SİYASET 22 Haziran 2021
17,3b OKUNMA     347 PAYLAŞIM

Endüstriyi Tasfiye Edip Avcı-Toplayıcı Yaşama Dönüşü Savunan Fikir: Anarko Primitivizm

Anarko primitivizm nedir? Her şeyi bırakıp uygarlık öncesine dönmeyi savunan bu önermeyi biraz inceleyelim.
iStock

nedir?

anarko-primitivizm veya anarko-ilkelcilik, uygarlığın kökeni ve gelişiminin anarşist bir eleştirisidir. primitivistler avcı-toplayıcılıktan tarımsal geçime geçince sosyal sınıflaşma, baskı vb. unsurların doğduğunu öne sürmektedir ve bu nedenle insanlığın uygarlık öncesi duruma geri dönmek için çalışması gerektiğini savunur. bu deendüstrializasyon, teknolojinin terki gibi ciddi eylem ve süreçleri de içerir.

sadece nükleer/biyolojik bir savaş sonucu insanlığın kendi kendini yok etmesiyle gerçekleşebilir gibi gözüküyor bana.

konuya dair bazı savunmalardan örnekler

avcı-toplayıcı toplumdan sonra tarım toplumuna ve sonra da sanayi toplumuna geçince sosyal sınıflaşma, devlet baskısı, köleleştirme, çevresel felaketler gibi sorunların doğduğunu öne sürerek, endüstriyalizmin tasfiyesi ve teknolojinin terkiyle uygarlık öncesi duruma dönmeyi savunur. özellikle 20. yüzyıl'da dünyada halen var olan ilkel topluluklar arasında yapılan sosyolojik ve antropolojik çalışmalar ve eski çağlara ait arkeolojik bulgulardan yola çıkarak filizlenmiştir. bazı makalelerden örnekler:

graham clark - world prehistory in new perspective:

avcı-toplayıcı toplumlardaki boş zaman bolluğuna değinerek şöyle der: sıkıntı ve günbegün öğütülme yerine, zevk verici bir yaşam tarzının eşlik ettiği bu boş zaman bolluğu, toplumsal yaşamın niçin öylesine durgun kaldığını gayet iyi açıklamaktadır. bir zamanlar huzurun ve mutluluğun hüküm sürdüğü bir altın çağ vardı. sonra bir şey oldu ve bu güzel yaşam ortadan kalkarak yerini sıkıntılara ve acılara bıraktı.

kevin duffy - children of the forest:

"mbutiler ne herhangi bir hayvanı evcilleştirmiş ne de ekin ekmişlerdir. çiftçi olmayan topluluklar az çalışma ve maddi bolluk gibi son derece aklı başında bir kombinasyonu gerçekleştirmişlerdir. mbutiler, mevcut anın doyurucu bir şekilde yaşanmasıyla, geçmişin ve geleceğin kendi başlarının çaresine bakacağına inanırlar. anılarla yaşamazlar ve doğumgünleri ve yaşlarını sayma gibi konularla ilgilenmezler."


john bodley -1976:

kalahari çölünde yaşayan san buşmanlarının çevrelerinde yaşayan çiftçi kabilelerine nazaran daha az çalıştığını keşfetmiştir.hatta çeşitli kuraklık dönemlerinde çiftçi kabileler san topluluklarına başvurmak zorunda kalırlar.sanlar şaşırtıcı derecede az çalışırlar ve zamanlarının büyük bölümünü eğlenerek geçirirler. lauren van der post san insanlarının coşkun kahkahasını şöyle tarif eder: "uygar insanlar arasında asla duyamayacağınız ta mideden gelen bir kahkaha." truswell aynı canlılığı bir leoparla tutuştuğu silahsız kavgadan sağ kurtulan bir başka san insanında görmüş. yara almasına rağmen hayvanı çıplak elle öldürmüş.

lido cipriani- the andaman islanders:

"tayland'ın batısındaki andaman adası yerlileri lidersizdirler ve herhangi bir hayvanı evcilleştirmemişlerdir. aralarında saldırganlık, hastalık ve şiddet yoktur. yaraları şaşırtıcı biçimde çabuk iyileşir. görme ve işitme kabiliyetleri keskindir. iddiasına göre dişleriyle çivileri bükebilen 10-15 yaşında çocuklar görmüştür. bal toplamak için arılardan korunmak amacıyla hiçbir koruyucu giysiye ihtiyaç duymazlar."

