Erkekler Neye Aşık Olur?
erkekler neye aşık olur, psikolojik açıdan anlatmaya çalışayım
erkek önce görselden etkilenir, ardından kendini eksik hissettiren kadına aşık olur. ne demek kendini eksik hissettirmek? bunu lacan zamanında çok iyi anlatmıştır, üstünden kısaca geçeyim.
eksik hissetme bilinç-dışı düzeydedir. erkeğin ilk tanıştığı kadın annesi olduğu için ve psikanalizde "aynalama" dediğimiz, bilişsel psikolojide ise piaget'in bahsettiği işlem öncesi dönemde 4-5 yaşına kadar kişi benmerkezci olarak kalır. yani bu döneme kadar sadece kendi vardır, ilginçtir freud 1900'lerin başında bunu 1. narsisistik evre olarak adlandırmıştı. bu dönemden çıkmayı sağlayan "annedir." anne özellikle erkeklerde daha önemlidir, çünkü erkek için karşı cinstir. erkek ilk defa sahip olma ve kaybetme hislerini yaşar. kendisinin en özel, tek varlık olmadığını fark eder, isteklerinin her ağladığında giderilmediğini fark eder. yavaş yavaş anneden ayrışır. freud'un dürtüsel olarak oedipus kompleksiyle babaya da bağlasa da gelişimsel psikolojide baba olmadan da anneden bağını koparması çocuk için zordur. hatta süreç yanlış gelişirse kişilik bozuklukları gelişebilir. örneğin bağımlı karakterler, aşkını kaybetti diye kendini öldüren insanların çarpık psikolojisi bu dönemde şekillenir.
işte erkek görsel olarak beğendiği kadında benzer bir etkileşim görürse psikanalitik açıdan bilinçaltında bir mekanizması, bilişsel psikoloji açısından da "ana inanç" dediğimiz ana öğrenilmişlik tablosunda (şemalarda) bir tetiklenme yaşar ve aşık olur. bu şemalar içinde neler vardır? "anneye olan bağlılık", "kıskançlık", "sahiplenme", "cinsel çekim"... hepsini toplayınca aşk eder.
ilginçtir ama antik yunan'da buna aşk tanrılarının sebep olduğu söylenirdi. tanrı istediği için aşık olur, istemezse olmazdınız ve tanrı kötü kader istediği zaman sizi amansız bir aşka tutar, siz de asla bu döngüden çıkamayarak lanetlenir ve hayatınızı harcardınız.
peki devamlılığı nasıl sağlar?
bu kişiye ulaşım etkilidir. ulaştıktan sonra da kaybetme korkusu sürmelidir.
kadınların çoğunluğu aşık olduğunda teslimiyetçi olduğu için kaybetme korkusunu sürdüremez, tamamen o adama adayabilir kendini. bu durumda işin içine freud'un bahsettiği şefkat girer. başta şehvet duyduğu kadına şefkat duymaya başlar bu da arzuyu tekrardan dışarıda aramasına sebep olur. çünkü freud'a göre odipal dönem sonrası şehvet ve şefkat birbiriyle çatışır. lacancı bakış açısındansa hemen ulaşıp sevişirsek, onu da arzu değerlendirmesinde bir kademeye oturtmuş oluruz, yani elde edilmiştir. bir şeye puan verdiysek ondan daha yüksek puanlı birini ararız, lacan'ın bahsettiği "o özel, vazgeçilmez" anlamındaki objet petit a olmaktan çıkar. bilişsel psikolojideki şemalarda ise "sahip olunan şey" değersizleşmiş olabilir.
son olarak lacan aşk için ne diyor ona da bakalım
"aşk, kendimizde olmayanı karşı tarafa vermektir." çünkü o kişi verdiği sevginin kaynağını bilmiyordur. bir boşluk hisseder. işte bu da arzunun kaynağıdır. bir eksiğiniz yoksa aşık olmazsınız. bu sebeple birine aşkınızı itiraf etmek aslında, "ben eksiğim ve bunu senin dolduracağını biliyorum" demektir fakat bu o kişinin isteğinizi yerine getireceği anlamına gelmez.