Evcilleştirdiğimiz İlk Mahsullerden Buğdayın Asırlar Öncesinden Soframıza Yolculuğu
dünyada yetiştirilen en eski bitkilerden olan buğday, yaklaşık 12.000 yıl önce türkiye'nin güneydoğusunda atalarımız tarafından evcilleştirilen ilk mahsullerden biriydi.
elimizdeki kanıtlara göre, ilk üretimi neolithik (yeni taş) dönemde yapılmaya mezopotamya olduğu düşünülmektedir. mezopotamya'da çok sayıda tahıl tanrıçası kabul görmüş ve genellikle silindir mühürler üzerinde betimlenmiştir. ninlil, ninbarsheghunu ve nissaba, mühürlerde, ekinlerin üstüne oturmuş ya da ellerinde tahıl sapları tutar şekilde betimlenir.
gramineae familyasından bir ot olup triticum cinsindendir. başak, sap, kök olmak üzere üç kısma sahiptir ve kökler bitkinin topraktan beslenmesine, sap topraktan kökler aracılığıyla alman gıda maddelerini başaklara iletmesine ve ayni zamanda ürünün dik durmasını sağlar. buğday başakları 5-10 cm. uzunluktadır.
bir tohum tanesi olarak ekilen buğday aylarca sıcak, soğuk, fırtına, kar gibi doğal olaylarla mücadele edip, biçildikten ve başaklarından ayrılıp çeşitli işlemlerden geçirilip, değirmenlerde öğütüldükten sonra sofralara konuk oluyor. nasıl ki bebek anne rahmine tutunmaya giderken bir çok badireler atlatıyor, işte buğday da aynı bebek gibi savaşarak hayatta kalmaya çalışıp, toprağa tutunuyor.
peki onlarca çeşit unlu mamül varken bunların hammaddesinin değerini biliyor mu insanlık?
topraktan koparılan buğdayın asıl yolcuğu değirmende yolcuğu hız kesmeden devam etmektedir: minicik taneler öyle işlemlerden geçiyor ki; kaba kepek, ince kepek, rozman, ruşeyim, gluten, nişasta, un ve tam buğday unu olarak 8 ürün ortaya çıkıyor. daha sonra çeşitli ustaların ellerinde ve makinelerde yoğrularak, ezilerek, kesilerek, katlanarak, oklavalarla yufka ve diğer unlu mamuller için çeşitli şekillere bürünerek yolculuğuna devam ediyor.
toplumun her katmanının, eğitim ve gelir düzeyi ne olursa olsun tüm bireylerin, neredeyse her gün, mutlaka belirli miktarlarda tükettiği tek gıda ekmek olsa gerek.
nasıl bir anadolu genci yere düşmüş ekmeği alıp, öpüp başına götürüyorsa, hristiyanlar hz. isa'nın vücudunu simgeleyen ekmek ve kanını simgeleyen şarap ritüeliyle bu kutsamayı ifade ederler. zira hristiyan inanışına göre son yemeğinde hz. isa havarileriyle birlikte ekmek ve şarap tüketmiştir.
insan yaşayabilmesi ve sosyal fonksiyonlarını sürdürebilmesi için gerekli besin maddelerini bitkisel ve hayvansal kaynaklı gıda maddelerinden sağlamaktadır. işte buğday o kadar kıymetlidir, israfı katliamdır, saygısızlıktır.
kaynaklar: buğdayın meşakkatli hayat yolculuğu, geçmişten günümüze buğday, buğdayın evcilleştirilmesi