TARİH 16 Temmuz 2020
40,8b OKUNMA     638 PAYLAŞIM

Atatürk'ün Montrö Boğazlar Sözleşmesi İmzalanmadan Önce Yayınlattığı Gazete Yazısı

İsviçre'nin Montreux (Montrö) kentinde, 20 Temmuz 1936'da imzalanan ve 9 Kasım 1936'da yürürlüğe giren Montrö Boğazlar Sözleşmesi henüz sıcakken ve taraflar gerginken Atatürk, 10 Temmuz 1936 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Yunus Nadi mahlasıyla bir yazı kaleme almış.
Yunus Nadi (1879-1945): Yunus Nadi Abalıoğlu, Cumhuriyet gazetesini kuran Türk gazeteci ve siyasetçidir. İlgili gazete başyazısında Atatürk'ün, kendisinin ismiyle yazıyı yayınlattığı düşünülüyor.

işte ebediyete kadar boğazların türk hakimiyetinde kalacağı montrö zaferi mimarı’nın, okurken gurur duyacağınız başyazısı

boğazlar ve boğaz suları türkün tam hakimiyet ve istiklâlinin ifadesidir.

biz türkler, boğazlar rejiminin türkiye emniyeti için zamanla teşkil ettiği tehlikenin endişe ve heyecanlarını yaşadık. kuvvetlerimizin derhal bu endişeleri bertaraf edecek tertib ve tedbir almağa müsaid olduğunda cihanın şüphesi yoktur.

buna rağmen istedik ki bizim doğru görüşümüzü doğru gördüğünü zannettiğimiz bütün medenî âlemin tetkik ve mütaleasına arzedelim, ve onlar bizimle beraber, bizimle müştereken hakikati görmüş olduklarını ifade etsinler.

biz bu tarzı hareketi öteden beri dünyaca tanınmış olan sulhseverlik politikamızın çok samimi bir icabı olarak düşündük; ve gene düşündük ki eğer cihanda medenî camialar sulh severseler -ki bunun böyle olduğunu hâlâ büyük saffetle kabul etmekteyiz- derhal bizim hüsnüniyetle dolu tezimizi kabul ve onu biran evvel tasdik edecekler ve mer’iyet mevkiine koyacaklardır.

acaba aldandık mı? türk efkârı umumiyesi bunu asla zannetmiyor. çünkü türk efkârı umumiyesi mukadderatını tevdi ettiği cumhuriyet hükümetinin bu kadar bönlük edeceğini asla kabul etmemiştir ve etmez. hakikati halde türkiye cumhuriyeti hükümeti, meclisi, türkiye cumhuriyeti devlet reisi hiçbir vakit öyle bir sıfatla tavsif olunmamıştır ve olunamaz.

eğer boğazlar meselesinde türkiyenin bu temiz ve insanî hareketi, olduğu temizliğinde, kabul olunmakla beraber onun bu temiz kalbliliği göstermiş olmasından dolayı alâkadarlardan herhangi biri ve diğerleri tarafından mantık oyunlarile istifadeye teşebbüs şemmesi olursa bunu türk milletinin anlamamasına imkân yoktur. bu takdirde dünya bilmelidir ki türk milletinin şüpheli gördüğü bir işi türkiye cumhuriyeti hükümeti yapamaz.

boğazlar meselesinde dostlarımıza açık sözümüz şudur: türk milletinin, türk vatanının tam emniyeti tedbirleri -ki bunlar hiçbir dost devleti ve hatta hiçbir devleti mutazarrır etmez- hakkile tahakkuk ettirilmedikçe yapılacak herhangi bir rejimin türk milletime kabule lâyık görülemiyeceğine şimdiden inanmalıdır.

türk milleti boğazlar meselesinde düşündüklerini şöyle hulâsa eder:

a. boğazlar ve boğazlar suları türkün tam hâkimiyet ve istiklâlinin ifadesidir. orada yalnız türk hâkimiyeti, kayıdsız ve şartsız, caridir ve cari olacaktır. fakat,

b. türkiye o kadar modern zihniyette içtimai bir heyettir ki medeni, insani ve ticari âleme kapılarımızı kapalı tutmak gibi bir düşünceden uzak ve yüksektir.

c. ancak türkiyenin bu ulüvvü insaniyetinin tanınmış olduğunu görmek isteriz ve tanıyanların bunu bir formülle ifade eylemelerine intizar eyleriz.

yoksa:

d. türkiye'nin evinin, hariminin kapıları olan boğazlardan her istiyen istediği gibi geçebilmek hakkının istihsali yoluna giderse işte o zaman boğazlar meselesi tam hallolunmuştur.

şu şekilde:

e. bu takdirde türk der ki: kapılarım kapalıdır. istediğime istediğim gibi açarım, ve bana muktedirim.

kaynak