HABER 27 Eylül 2021
16,8b OKUNMA     511 PAYLAŞIM

Aşırı Sağ AfD Partisinin Oyları, Sağ Görüşün Yükseldiği Dönemde Neden Düştü?

2017 Almanya seçimlerinde meclise girmesiyle dikkat çeken partinin oyları dün (26 Eylül 2021) yapılan seçimde düşüş gösterdi. Uzun süredir Avrupa'da sağ görüşün yükseldiği düşünülürse bu sonuç ister istemez dikkat çekici.


afd'nin oy kaybetmesi almanya'daki yabancı düşmanı sayısının azalması ile alakalı değil, başarısız politikaları ile alakalı

afd 2015 yılı ve sonrasındaki göçmen krizi ile birlikte arkasına güçlü bir rüzgar almış olsa da yapılabilecek en kötü politikayı yaparak halkın gözünden git gide düşüyor. afd'nin seçim programı, hitap ettiği kitlenin hoşuna gitmedi. detayları yazının sonunda bulabilirsiniz.

ek olarak da pandemi döneminde aşı ile alakalı konularda parti içinde her kafadan bir ses çıkmaya başlamıştı. bazı vekilleri covid 19'u "gribin ağır hali" diye değerlendirirken, bazı vekiller ise pandeminin esasında hiç olmadığı iddia eden "querdenker hareketi" ile birlikte eylemlere katıldılar; işin ilginç yanı ise parti yöneticileri de aşılama hızının almanya'da oldukça yavaş olmasından dolayı hükümeti eleştiriyordu... neyi savundukları belli olmayan bir parti izlenimi vermeleri, kendi tabanı ile alakasız parti programının üzerine tuz biber oldu.

ayrıca parti'nin parlamento lideri ve parti yüzü olan alice weidel lezbiyen olmasına rağmen partisinin homofobik siyaset izlemesi de sanırım afd'nin nasıl bir kafa karışıklığı içerisinde olduğunu en iyi açıklayacak örnek olabilir...

parti daha sonra da "federal anayasa koruma teşkilatı"nın radarına takıldıktan sonra basında çıkan "aşırı sağın ve anti demokratik yönelimlerin takip edileceği" haberleri üzerine afd seçmenleri zaten kendilerine "yabancıların hayatını zorlaştıracağız"dan başka hiçbir şey sunmayan ve kararlı ve ciddi bir parti izlenimi çizmeyen afd'den kopmaya başladılar.

fakat ilgili konunun altını tekrardan çizmek istiyorum; almanya'da yabancı düşmanları veya yabancı düşmanlığı azalmadı, sadece afd'den vazgeçmeye başladılar yavaş yavaş. eğer afd'nin aksine ciddi ve tutarlı bir parti gelirse veya afd doğru politikaları izlerse, yabancı düşmanlarının oylarının tekrardan bir çatı altında toplandığını şu andaki konjonktür değişmezse göreceğiz.

partinin güç kaybetmesini haziran'daki eyalet seçimleri üzerinden değerlendiren bir yazı

afd, yükselen ırkçı iklime rağmen başarısız olabilmeyi yanlış politikalar sonucunda "başarabilmiş" partidir.

6 haziran'da gerçekleşen sachsen-anhalt eyaleti'ndeki eyalet seçimlerinde birinci olmayı umut ederken ve afd'nin en güçlü olduğu eyalet sachsen-anhalt iken, sandıktan çıkan tam aksi bir sonuç karşısında hüsrana uğramış ve cdu'nun yaklaşık 14 puan gerisinde kalmıştır (bir önceki seçimlerde fark 5 puan civarıydı ve böylelikle aradaki fark bir önceki seçime göre yaklaşık olarak 3 kat açılmıştır):

afd'nin parti programı okunduğunda, hitap ettiği seçmen kitleyi nasıl elinden kaçırdığını ve de daha geniş bir seçmen kitlesine neden erişemeyeceği çok açıktır. örneğin:

1) üniversite öncesi eğitimde başarısız öğrencilerin "başarısızlığı/yenilgiyi" tatması gerektiğini savunuyorlar fakat hitap ettiği ırkçı kesimin çocukları, ırkçı olmayan kesimin çocuklarına göre zaten o veya bu sebeplerden dolayı genel olarak daha başarısız durumdalar. ırkçı alman aileleri haliyle çocuklarının cezalandırıldığı bir sistemi kabul etmek istemiyorlar.

