DOĞA 17 Şubat 2023
43,9b OKUNMA     520 PAYLAŞIM

Bir Avukatın Hatay'daki Deprem Bölgesinde Edindiği Kan Dondurucu İzlenimler

Depremi bizzat olay yerindeki arama kurtarma çalışmalarına katılan şahıslardan dinlemek her zaman bilgilendirici oluyor.

hatay’da hayatımda hiç şahit olmadığım şeyleri gördüm, şimdi size herkesin anlatmadığı şeyleri anlatmak istiyorum.

- hatay’a gittiğimde elektrik, su, tuvalet yoktu. insanların hepsi ya arabasında, ya kaldırımda kalıyordu. biz de 7 gün boyunca duş almadan, aynı kıyafetlerle betonun üzerinde kaldık. herkes tuvaletini dışarıya yapmak zorunda kaldığından, kimi zaman hala yıkılma riski olan binalara girip tuvaletimizi yapmak zorunda kaldık. öyle ki, çoğu arkadaşım tuvaleti gelmesin diye yemek bile yemiyordu.

- enkazdan çıkardığımız cesetleri battaniyeye sarıp kaldırıma koyuyorduk. cenaze işleri işlemediğinden cesetler en az 24 saat yanımızda duruyordu. çeşitli saiklerle cenazeleri çalmaya çalıştıklarından cenazeleri yanımıza alıp onlarla kalmaya başladık, kimi zaman çok soğuk olunca bazı arkadaşlarım cesedin üzerindeki battaniyeyi alıp ısınmak zorunda kaldı.

- depremin ilk 4 günü, antakya’nın ana caddesi hariç benim tespit ettiğim 5 kilometrelik alanda ne afad, ne kızılay, ne umke, ne de bir ahbap gördüm çünkü buralarda kamera hiç olmadı.

- bazı enkazlarda canlı olmasına rağmen hiç müdahale edilemedi, bu videoyu paylaştığım şu saatlerde tek bir çalışma yapılmayan enkaz sayısı, çalışma yapılan enkazların en az 2 katı durumunda çünkü ekip ve ekipman eksikti.

- kendi çalıştığımız enkazlarda sadece bizim gönüllü ekibimiz vardı. ekipmanlarımızı ise bağışçılar sağladı. ilk 2 gün tarla çapasıyla enkaz kazmaya çalıştık.

- habere konu olabilecek canlı çıkması durumunda hemen bazı yetkililer gelip kameralara konuştular sanki onlar çıkarmışçasına. vallahi de billahi de biz kazdık, biz çıkardık. ne zaman kamera gelse bir anda yanımızda 50 kişi belirdi, kameralar gittiğinde bu kişiler de yok oldu.

- enkaz çalışmamız esnasında ses tespit ettiğimiz ve sesin giderek cılızlaştığı hatta canlı yayın yaptığım enkaza, sabah saatlerinde biz iki saatliğine dinlenirken bizden izinsiz gelen bir kızılay yetkilisi “türk arama ekibi olmaz, ben estonyalı getirdim” diyerek bizi kendi enkazımızdan çıkardı. bu tartışmayı kazandık ama canlıyı kaybettik!

hatay’da yaşanan deprem değil, bir dram!

bir canlıyı tespit ettiğimizde bir anda ankara itfaiyesi alanımıza girdi. sorun yok, sonuçta amaç aynı dedik ve izin verdik. ankara itfaiye müdürü, canlıyı çıkardıktan sonra 150 kişilik kurulan koridorla aşağıya sedye ile indirilmesi gereken vatandaşın sedyesini bırakmadı ve aşağıya kadar koridordakileri kenara çekerek indi. tam sedyeyi ambulansa koyarken özel harekat polisi “tamam bırakabilirsiniz” deyince, “sen kimsin be” dedi. düşünün bunlar enkazdan can çıkarırken yaşanıyor! olaya müdahale ettik, vatandaşı ambulansa 10 saniye içinde bindirdik. arkamızı döndüğümüzde ankara itfaiye müdürü, önceden haber verdikleri basına demeç verip, makam-mevki sahibi olmak için ankara’ya selam çakıyordu. ankara itfaiye müdürü, bizim enkazımızda kendi reklamını yapmıştır. vallahi de billahi de canlıyı tespit ettik, tespit ettiğimiz duyulunca basınla beraber olay yerine geldiler! basın yokken 10 kişi çalışan ekibimizin sahasında, basın gelince bir anda 150 kişi oluyordu!

hatay’da enkazına girmediğimiz binaların sayısı, enkazına girdiklerimizin en en en az iki katı. şu an itibarıyla hala bu enkazlara girilmedi.

- afad ve ahbap’tan ısrarla jeneratör ve hilti istememize rağmen hiçbir şekilde dönüş yapılmadı. bu ekipmanlar bize sağlansaydı bunlar yokken dahi kurtardığımız 24 canın sayısı, 44 olabilirdi!

- enkazımızda çalışan operatör, gündüz ses tespit ettiğimiz yerde çalışmaya devam ederken “benim uykum geldi, yeter artık, gönüllüyüm ben parayla çalışmıyorum.” deyip gece 3’te aracı terk etti. belki yorulmuştur, belki uykusu gelmiştir ama son damlasına kadar savaşmadan gitmesi ya da yerine birini getirene kadar durmaması yanlıştı. tam yarım saat boyunca araç çalışmadı ve gecenin 3’ünde sosyal medya aracılığıyla operatör bulmaya çalıştık.

toplanılan yardımlar hatay il jandarma ve expo alanındaki depolara indirildi ve yakın çevreler hariç ilk 4 gün boyunca kesinlikle dağıtılmadı. arka mahallelerde gördüğünüz yardımlar bazı yardımseverlerim şahsi olarak dağıttığı yardımlardır.

