BİLİM 2 Aralık 2016
52b OKUNMA     1145 PAYLAŞIM

Dünya'daki Hayatın Uzaydan Gelmiş Olabileceğini İleri Süren Teori: Panspermia

iStock.com


çoğunlukla yanlış anlaşılıyor ve yanlış anlatılıyor. yaşamın uzaydaki başka cisimlerden dünyaya geldiği teorisi, illa ki yaşamın kendisinin, yani yaşayan bir organizmanın geldiği anlamına gelmiyor. yaşamın var olmasını sağlayacak yahut kolaylaştıracak bileşiklerin yeryüzüne (veya bir gezegene) sonradan gelmiş olması da bu teori kapsamındadır.

hatta bu teori kaçınılmaz olandan bahseder ve cevapsız kalan birçok soruya da gayet doyurucu cevaplar verir. kısacası, öyle boş bir teori değildir. işi magazinleştirmeden, kısır tartışmalardan uzak, temel birkaç bilgi vereyim:

iStock.com


dünya büyüklüğünde bir gezegende, bugünkü "bildiğimiz" yaşamın oluşabilmesi için gerekli olan maddelerin birçoğu (başlangıçta çok sıcak bir kütle olduğu için) bulunamaz veya oluşamaz. öyleyse bu maddeler, sonradan dünyaya bir şekilde gelmiş olmalı.

örneğin, bugün yeryüzünde var olan miktarda suyun, dünyanın oluşum süreci içinde korunması mümkün değil. eğer dışarıdan bir su takviyesi olmamış olsaydı, suya bağımlı bildiğimiz yaşamın oluşması mümkün olamazdı. zaten yapılan araştırmalardan da anlıyoruz ki, bugünkü suyumuz yaklaşık 3.5 milyar yıl önceki, milyonlarca yıl süren yoğun bir göktaşı / kuyruklu yıldız yağmuru sayesinde yeryüzünde birikme imkanı bulmuş.

iStock.com


aynı şekilde, yaşam için gerekli olan bazı aminoasitlerin yapıtaşları ve çeşitli organik moleküllerin uzayda göktaşları üzerinde, hatta yıldızlararası boşluktaki gaz ve toz bulutlarında var olduğu uzun zamandır yapılan gözlemlerle biliniyor. yani, yaşam için gerekli olan yapıtaşlarının bazılarının oluşumu için illa ki mükemmel bir gezegen gerekmiyor. uzayda kozmik ışınların altında veya buzlu bir göktaşınının yüzeyinde oluşabiliyorlar.

sonrasında ise, bu yaşamsal moleküllerin bir kısmının göktaşları vasıtasıyla, üzerinde yaşam oluşan gezegenlere (bizim örneğimizde dünya) dağıldığı bir sır değil, hatta yüksek bir olasılıkla hep böyle oluyor.

aslında exogenesis'in özel bir halidir. exogenesis, yaşamın kökenlerinin/tohumlarının uzaydan geldiğini varsayar, ama bu "gelme" işleminin nasıl yapıldığını açıklayamaz. panspermia ise exogenesis'in boşluğunu doldurduğunu iddia eden, tohumların taşınma yöntemlerini açıklayan ve kendince bilimsel kanıtları olduğu söylenen bir teoridir.

panspermia'yı zorladığı sanılan birkaç cevap şöyle oluyor.

1) dna'nın buzullardaki çok iyi saklama koşullarında bile 1.1 milyon yıllık bir yarı-ömrü olduğu söyleniyor. bu yüzden göktaşı üzerindeki bir dna'nın, benzer bir "kalkan" tarafından korunmadıkça bozunmaya uğramadan taşınması oldukça zor görünüyor. (kişisel fikrim, bence de çok zor. ama kimse söz konusu bakterinin/dna'nın bozunmaya uğramadan/mutasyon geçirmeden geldiğini söylemiyor ki. belki de yüksek radyasyonla bozunmaya uğradı da geldi. ayrıca meteorların içlerinin de tıpkı buzullarda olduğu gibi uygun saklama koşullarına sahip olduğu biliniyor.)

iStock.com


2) bir diğer "çürütme" girişimiyse çoğunlukla, meteorların atmosfere girerken muazzam sıcaklıkta yandıkları, bu sıcaklık altında hiçbir bakterinin yaşayamayacağıdır. ancak burada meteorun "yanma" biçimi üzerinde pek durulmaz. meteor radyasyona maruz kalarak yanmaz. yani o muazzam sıcaklığa erişmesini sağlayan şey "ışınım" değildir. bu ne demek? eğer ışınım olsaydı, o zaman meteor tıpkı mikrodalga fırınındaki bir kek gibi "homojen" ısınmaya sahip olacakti, ve içi de dışıyla aynı sıcaklığa ulaşacaktı. ancak yanmanın temel sebebi "sürtünme" olduğundan, meteorun içiyle dışı arasında çok ciddi sıcaklık farkı olur. (sanki fırında kek yaptık. yüzeyi yandı ama içi hamur kaldı gibi.) hatta incelenen kimi örneklerde yere düşen meteorların iç sıcaklıklarında pek değişme olmadığı görülmüştür. gökcisimlerinin atmosfere girerkenki bu yanma biçimine gavur uzay bilimciler ablation demişler.

farkındaysanız 2 numaralı iddianın çürütülmesi de, tıpkı 1 numaralıda olduğu gibi aynı temele dayanmaktadır. eğer sözkonusu bakteri meteorun iç kısımlarındaysa muhtemelen hayatta kalır.

iStock.com


bunun dışında, kimileri occam'ın usturasıyla panspermianın çürütülmesine gıcık kapar, çünkü evrende birden fazla noktada kendi başına hayat başlamasının (ki buna geogenesis diyorlar), bir noktada başlayıp panspermia (veya türeviyle) baska bir noktaya taşınmasından daha düşük olasılıkla olduğunu düşünüyorlar. kısacası diyorlar ki, "eğer siz de başka gezegenlerde hayat olduğunu öne sürüyorsanız, her iki tarafta da geogenesis olması olasılığı daha düşüktür. dolayısıyla occam'ın usturası gereği panspermia doğru olmalıdır." diyorlar. ki bence de haklılar. ancak bir noktanın altını çizmeli, bunu söylemek için kesinlikle başka yerde hayat gözlenmeli ya da geçmişte hayat olmuş olduğu kanıtlanmalı.

ve sevgili okuyucu. ben panspermia falan savunmuyorum. geogenesis'i daha geçerli düşünüyorum. sadece piyasadaki "çürütme" argümanlarını ve ne kadar yetersiz olduklarını göstermek istedim. esen kalın.