ayrıca darwin'in araştırma notlarında güney amerika'nın kutuplara yakın bölgelerindeki yerlilerin dondurucu soğukta yarı çıplak dolaştıklarından sözeder.

makaleler john zerzan 'ın kitabından alıntılanmıştır.

buna karşı çıkan alternatif bir görüşü de ekleyelim

anarko primitivizm, son yıllarda dünya genelinde solcuların takıntılı biçimde savunduğu bir saçmalık. kültürel marksizm -> lgbt hakları -> feminizm -> erkek düşmanlığı -> veganlık çizgisinde ilerleyen bu mantıksızlık silsilesi, devamında teknolojik ürünlerin bizler için zararlı olduğu, doğadan toplayarak beslenmemiz gerektiği, aşıların otizm yaptığı ve primitif bir hayat düşü boyutuna gelmektedir.

bir de bunu haklı göstermek için tarım toplumuna geçmeyen taş devri insanlarını yüceltme, günümüzdeki bu tarz insanları süper-insan kıvamında tanıtma gibi aptalca yapay reklamlar yapılmaktadır. hayvanların en gelişmiş hayvanat bahçesinde bile tutsak yaşadığı, vahşi doğada mutlu ve huzurlu olduğunu iddia edenler de yine bu kesimdir.

mağara adamı insanlarının ortalama yaşam sürelerinin 30 yıl civarında olduğu ve bu değerin çok uzun süre devam ettiği, şu an 70+ yıla çıktığı (kanada, norveç, japonya gibi ülkeler 80 üstü) bilimsel bir gerçek. doğum sırasında yaşanan ölümler, çocuk ölümleri, besin kıtlıkları, salgın hastalıklar, vahşi hayvan saldırıları, doğal felaketler... derken insan ömrü çok kısa kalıyordu. günümüzde bu problemlerin çoğunu engelleyip düzeltebilecek yöntemlerimiz bulunuyor.

doğa, bu uç solcu (far-left) tayfanın iddia ettiği gibi ütopik hayal dünyası değildir. dahası, adaptasyon ile tüm canlılara evrim dayatan bizzat doğanın kendisidir. evrimleşip bir beyine sahip olmak, birleşip topluluk oluşturmak, bir yuva inşaa etmek... bunlar hep evrimin getirdiği şeylerdir. bu evrimin bir halkası da yerleşik düzene geçip tarım yapmayı da oluşturur. her hayvanda olan "bölge işaretleme" dürtüsü yüzünden şehir ve devletler oluşmuştur. şu an bu solcuların nefret ettiği medeniyet, yine doğanın dayattığı, insanların doğaya karşı güvende olmak için kurduğu bir düzenden başka bir şey değildir.

bu evrim halkasının bir sonraki basamağı da, elbette, transhümanizm olmaktadır. doğaya muhtaç kalmadan kendi kendine yaşayabilen canlı toplulukları. başka gezegenlere yönelip evrende seyahat edebilmek için ihtiyacımız olan adım.

anarko primitivistler, evrimin basamaklarının sadece bir yerine kadarını kabul edip sonrasını reddedirler. ancak medeniyetin güvenliğinden de uzaklaşmak niyetleri yoktur. bu medeniyet üzerinden doğa nostaljisi yapmaya çalışırlar.

son söz

anarko primitivizm, sapiens kitabında üstü kapalı olarak bolca atıfta bulunulan bir kavram.

tarım toplumunda haftada 50-55 saatini toprağına ayıran ve tüketebildiği besin maddeleri sepeti son derece kısıtlı olan bununla beraber herhangi bir açlık /kıtlık/kuraklık durumunda yapacak pek fazla bir şeyi olmayan bir çiftçi ile doğada özgürce gezen, birçok besin maddesinden tüketebilen, kuraklık vb kaygısı olmayan bir avcı toplayıcıyı kıyasladığımızda oyumuz tabii ki avcı toplayıcıdan yana olur mantık çerçevesinde.

bununla beraber tarım devriminin tetiklemesiyle uygarlık öyle bir noktaya geldi ki acaba alternatif bir tarih söz konusu olsa ve her daim avcı toplayıcı kalsak acaba şu an nerede olurduk merak konusu...