TELEVİZYON 12 Ekim 2022
33b OKUNMA     391 PAYLAŞIM

Engin Günaydın'ın Sahalara Döndüğü Netflix Dizisi Andropoz'un İncelemesi

Engin Günaydın'ın yeni Netflix dizisi Andropoz genel hatlarıyla beğenilen bir iş olmuş gibi görünüyor.

sanat her ne kadar kendini ifade etme aracı olsa da bireysel bir hikaye anlatmak sinemada çok lüks bir şey. çünkü alan sinema olunca işin içine mecburen bütçeler giriyor ve film çekimi bir ressamın tuvalinden çok çok daha pahalı olduğu için özellikle prodüktörler güvenli alanlara oynamayı tercih ediyor.

bu nedenle ben kendi istediğim hikayeyi anlatacağım dediğinde hadi başla bakalım denecek özellikle türkiye'de çok az insan var. bu isimlerden biri de engin günaydın. ancak bu paye engin günaydn'ın önüne birdenbire gelmedi. kendisi burhan altıntop gibi aşırı popüler bir karakteri kalıplara girmemek adına tekrar canlandırmayı reddedince ortaya böyle bir sonuç çıktı.

bu da güzel ve takip edilesi filmler ve diziler olarak bize geri döndü. ha işler tabii ki bireysel olunca kimi zaman iyi (bkz: vavien), kimi zaman kötü sonuçlar da ortaya çıktı ama en azından orijinal bir şeyler deneyen insanların olması güzel.

şimdi engin günaydın, andropoz ile netflix'e geri dönmüş. peki sonuç nasıl olmuş, bir inceleyelim.


öncelikle, dizinin bir çatışma kuracağı isminden ve girişinden belli oluyor

yusuf, hayatının tekdüzeliğinden sıkılıp birtakım yeniliklere gitmek istiyor. bu da kendisine engeller olarak geri dönüyor. bu konu çok orijinal ya da farklı değil aslında. american beauty gibi pek çok popüler filmde işlendi mesela. ancak amerikan sinemasıyla şöyle bir farklılık var ki türkiye'nin sosyal dinamikleri hakikaten çok garip. türk toplumu aydınlanma çağı'nı ıskalayıp bireyselliği de bir türlü benimseyemediği için bir insanın kendi başına aldığı kararların dönüşleri de daha boğucu oluyor haliyle.

bunu hikayenin başına bakarak da anlayabiliriz. yusuf küçük bir dükkan işleten, eşi, eniştesi, iki çocuğu tarafından prangalanmış biri zaten. baya walter white'ın iç çamaşırı satan versiyonu gibi. ama hem yusuf'un istekleri daha masum (iki soğuk bira içeyim ve sahilde ev alayım) hem walter gibi hayattan intikam alma isteği yok.


istense çok sakin bir hikaye anlatılabilirmiş ama iş yan karakterlerin olaya dahil olmasıyla darmadağın bir hale geliyor

bu noktada seçim yapılabilecek iki alan var aslında. birincisi ana karakter değişecek ve çevresindeki insanlar davranışlarına sıkıcı ve boğucu tepkiler verecek. ikinci yöntem de ana karakter sabit kalacak ve etrafında zıvanadan çıkan insanlarla uğraşmak zorunda kalacak. karakter değişimi ve toplum konusundaysanız seçenekleriniz bunlar. bu dizide ise hem karakteri değişim isteğine sokup hem de çevresini bir yığın garip insanla doldurmuşlar.


peki bu çok büyük bir sorun mu? 

yani, evet. çünkü yusuf garibim parmak arası terlik falan giydim diye sevinirken kız kardeşi yamaç paraşütü yapıyor, eniştesi arabayla uçurumdan düşüyor ve okla birini öldürüyorlar falan. yani yusuf'un yaptıkları, gereğinden fazla hareketli yan karakterler tarafından gölgede bırakılıyor.

bu da belli bir süre sonra boğucu hale geliyor çünkü mesela iki yan karakterin tartışmasının falan ana hikayeye hiçbir katkısı yok. ancak hikayelerini o kadar yoğun doldurmuşlar ki bunların da mecburen anlatılması gerekiyor. bu tercih de haliyle dizinin anlatısından çok şey götürüyor.


oyunculuk kısmına gelecek olursak 

şimdi dürüst olayım ben derya karadaş'ın oyunculuğunu normalde çok beğenmem. hem fazla kullandığı mimikleri, hem gereksiz şivesi falan bana aşırı yorucu geliyordu (tiyatroda falan farklı bir rolde oynadıysa bilemem hiç canlı izlemedim çünkü hakkını da yemeyelim öyle bir durum var ise) bu dizide ise gayet sakin bir karakteri gayet başarıyla canlandırmış. hatta dizide en beğendiğim karakterlerden biriydi kendisi. o nedenle kendisine şimdiye kadar size bu kadar büyük oyna diyen ne kadar yönetmen, eş dost, akraba varsa dünyanın en büyük kötülüğünü etmişler. lütfen bu şekilde devam edin demek istiyorum buradan.


sonuç olarak, dizi kara komedi olarak güzel

özellikle kadir abi'nin öldükten sonra başına gelenler falan, bayağı karnım ağrıdı gülmekten. ama dizinin yan karakterleri ana hikayeyi çok kapatmış. o nedenle eğlenceli ancak söyleyeceği şeyi hiç söyleyememiş bir diziyle karşı karşıyayız diyebilirim. ha, yine de çekimler falan fena değil. sadece hikaye çok gereksiz dağıldığı için izlemesi bir tık güç bir proje olmuş.