Çavuşesku'nun Diktatörlük Döneminin Korkunç Gerçeği: Regl Polisleri
romanya diktatörü nikolay çavuşesku, 1966 yılında, yani iktidara gelişinin ertesi yılında kürtajı yasakladı. ana hedefi aynı grupta yeni oy potansiyelleri yaratmak ve ‘nüfusu hızla arttırarak’ romanya’yı güçlendirmek idi. sanırım o da her kurt politikacının kendi cahil oy veren kesimine yaptığı gibi; dış güçlerin romanya'yı güçsüz bıraktığını ve ülkenin güçlenmesi için nüfusunun da artması gerektiği argümanını savuruyordu sürekli... çavuşesku da 5 çocuk istiyordu ve 5 çocuk yapmayanlar ağır vergilere tabi oluyordu.
regl polisi dediğimiz hükümet ajanları, jinekologlar ise belirli yaşa ulaşmış kadınları kontrol edip yeteri kadar çocuk doğurup doğurmadığını tespit etmeye başladılar... her şeyi hükümete ispiyonlayan ajanlar. ben sanki bu ispikçileri de hatırlıyorum bir yerden.
çavuşesku’nun bu önlemleri istenen sonucu verdi. kürtaj yasağının ardından bir yıl içinde romanya’da doğum oranı iki katına çıktı. fakat bir sorun vardı. yaşam standartları çok düşük olan romanya’da aileler o kadar çocuğa bakamıyordu... allah allah, hem yaşam standardı düşük, hem de deli gibi ürüyorlar, bak bu da tanıdık geldi.
bu durum karşısında, daha çok yakın bir zaman önce ülkemizde duyduğumuz "tecavüz edilen kişi çocuğunu doğursun, o bakmazsa devlet bakar" cümlesinin neredeyse aynısı bundan 40 yıl önce bir romanya politikacısı tarafından fakir romanyalılara karşı söylendi: "devlet sizden iyi bakar. doğurup yetiştirme yurtlarına bırakın.”
yetimhanelerdeki çocuk sayısı hızla artmaya, hatta yeni yetimhaneler açılmaya başlandı ülkede. ve dananın kuyruğu kopmaya başladı. zira, çavuşesku yönetiminin devrildiği 1989 yılında, yetimhanelere terk edilmiş çocuk sayısı inanılmazdı. tam 170 bin çocuk. üstelik bu çocukların yaşam şartları oldukça kötü durumda idi. boston çocuk hastanesi çocuk hastalıkları bölümünde dr. charles nelson, bu yetimhaneleri ilk kez ziyaret ettiğinde gördükleri karşısında dehşete kapılmıştı. küçücük çocuklar, herhangi bir dış uyaran olmadığı halde parmaklıklı bebek yataklarında tutuluyordu. her 15 çocuğa bir bakıcı düşüyordu. bakın burası çok enteresan, bu bakıcılara kesin talimatlar verilmişti: "çocuklar ağlasa bile kucağa alınmayacak, yakınlık ve şefkat gösterilmeyecek."
zira yakınlık ve şefkat çocukları daha fazlasını istemeye yönlendirecekti ve böylesi bir ihtiyacın karşılanması ise sıkı bir disiplin ile yürütülen bu yerlerde imkansız idi. çocuklar tuvalet ihtiyaçlarını yan yana dizilmiş lazımlıklarda hep birlikte gideriyor, hepsi tek tip giysi giyiyordu. ağlamaları karşılıksız kalan çocuklar bir süre sonra ağlamamayı öğreniyordu. kimse onları kucağına almıyor, kimse onlarla oynamıyordu. temel ihtiyaçları (beslenme barınma temizlik giydirilme vs) gideriliyor ama çocuklar duygusal yakınlık, destek ve herhangi bir duygusal uyarandan yoksun yaşıyorlardı.
tanık oldukları karşısında epey şaşıran bu batının ahlaksız kişisi, 'bükreş erken müdahale ekibi' denen bir ekip kurdu. baktı ki bu çocukların ortalama iq puanı 100'ün epey altında, 60'lar 70'ler civarında idi. beyinlerinin eeg'si çıkarılmış ve nöral etkinlik çok düşük düzeyde bulunmuştu. ve nelson, çok ahlaksız bir program başlattı. yetimhanede büyümenin kişilik gelişimine etkisi ortaya çıkarıldı. hükümet politikası eşliğinde yeniden biçimlendirildi. romanyalı kimsesiz çocukların çoğunluğu ya yeniden ailelerinin yanına yerleştirildi ya da hükümetçe denetlenen programlarla evlatlık olarak verildi. uyguladıkları program kapsamında yaşları 6 ay ve 13 yaş arasında değişen 136 çocuğu aile sahibi yaptı.
2005 yılına gelindiğinde, ciddi düzeyde engeli engeli olanlar dışında, çocukların 2 yaşından önce bu tür kurumlara verilmesi kanun ile yasaklandı.