UZAY 16 Aralık 2019
21,7b OKUNMA     588 PAYLAŞIM

Ay'a Neden Üs Kurmak İsteniyor ve Bu Başarılabilir mi?

Ay'a ilk insanlı iniş 1969 yılında gerçekleşmişti. O tarihten bu yana Ay, çok fazla gündem olmadı ancak son dönemde SpaceX ile birlikte uydumuz yeniden gündemde.
NASA

ay'a ilk insanlı iniş 1969'un temmuz ayında gerçekleşmişti ancak bunca yılın ardından özellikle şu sıralar ay görevleri tekrar gündeme gelmekte. tek fark, bu kez daha kalıcı görevler söz konusu ve ay’a bir üs kurma konusu tüm projelerin merkezinde yer alıyor. bu projeler için ciddi kaynaklar aktarılmaya başlandı, para ve kaynak aktarımı da bu konunun haber olmasına sebep oluyor.


tekrar gündeme gelme sürecindeki en büyük etkenlerden biri tabii ki spacex’in falcon 9 roketi. bu roketin tekrar kullanılabilirliği, bir üs kurma projesi ve takip eden işlemler için çok büyük önem arz etmektedir. bu konuya tekrar değineceğiz.

ay'a gitmek ve ay'da bir üs kurma konusunda artan çabaların bu konuda amerika, çin, rusya ve avrupa uzay ajansı esa’nın yanı sıra özel şirketlerin, spacex ve blue origin arasında yaşanan yarışın temel olarak iki sebebi var: bunlardan birincisi, ay'da fonksiyonel bir üs sahibi olan ilk ülke/kurum mars'a ilk gidebilecek olandır. çünkü dünya'dan kaldırılacak bir araç ile doğrudan mars'a gitmenin yakın zamanda mümkün değil. bilimsel başarı ve keşfin yanı sıra ay’da bir üs kurmak için ikinci sebep ise madenciliktir. özel sektörü ve yatırımları çeken ise bu sebeptir.


- özel sekörden ilk kim başaracak konulu bir haber
- sektör ile alakalı olmadığı halde yatırım yapan milyarder
- space.com özel sektörün nasa’dan önce bunu başaracağını dile getirmişti
- daha az bilinen ve sadece bu konuya odaklanan yeni tech oluşumları

özel sektör ilgisini ve yatırımlarını gösteren bir kaç örnek. bu ilginin ve yatırımların gerekçelerine gelirsek; ay’ı kaplayan regolit içeriğinde dünya’da nadir bulunan ve bulunduğu yerlerde de az miktarlarda olan rare earth elements yani lantanitler

ek olarak itriyumskandiyum, titanyum ve lityum yüksek miktarlarda bulunmaktadır. tüm bunlara ek olarak regolit’in içinde helyum 3 de bulunmaktadır. bu, dünya’da bulunmayan izotoptur. bu çok önemli ve bu konuya döneceğiz.


dünya'da bulunmakta olan rare earth element rezervinin ise yaklaşık %90’lık bölümü çin’dedir. ek olarak tüm cep telefonu, tablet ve notebook pillerinde kullanılan lityumun da büyük bölümü çin sınırları içinde yer almaktadır. ülkelerin ve özellikle çin’in konuyu hem yakından takip etmesi hem de yatırım yapmasının sebebi ise bu tip bir madencilik şu andaki mevcut düzeni tamamen değiştirecektir. hangi ülkenin ve/veya özel şirketin bunu ilk başaran olacağı belirsiz. belirtildiği gibi hepsinin çok ciddi yatırımları ve projeleri var. ay bahsettiğimiz gibi çok zengin rare earth element'leri, titanyum, lityum, gümüş ve altın rezervlerinin yanı sıra, dünyamızda olmayan helyum 3 rezervlerine sahiptir. ay, dünya’nın atmosferine sahip olmadığı ve radyasyona karşı savunmamız olduğu için helyum 3, ay regolit'inin içinde bulunmaktadır.

ay’da helyum 3 olduğunu nasıl bilebiliriz?  sadece radaysona karşı korumasız olması ve helyum 3’ün bulunmasına teorik olarak olanak sağlamasının yanı sıra; 1972’deki apollo 17 görevinde ay'dan getirilen regolit örnekleri incelendi. 1985 senesinde wisconsin üniversitesi bu örneklerde yüksek miktarda helyum 3 keşfetti ve bu durum başka araştırmalar ile de onaylanmıştı.

