Binlerce Kişilik Osmanlı Ordusu Sefere Çıktığında Nasıl Besleniyordu?
binlerce kişilik osmanlı ordusu seferlerde nasıl besleniyordu? hem de 100.000, 150.000, 200.000 kişilik ordular mevzubahis ise? (sayı ile yazdım ki daha iyi tahayyül edebilelim)
öncelikle osmanlı, ordusunu en iyi besleyen devletlerden biriydi. cihangir padişahlar devri kapandığında bile ordunun lojistiği çok iyi durumdaydı. osmanlılar, her türlü şarta hazır olmak için gerekli olandan çok daha fazla gıdayı hazır bulundururdu. fakat yanında hepsini götürmezdi. yani her şeyi istanbul'dan taşımaya başlamazdı. güzergah üzerindeki belli ambarlarda yiyecekler depolanırdı. ayrıca geniş bir orducu esnafı vardı. bunlar sefer boyunca orduyla hareket eder, gerekli ürünleri orduya satardı (açıkçası ben osmanlı savaşlarını hayal ederken esnafın orduyla birlikte sefere gidip ticaret yaptığını hiç duymamış, düşünmemiştim de).
neyse biz devam edelim, şimdi şöyle bir durum var; osmanlı seferde iken konakladıkları kazalarda, şehir merkezlerinde de gıda satın alıyor. nasıl derseniz, orada önceden ayarlanmış mübayaalar (satın alma) ile. yani osmanlının geleceğini duyan şehir halkı pazarlarını önceden kuruyor ve hem osmanlı faydalanıyor hem de oranın halkı.
aynı zamanda bizim cevval akıncılarımız konakladıkları yerlerde ava çıkar, sülün, keklik, balık, geyik gibi avlar ile de gıda ihtiyacını karşılardı.
peki bu askerlerin temel besinleri nelerdi?
öncelikle (bkz: peksimet), ekmek, kurutulmuş et, çorba, haşlanmış et ve bazen de pilavdı.
peki bu koca orduda herkes aynı şeyi mi yiyordu? yok muydu şöyle rütbelisine t-bone az-orta pişmiş 650 gram steak. tabii ki hiyerarşi burada da devreye giriyordu.
eyaletlerden gelen tımarlı sipahiler sığır eti yerken, daha itibarlı kapıkulu askerleri daha lezzetli ve daha pahalı olan koyun etine layıktı. yönetici elite dahil olanlar da hoşaf, kümes hayvanları, sebze ve börek bile yiyorlardı.
peki devletlümüz ne yer, ne içerlerdi?
aslında padişah, saray mutfağını da yanında taşırdı desem herhalde yanlış söylemiş olmam. çünkü padişahın ve vezirlerin mutfağı için seferde her biri kendi alanında uzman yahnici, çorbacı, tatlıcı, kebapçı aşçılar da vardı.
şimdi geldik ekmek konusuna... ekmek çabuk küflendiği için seferden aylar önce güzergâhtaki çeşitli noktalara fırınlar yapılırdı. un ve odun da bu fırınların yanında saklanırdı.
biraz önce peksimetten bahsetmiştik. ben de yine bu yazı vesilesi ile adını çokça duyduğum ama tam olarak bilgi sahibi olmadığım peksimeti biraz araştırdım. çok uzun süre bayatlamadığı için savaş ve kıtlık zamanının yiyeceği diyebiliriz. osmanlı ordusu için o kadar önemli ki bu peksimet, tamamen bu yiyeceği üreten ana tedarik noktaları var. 1768' de osmanlı ordusu ana tedarik merkezlerinden birisi olan isakçı'dan 22,4 ton peksimet talep ediyor mesela.
bu arada şunu da hatırlatayım, askerin moralini arttırmak için de sık sık kurban kesiliyor.
şimdi biraz sayılarla konuşalım
4.murat'ın bağdat seferi, gitmesi ve dönmesiyle 21 ay sürüyor ve ordunun daimi askerleri bu sürede tam olarak 217.279 koyun ve 14 bin ton tahıl tüketiyor.
1683 viyana seferinde ise ordunun günlük et tüketimi 16 bin ton. ekmek tüketimi ise 60 bin somun.
bir de bu et ihtiyacını karşılamak için bir o kadar hayvan ordunun önünden yürüyor, belirli noktalarda da kasaplar ve çobanlar hayvanları kesip ordunun o günlük ihtiyacını karşılıyorlardı. bu hayvanların beslenmesi için de yulaf, arpa ve mısır gerekiyordu. bağdat seferi sırasında hayvanlara ayrılan arpa 40 bin tondu. 90 bin asker ve 40 bin at için yaklaşık 11 bin araba yükü yiyecek ve yem gerekiyordu.
19-22 yaşlarında sağlıklı erkeklerin günlük kalori ihtiyacı normal şartlar altında 2900 kalori. bedensel faaliyetlerinden yüksel olduğu savaş gibi durumlarda ise 4000 kalori alması gereken osmanlı askerleri, devrinde bu ihtiyacı en iyi şekilde karşılanan şanslı ordulardandı. hatta yeniçeriler sefer öncesi ek ödenek alır ve savaşa en iyi şekilde hazırlanmaları sağlanırdı.
şimdi savaşlarda beslenmenin önemini bir örnekle görelim: 1711 prut seferi. osmanlı askerleri çar büyük petro'nun ordularını öyle bir kuşatmıştı ki hücuma gerek kalmadan su ve yemek yokluğundan çar büyük petro'nun askerlerinin teslim olmaları kaçınılmaz hale gelmişti. ve daha savaş başlamadan açlık ve hastalık sebebiyle 5 bin kayıp vermişlerdi.
osmanlı, savaşı sadece meydanlarda görmemiş, bütün ayrıntıları önceden ince ince düşünmüştü. fakat sonra ne oldu ?
sorunlar ve suistimaller hep vardı lakin sistem bir şekilde işliyordu. fakat bu sistem 18. yüzyıl ortalarında tamamen çöktü. tahıl tedariklerini istifleyip fiyatların artmasını beklemek, devlete bozuk mal satmak gibi davranışlar baş göstermişti. cepheye samanla karışık arpa, kumla karışık buğday taşınıyordu. ve diğer tüm sorunlar gibi bu sorun da etkisini her alanda gösterdi...
kaynak: bildiğin gibi değil - osmanlı / can yayınları, sayfa 153-156