SAĞLIK 15 Mart 2017
72,7b OKUNMA     994 PAYLAŞIM

Bazı İnsanlar HIV Virüsünden Neden Hiç Etkilenmiyorlar?

Bunun çok basit bir açıklaması var. Sözlük yazarı ''hayvan pandikoglu'' bahsetmiş.


bilindiği üzere hiv bağışıklık sistemini çökerterek vücudu diğer hastalıklara karşı savunmasız bırakmak suretiyle iş gören bir retrovirüstür. günümüzde başarılı tedavi yöntemleriyle kontrol altında tutulmakta, ancak nasıl olduğu henüz net olarak anlaşılamamış bazı ekstrem durumlar dışında vücuda bir kez girdiği zaman tamamen atılamamaktadır. tedavi uygulanmadığı ya da bir nedenle uygulanamadığı zamansa virüs bağışıklık sistemini yavaş yavaş yok eder ve aids dediğimiz ağır enfeksiyon hâline gelir. bu duruma gelen hastanın tedavi görmemeye devam etmesiyse ölümle sonuçlanır.


çoğu insanın bu virüse karşı doğal bağışıklığı yoktur ve kaptığı zaman gerek kendi sağlığını korumak gerekse başkasına bulaştırma olasılığını azaltmak için sürekli ilaç tedavisi görmek durumundadır. ancak ender görülen bir gen mutasyonu vardır ki, bunu taşıyan kişilere hiv işlemez. hasta virüsü vücudundan atamaz, ancak virüs de bağışıklık sisteminin işleyişini bozamaz ve kişiyi hasta edemez. bu durumdaki kişilerin virüsü başkasına bulaştırma olasılığıysa tedavi olmayan başka birininkinden daha düşük değildir ancak başkalarına bulaştırsalar da kendileri hiçbir tedavi görmediklerinde bile asla aids olmazlar. bir de tedavi görmemesine rağmen çok zor hastalananlar var. yani tamamen bağışıklıkları yok, er geç hasta oluyorlar, ancak ortalama bir insan hiç tedavi görmediğinde 10 yıl içinde aids tablosu ortaya çıkıyorsa bu kişilerde süre 25 yılı bulabiliyor. işte bu son gruptaki kişiler de genin tek bir kopyasını taşıyanlar. her iki ebeveynden de bu gen alındığındaysa bağışıklık tam oluyor.


peki bu nasıl oluyor? bu gen nereden geliyor? 

insanların bu geni taşıyıp taşımadığını belirlemek için yapılan araştırmalarda ülkeler arasında çok büyük uçurumlar görülüyor. örneğin isveç'te her 17 kişiden birinin bu genin en az bir kopyasına sahip olduğu tahmin edilirken türkiye'de 500 kişilik denek grubunda yalnızca tek bir kişi şanslı çıkmış. arap ülkelerindeyse binlerce denekte yapılan testler sonucunda tek bir kişide bile hiv bağışıklık geni görünmüyor. hiv gibi hâlâ tam çözülemeyen pislik bir virüsün karşısında insanoğlunun tutunabileceği en sağlam dalı oluşturan böyle bir durumun açıklamasının da çılgınca bir şey olması, akıllara durgunluk vermesi, sıradan vatandaşı bırakın her doktorun bile ilk okuyuşta anlayamayacağı ağır bilimsel terimlerle dolu yüzlerce sayfalık bir makale olması beklenir. oysa ki olay çok basit. aynı zamanda da ilginç, ama yine de basit.


yapılan araştırmalara bakıldığında görülüyor ki bu genin bol bulunduğu ülkeler ortaçağdaki veba salgınının uğradığı ülkeler. bu asla rastlantısal bir durum değil. çünkü vebaya neden olan patojenle hiv'in çalışma yöntemlerinin can alıcı bir ayrıntısı birbirine çok benziyor. vebaya neden olan yersinia pestis bakterisi aynı hiv gibi bağışıklık hücresindeki bir çıkıntıyı reseptör olarak kullanıp ona tutunarak hastalık yapıyor. veba salgınında hastalığa yakalanıp da iyileşen insanlardaysa bakteriye karşı bağışıklık oluşuyor ve vücut bu oluşan bağışıklık uyarınca önlem olarak hücrelerdeki bu çıkıntıyı ortadan kaldırıyor. bu bağışıklık bir gen mutasyonuyla da kalıtımsal hâle geliyor. 


hiv de aynı çıkıntıyı kullanarak hücreye bağlandığı için bu çıkıntı olmadığında hücreye bağlanamıyor. vücutta kalıyor, dolaşıyor, çoğalıyor, o yüzden de bulaşabiliyor. ama hücreye bağlanamadığı için vücudunda bulunduğu kişinin sağlığını bozamıyor. bu geni hem anne hem babadan alan kişilerin hücrelerinde hiç çıkıntı yok, virüs düz duvara tırmanmaya çalışıp başaramıyor ve ölüyor. bu sırada bölünerek yeni virüsler oluştuğu için kandan komple temizlenemese bile virüsün tüm bunlarla uğraşırken kişinin sağlığına yaptığı etki hafif ateşten öteye gidemiyor. gen yalnızca anne veya yalnızca babadan alındığındaysa çıkıntı virüsün bağlanması için çok elverişli olmuyor ve virüsün işi zorlaşıyor, bu nedenle de hastalık yapması en az 2 yıl, bazen 15 yıl daha uzun sürebiliyor.

ccr5 delta32 adı verilen bu alelin coğrafi dağılımı şu haritalardaki gibi


elbette ortalama bir türk'ün ya da yunan'ın sülalesinde veba salgınına yakalanıp da iyileşmiş birinin olma olasılığı bir arap'ınkinden daha yüksek. ancak bir rus'unki daha da yüksek, alman'ınki ya da ingiliz'inkiyse çok çok daha yüksek. o yüzden de hiv'e bağışıklık sağlayan gen avrupa'nın veba salgınından çekmiş bölgelerinde, ve soylarında o bölgelerin insanları olanlarda görülüyor.