- depremin 4.günü afad’a gittim ve “bir kadın ile çocuğu dışarıda donmak üzereler, lütfen bir çadır alabilir miyim?” dedim. maalesef veremiyoruz dedi. evet doğru okudunuz.

yurt dışından hızla gelen arama kurtarma ekipleri havalimanlarında boş boş bekletildi, koordinasyon olmadığından ben bunları ilk kez depremin 4. günü gördüm. estonya ve libya arama kurtarma ekiplerini organize eden sadece bir çevirmen vardı, bir!

- kızılay sahada asla yoktu! her depremin ünlüsü müge anlı aşevi, günlerce il jandarma komutanlığı çevresinde bekledi.

- insanların değil abdest almak, içecek suyu bile yokken mobil tuvalet yollanacağına, mobil mescit yollandı.

- tarikatçı gözüken bir adam kendini çadıra zorla atmış insanlara para sıkıştırarak allah razı olsun dedirtmeye çalışıyordu. utanmadan, allah’tan korkmadan…

ekip arkadaşlarıma sahte “ses var” ihbarı yapılarak enkaza çağrılmış ve 20 kişilik silahlı şahısları gören ekibimiz canlarını kaçarak kurtarmıştır. ekip ve ekipman gönderilmeyen yerlerde bazı şahısların arama kurtarma ekiplerini rehin alarak enkaz aratmaya çalışmışlardır.

- yağma ve hırsızlık için yapılan sahte hatay barajı yıkıldı ihbarıyla enkazı terk etmek zorunda kaldık ve o an ses aldığımız şahıstan enkaza döndüğümüzde bir daha ses alamadık.

hatay’a giderken kasıtlı olarak, buraya girilemeyeceği ve şehir girişinde araçların çevrilerek geri gönderildiğine ilişkin sahte haber yayıldı. biz aslanlar gibi girdik ama hatay’da telefonumuz çekmediği için bu habere inanan birçok dostum geri dönmüş ve onlar benimle irtibat kurup geri dönene kadar çoktan 3. gün olmuştu. bu gün kaybından dolayı; donarak yitirdiklerimizin sayısı, deprem nedeniyle yitirdiklerimizden çok daha fazlaydı.

çekim alanım muhteşem diye dandik dundik reklamlar yapan operatörler kafasını kuma gömdü ve şehre girdiğimiz andan itibaren dışarıyla neredeyse tüm iletişiminiz kesildi. bu nedenle birçok yardımı isteyemedik, organizasyonu gerçekleştiremedik.

enkazdan çıkardığımız iki cesetten birisi 10 yaşlarında bir kız çocuğuydu. yaklaşık 30 saat olmasına rağmen cenaze işleri cesetleri almadığından yanımızda yatırıyorduk. bu esnada kızın babası olduğunu iddia eden yabancı bir vatandaş geldi, şahsa cenaze işleri olmadan teslim edemeyeceğimi söyledim. aradan bir saat geçtikten sonra iki kişi geldiler ve diğer kişi ben kızın babasıyım dedi yarım türkçe ile. sonra hanginiz babası ikiniz de babasıyım diyorsunuz dedim ve biz yanlış anlattık dediler ve şahısları gönderdim. şahıslardan ilki, karısıyla beraber yanımızda geldi. gelir gelmez karısı “biz neden geldik, bu binada oturmuyoruz ki” deyince şahıslara tepki gösterip uzaklaştırdık. organ mafyası veya tacizci olma ihtimali cesedin saatinden dolayı mümkün değildi, bu esnada silopi’de görev yapan özel harekatın “bunlar silopi’de de çok, regl olmayan kız ayaklarını veya kedi ayaklarını kesip hitit büyüsü yapıyorlar.” dedi. maalesef ki yaptığımız araştırmada bu tarz sapkınlıkların olduğunu ve babası dahi olmayan bir şahsın ısrarla cesedi istemesinin ve biz kovalayınca bir daha gelmemesinden amacını anlamış olduk. büyü yapmak için cesedi çalmaya çalışıyorlardı.

enkazda bir kız çocuğu bulduk baba kızını korumak için kollarıyla sarmış ancak ölmüş. bu nedenle vücudu çok katıydı, kızı alabilmek için kızın gözlerin önünde babasının kolunu kesmek zorunda kaldık.

- çıkaramadığıma en çok üzüldüğüm kişi enkazın içinden -sizi seviyorum- diye seslenen kişiydi. maalesef ki tüm çalışmalarımıza rağmen kişiye ulaşamadık ve bir daha haber alamadık.

enkaz için girmeyi planladığımız bir binada enkaz altında kalan insanları kurtarmak yerine, binanın zemininde bulunan kasaların kurtarıldığını görünce ilgili enkazı terk etmek zorunda kaldık.

- depremzedeler iş makineleri için yalvarırken vinçler, kepçeler kentin girişinde bekletildi. afad izni olmadan sahaya girilemeyeceği söylendi, o izin günler sonra geldi!

enkazdan bir ses aldık, bir kadın sesiydi. enkaza ulaştığımızda bir tane de çocuk olduğunu gördük. kadın “size emanet” der gibi bakıp can verdi...

kaynak