DÜNYA 7 Kasım 2017
71,7b OKUNMA     952 PAYLAŞIM

Dünya Nüfusunun Neden Hızlı Bir Şekilde 500 Milyona İnmesi Gerekiyor?

Nüfus artış hızı yükseldikçe yaşanan sorunlar malumunuz. Peki bu hız böyle geometrik bir şekilde artmaya devam ederse neler olacak? Dünya bunu kaldırabilecek mi?
iStock

dünya nüfusunu 500 milyona indirme planından ziyade; gıda konusunda topraklarının verimliliğinin düşmesi (karbon döngüsündeki dengesizlik nedeniyle) ve toprak verimliliği azalırken dünya nüfusunun da hızla çoğalması nedeniyle çok ciddi rakamlarda açlıktan ölümler gözlenecek. özellikle yüksek nüfuslu ülkeler kırılacak.

birazdan aşağıda yazacağım verileri okuyunca gelişmiş ülkelerin -mesela avrupalıların-, japonların ve hatta rusların neden nüfus artışını teşvik etmediğini, göçmen odaklı ve verimlilik -nicelik değil nitelik- odaklı gittiklerini bunu verilerin ve geleceğin çok farkında olduklarından yaptıklarını düşünmedim değil. ulaşılabilir ekonomik verilerin varlığından beri nüfus artışının toplam büyümeye 40% oranında katkı yaptığı gerçeği varken, gelişmiş ülkeler bundan yararlanmayı neden tercih ve teşvik etmiyorlar? gelecekte yaşanacak kırılmayı ön görüp dramatik düşüşleri engellemeyi tercih etmiş olmaları çok olası.


2. dünya savaşı sonrasından beri tüm veriler (açlık sınırındaki insan sayısı, açlıktan ölen insan sayısı vs.) şu ana dek sürekli iyileşmiş gözüküyor. eğer bunlara toprak verimliliği vs. gibi dış etkenleri katmadan standart forecasting (öngörü) tekniklerini uygularsak açlık sınırı altındaki insan sayısı yüzyıl sonunda sıfıra yakınsayacak gibi gözüküyor ama kazın ayağı öyle değil:

bm çölleşme ile mücadele sözleşmesi (unccd) raporuna göre

* dünyada buzla kaplı olmayan toprak alanların 13 milyar hektar olduğu tahmin ediliyor (uydudan). günümüzde bunun 46%'sı tarım ve orman alanlarına ayrılmış durumda. yaklaşık 7%'si ise kentsel ve yarı-kentsel alanlarla kaplandı.

* toplam toprak alanlının 25%'inin yüksek düzeyde, 36%'sının ise orta derecede yıpranmış olduğu, ancak 10%'unun iyileştiği tahmin edilmekte.

* unccd'ye göre, dünya genelinde 2 milyar hektar verimli arazi bozuldu ve her sene türkiye tarımsal arazisinin yarısı büyüklüğündeki 12 milyon hektar alan verimli arazi niteliğini kaybediyor.
(çölleşme risk haritasına göre bizim de iç, doğu ve güneydoğu anadolumuz tehdit altında.)

university of oxford 'a bağlı gıdanın geleceği araştırma merkezi, meyve sebze stoklarının azalacağını, açlığın küresel hale gelip 155 ülkeye yayılacağını ön görüyor.

* aynı kuruma göre, gıdaya erişimde oluşacak en makul düşüş dahi enerji ihtiyacı doğurarak insan sağlığında büyük olumsuzluklara neden olacak. en büyük sıkıntı nüfusun yoğun, gelirlerin düşük-orta seviyede olduğu güney asya ve batı pasifik ülkeleri.
(bu afrika ve orta doğu etkilenmeyecek demek değil, afrika hali hazırda zaten sıkıntı çekiyor ama son 20 senede asya ülkelerinde ekonomik anlamda çok güçlü iyileşmeler söz konusu olduğu için olası bir açlıkla direkt büyük düşüş gözlemlenebilir, ancak afrika'da veriler zaten düşük ve dengesiz olduğu için tabiatı gereği asya kadar büyük farklar gözlemlenemeyecek; bütün ülkeler kötüye gidecek ama şu an vitesi 6'ya atmış hindistan, çin, endonezya gibi ülkeler daha hızlı değişimler yaşayacak.)

* karbon dengesini düzeltmemiz için karbon emisyonu düzenlemelerine olumlu cevap vermeliyiz. ancak şu andan itibaren her şey yolunda gitse bile (yani karbon emisyonlarını hedefler doğrultusunda kıssak bile) mevcut nüfus artış hızıyla iklim değişikliğine (kuraklaşmaya) bağlı ölümleri ancak 29% ila 71% oranında azaltabileceğimiz tahmin edilmekte.


not: dikine tarım vs. gibi bir sürü verimli üretim, toprak verimliliğini artırıcı işlemler belli ülkeler ve kurumlar tarafından yapılıyor (hollanda gibi). ancak dikine tarım hala çok maliyetli ve dünya geneline yayılabilir ve sürdürülebilir halde değil. o kadar kritik bir mevzu ki, daha deney aşamasında denilebilecek yeni bir dikine tarım teknolojisine sahip olan bir firmayı, geçen aylarda japon bir teknoloji şirketi 2 milyar $'a satın almıştı. (kendinden alakasız bir sektöre gelecekte çok talep olacağını düşünerek büyük yatırım yapmışlar.) satın alınan firmanın mevcutta o değeri hak edecek bir yıllık geliri yok, ancak büyük gelecek vadettiğine kanaat getirmişler.

bu durumlar mevcutken; bütün ülkelerin şapkaları önlerine koyup nüfus politikalarını gözden geçirmeleri lazım. çünkü nüfus büyümesi ekonomik büyümeye ne kadar dramatik bir katkı yapıyorsa, nüfusta ani düşüşler de aynı şekilde ülkenin her verisinde dramatik düşüşler yaratır, bunu ön görmek lazım. (ha iktidarlar "o zamana zaten patates oluruz, hazır baştayken bunlar çoğalsın biz de ekmeklerini yiyelim" diyorlarsa o ayrı konu.)