2) işsizlik maaşında değişiklik yapmak istiyorlar. daha çok kazanan kişilere daha çok işsizlik maaşı vermek istemiyorlar. fakat bilinen bir gerçek var ki işsizlik maaşını uzun süreli kullananların büyük çoğunluğunu yabancılar ve yerli halkın ırkçı kesimi oluşturmakta. ayrıca afd'nin en yüksek oy aldığı yer olan doğu almanya'da da maaşlar genel olarak zaten daha düşük. o yüzden afd'nin sachsen-anhalt'ta bu denli başarısızlığa uğraması hiç de şaşırtıcı değil.

3) genç nüfus açığını göç ile değil, yüksek doğum oranı ile kapatmak istiyorlar. bunun için de üniversite öğrencileri şayet çocuk yaparsa öğrenim kredisini silmeyi veya çocuk sahiplerine faizsiz kredi vermeyi teklif ediyorlar. alman kadınları, dünya'da özgür yaşamaya alışmış sayılı insanlardandır. örneğin afd'ye zamanında yakın duran bir arkadaşım "bizler kuluçka makinesi değiliz, kimse bizi çocuk yapmaya teşvik etme hakkını kendilerinde göremez..." demişti. gözlemlediğim kadarıyla alman kadınları, afd'nin "çocuk yapan kadının, çocuk yapmayan kadından ayrıştırılmasını" kendilerine bir "küstahça bir saldırı" olarak görüyorlar.

4) avrupa birliği'nden çıkmak istiyorlar. euro'yu kaldırmak istiyorlar... fakat avrupa birliği aslında ırkçı kesimin içten içe hoşuna gitmektedir çünkü sohbet ettiğim ırkçı almanların bir çoğu kendilerini "avrupa'nın lideri" olarak görmekteler. zaten diğer eu üyesi ülkeler de almanya'yı "liderlik taslamak" ile suçlamaktalar. ayrıca eu'dan çıkıp, almanya'nın yalnızlaşarak eski günlere dönmesi fikri de doğu almanya halkına haliyle bir takım tarihi trajedileri de hatırlatmaktadır... işin açıkçası, hiç kimse öyle veya böyle dönen güçlü ekonomik çarklara çomak sokarak bu denli kökten değişiklikler yapmak istemiyorlar.

5) asgari ücreti savunduklarını söylüyorlar fakat asgari ücret açlık sınırı civarında yer aldığı için "yükseltilmeli mi?" sorusuna cevap vermiyorlar. bu soru esasında nispeten daha az kazanan doğu almanya'da yaşayanları oldukça ilgilendirmekte. onun dışında maaşlar yükseldikçe, gelir vergisinin de aynı oranda yükselmesini kaldırmak istemeleri de düşük gelirli kitleleri endişelendirmekte.

6) maske zorunluluğunu korona'nın durumundan tamamen bağımsız şekilde kaldırmayı istemeleri veya pcr testlerini kaldırmak istemelerinin yanısıra genel olarak pandemi döneminde izledikleri siyaset ve parlamentoda kendilerini düşürdükleri durum imajlarını derinden sarstı. örneğin afd vekilinin, meclise delikli maske ile katılıp meclis başkanının eline koz vererek kendisini azarlatması gibi birçok imaj sarsıcı olaylar yaşandı:

Delikli maske olayı.

pandemiyi bu denli küçümsemeleri, halkın gözünde afd'nin "gerçeklerden kopuk" bir parti durumuna düşmesine sebep oldu.