım eşliğinde) çeşitli mezeleri ve rakıyı öğreniyor. kızarmış istavriti kafasıyla birlikte direkt ağza atmayı garipsiyor, hoşuma giden ufak bir nokta bu, zira bir sonraki gelişinde (parts unknown) büyük bir balık önüne geldiğinde bunun kafasını da yiyecek miyiz diye bir bakakalmıştı. eski osmanlı coğrafyalarındaki gezilerinden bir çok mezeyi aslında bildiğini farkediyor, şunu "beyrut'ta görmüştüm, bunu yunanistan'da" gibisinden. bu günlerde yoğurt kimin, musakka şunların mıydı gibi salak tartışmalara niye girmememiz gerektiğini de hatırlatıyor insana aslında bu kısım. devletlerin çizdiği hayali çizgileri aşan şeyler yemekler.
istanbul'da türklerin tarih, kültür ve mutfağıyla ilgileniyor bölüm boyunca bourdain
güzel muhafaza edilmiş olması hoşuna gidiyor. zeyrek'teki sur ocakbaşı'nda bir kebap ziyafeti çekiyor, kuzu tandırı yapılışını gördükten sonra esra hanım'ın annesinin evine geçiyor. bamya, enginar, börek gibi ev yemeklerini tadıyor. teyzelere kültürümüzden sorular sorduğu yemek hünkarbeğendi ve güllaç ile tamamlanıyor. ciğerli pilav konuşulurken "türkiye avrupa birliği'ne girerse ne yapacaksınız bu kadar sakatatlı yemeği" diye soruyor, teyze "o yüzden girmek istemiyoruz ab'ye" diyor :)
kapanış faslında anthony bourdain o günün türkiye'sini çok beğendiğini, turizmcilerin boşuna "şöyle modern binalarımız var" diye reklam yaptığını, türkiye'nin (batı dünyasında) beklenenden ne kadar daha güzel bir yer olduğunu söyleyerek bölümü tamamlıyor. büyük ihtimalle midnight express bekleyerek gelen adamın burayı böyle beğenmesi beni de mutlu etti. bölümün son karesi "birlik rahmettir" yazan bir cami mahyası.
no reservations programının istanbul bölümünü tarihe bir not olsun diye anlattığım yazımı burada sonlandıracağım
istanbul'a tam 6 yıl sonra, 2015 sonbaharında geldiği parts unknown bölümünü de böyle anlatacaktım. bugün belki beşinci kere izledim bölümü. biraz yazdıktan sonra ise silmeye karar verdim çünkü bölümün düşündürdüklerini, hem önceki bölümden buna geçen süredeki değişimi, hem de 2015'ten bu yanaki değişimi hatırlamak bile ziyadesiyle koydu, sigara yaktırdı, 15 sayfa hem üzmek hem üzülmek istemiyorum. 2015 haziran seçiminin ardından "ulan bu sefer oluyor mu" dediğimiz, ardından bombaların patladığı, kaos dolu dönemin hemen başında, ortalık tam karışmamışken gezdi bourdain istanbul'u. gezi'den bahsetti, o dönemki inşaat çılgınlığını defalarca andı, rejimin tepeye çökme çabasında bocaladığı döneme denk geldi. taksici ihsan amca ile gezdi, esra ile yemek yedi yine, yürüdüğüm sokaklarda yürüdü, oturduğum yerlerde oturdu.
bugünse ne 2009'daki sahte saadet devri, ne 2015'teki fetret devri var istanbul'da. bu süreci burada yaşayanlar her gün farkında olmuyor belki; bourdain hayatta olsa, bu günlerde tekrar gelip görmesini isterdim. (kendi tabirleriyle) istanbul'a ihanet edenlerin istanbul'unda hayat asla daha güzel değil. bourdain de artık yok, asitane de, nevizade de. tekrar merhaba yeni türkiye.