1985 yılında bunun fark edilmesinin ardından, helyum 3 üzerine türlü tartışmalar döndü. varlığı-yokluğu, nasıl çıkartılacağı ve getirileceği 1989 senesinde nasa konu ile ilgili çok kapsamlı bir çalışma yayınladı, bu çalışma (bkz: regolit)in işlenerek ay yüzeyinde ısıtılarak ayrıştırılmasını öngörmüş ve (bkz: regolit)ten ziyade sadece çıkarılan materyalin geri gönderilmesinin en mantıklı ve fizibilite açısından en uygun yöntem olacağını teorize etmişler. ilgil 1989 tarihli makale.


ancak maliyet konusu ciddi bir problemdi. materyal oldukça değerli olsa da çıkartılıp dünya’ya taşınması için teknoloji henüz yeterince ucuzlamamıştı. bunu söylerken kast edilen şey, örneğin 1981 yılında space shuttle’ın 1 kilogramı uzaya taşıması 61,000 dolar tutuyordu. mal oluyordu en başta belirtildiği gibi falcon 9 ve falcon heavy gibi yakıtı daha optimal kullanması daha iyi malzemelerden inşa edilmiş olması ve en önemlisi roketin tekrar kullanılabilir olması taşınacak yükün kilogram başına fiyatını falcon 9 ile 2700 dolara kadar düşürmüştür. falcon heavy ile ise bu fiyat kilogram başı 1400 dolar kadar düşmektedir.

getirilecek materyalin değerine gelirsek gramı 1400 dolar gibi bir fiyata sahip. bu fiyatı altın ile kıyaslayacak olursak altının 1 gramı gramı 47 dolar.

bu materyalin 100 kilogramı yaklaşık 140 milyon dolar edecektir. yine sadece 100 kilogramı istanbul, izmir ve ankara’nın 1 yıllık elektrik ihtiyacının tamamını fazlasıyla karşılamaktadır. büyük ihtimalle şu anki bu miktarda enerji için harcama 500 milyon dolar kadardır. schmitt, 2006’da belirtildiği gibi ay yüzeyindeki sadece mare tranquillitatis olarak bilinen ova üzerine yapılan araştırma sadece o ovada 5000 tondan fazla çıkarılabilir helyum 3 olduğunu göstermektedir.

peki bu materyallerin madencilik hakları kime ait? bu konu tabii ki böylesi büyük bir operasyona girişmeden önce derinlemesine düşünülmesi gereken bir konu hele de özel şirketler için. bu konudaki kanunlar 1966’da (bkz: birleşmiş milletler)in (bkz: 2222 (xxı).) kararı ile belirlenmiş durumda birleşmiş milletler yasanın tam metni, toplam 17 farklı maddeye değinmektedir ama bu madencilik ile ilgili kısmı özetlemek gerekirse yasa; ayın bir şahıs ya da ülke tarafından sahiplenilmesine izin vermiyor ancak kazı yapmak, madencilik yapmak çıkartılanlara sahip olmak ile ilgili bir sınır yok yani madencilik yapılabilecek alanlar ya da çıkartılabilecek miktar ile ilgili hiç bir sınır yok; herhangi şirket yapıyorsa siz de yapabilirsiniz tek sınır kimin oraya daha önce geldiği ve daha hızlı yapacağıdır. işte bu da birden fazla ülke ve şirketin aynı anda bu kadar yoğun ilgi göstermesinin sebebidir.

gerekçeler ve bir üs kurmak için geçerli sebepler bu şekildeyken, üssün nasıl kuralacağı konusu da oldukça karmaşık ve zorlu bir süreç. bu konuda; esa, nasa, spacex ve blue origin’in çeşitli projeleri var. 

amazon'un ceo'su jeff bezos'un blue moon tanıtımı:


esa’nın konu ile ilgili projesi oldukça kapsamlı ve birçok kısmı olabildiğince halka açık olduğundan onların projesinden örnekler sunabiliriz. öncelikle yukarıda mare tranquillitatis ovasındaki rezervlere gönderme yaptık ancak, esa üssü için konum olarak ay’ın güney kutbunu en uygun yer olarak belirlemiş, 3 farklı su/buz kaynağına yakın olan ve düzenli güneş ışığı alan bir krater konum olarak seçilmiş:


esa, üssünü inşa ettikten sonra gömmek istediği için krater kazı maliyetlerini ve gereken iş gücü gereksinimini ortadan kaldırmaktadır. üs planının bir tanıtımı burada: 


amaç, olabilecek en az malzeme, en az iş yükü ve malzeme ile en optimal şekilde üssün kurulabilmesi. krater içine yerleştirilerek kat kat yükseltilmesi ve her kat tamamlandığında ay yüzeyinde mevcut toz ile kaplanması ön görülmüş. ay yüzeyindeki tozun kullanılması, ısı izolasyonu ve radyasyona karşı koruma sağlayacaktır ek olarak bu tozun kullanılması dünyadan ek materyal taşınmasına da gerek kalmamasını sağlamaktadır.

ek kaynakça:

esa
bbvaopenmind
popular mechanics
https://ui.adsabs.harvard.edu/…...40e1515k/abstract
http://www.searchanddiscovery.com/…x_beike.pdf.html
nasa
washingtonpost

Ay'a Dikilen Bayrakların Son Durumu Nedir?