EDEBİYAT 13 Eylül 2021
31,5b OKUNMA     535 PAYLAŞIM

Franz Kafka'nın Atmosfer Oluşturma Tekniği Kafkaesk Tam Olarak Nedir?

Kafkaesk nedir? Kafka, literatüre geçen bu tasvir tekniğini kurmayı nasıl başarıyordu? Bunu, kendisinin Dava isimli romanından hareketle anlatan bir yazı.
Kafka - Robert Crumb


kafkaesk gerilimin nasıl yapılandığına dair "dava" romanına bakalım

kafka'nın bu romanında başkişi josef k'nın kiliseye gidip de esasında papazın da bilinmeyen güçlere (iktidara, bürokrasiye vb.) hizmet ettiğini anladığında, hikâye boyunca herkesin her şeyden haberdar olduğunu, ama bir tek k'nın bunun ayırdına varamadığını daha iyi tespit ederiz. kafkaesk gerilimin başlangıç çizgisi budur. bu tekinsiz duygu giderek daha da çetrefilli bir renge bürünür:

herkesin k'nın daha en başından ölüme yazgılı olduğunu biliyor oluşu kesinlik kazanır, ama dış dünya ekspresyonist tarzda ifade edildiği için ötekilerin düşüncesi tam kesinlikte aktarılmaz. dolayısıyla olan biteni yalnızca kahramanın bakış açısından görürüz. diğerlerinin düşünce şeması yalnızca onun tahmin ettiği kadarıyla yazıya geçirilir. şu halde çoğu şey belirsiz kalacaktır. bu, kafkaesk gerilimi yaratan ikinci unsurdur. "belirsizlik" tekinsizlik duygusundan sonra en önemli kafkaesk unsur olarak belirir.

roman boyunca belirgin laytmotif, kahramanın niçin bu tarz soru(n)larla karşı karşıya kalıp suçlandığı bahsi üzerinden kurgulanır, ama araştırılan ve üstü kazılan ise yazgının tıpkı oedipus mitinde olduğu gibi önceden belirlenmiş acımasız kesinliğidir. biz okurların belki de josef k'dan da kesin olarak bildiğimiz bir gerçek vardır: başkahraman kaçınılmaz bir tehlike altındadır. işte ödip'in durumundaki gibi her şeyi daha en başından biliriz ve bu olan biteni daha da korkunç bir hale getirir.

k'nın çalıştığı bankanın ofisine uğrayan italyan'ın oralara yabancı olması gibi aslında josef k da çevresine yabancı ve italyan da papaz gibi bir dekor-karakterdir. bunlar belirsiz sistemin piyonlarıdır. tamamı hiçbir zaman görünmeyen ve büyüklüğü hiçbir zaman tam anlaşılmayan devasa çarkın dişlileridir. josef k bu piyonlar tarafından abluka altına alınmıştır.

k'nın yaşadığı yerin ev sahibesinden iyi birer röntgenci olan civar sakinlerine ve oyalayıcı avukatın kendisi de dahil olmak üzere orada çalışanlar, yani josef k hariç herkes düzenin nasıl işlediğini pekala bilir. k'nın esrara vakıf olmayışı kâbusun işlerlik kazanmasında başat bir rol üstlenir. aslında biz bunun nereye varabileceğini az çok tahmin edebiliyoruzdur.


yine de onun kâbusvari ya da kafkaesk serüvenini şuna benzetebiliriz

en büyük hayali arayan, ama kendisinin de bir hayal olduğunu anlayan kahramanın encamı. borges'in etkilenmemiş olması mümkün değil bilindiği üzere.

bu minvalde josef k, düşünen değil, başkasının düşünüp kurguladığı bir kahraman ve kesinlikle varoluşçu değil. yukarıda varoluşçu roman filan yazılmış, kesinlikle değil. ekspresyonisttir, varoluşçu değil.

josef k, kendisini aşmak isteyen bir adam değil, hatta çevresine göre bilinçli bir özne olduğu bile ileri sürülebilir. iktidarın ayak oyunlarının da farkına varıyor, özellikle de ilk mahkeme tablosu bunu yordamak için ideal bir malzeme sağlıyor bana kalırsa.

peşinden sürüklendiği buzdağının altındaki kayıp esrarı çözdüğü için de öldürülüyor josef k. ve kafkaesk döngü işte burada tamamlanıyor: mezarda. spoorloos filmini hatırlarsınız. burada da bilinmez olan ancak karanlık mezarın içinde anlaşılır bir hale bürünüyordu. ama her şey için çok geçtir artık.

roman boyunca mekanların bile k'yı nasıl yuttuğuna dikkat edin. her şey ve her mekan labirent gibidir. özellikle de sözüm ona mahkeme binası. bireyin mekan tarafından yutuluşunu gayet iyi özümseyen orson welles, romanı uyarlarken mizansenin labirent gibi oluşuna özellikle ilgi göstermiştir. bu aşamada film gerçekten de romanı zenginleştirir ve hayal gücümüze hitap eder. josef k rolündeki anthony perkins çok yönlü tarzıyla kimliğini sahicilikle kuşanmıştır.


özetle

kafkaesk olan, tekinsiz ve belirsiz olandır. tüm bunlar korkunun ve endişenin labirentlerinde kurgulanır. içeriğin dehşetine rağmen kafka'nın yalın anlatımı tercih edişi ise ilginç bir kontrast oluşturur: sanki dünyada her türlü gariplik ve dehşet olabilirmiş ve bireyin karşısına giderek büyüyen bir çığ misali dikilebilirmiş gibi. en korkunç kâbustan daha korkunç bir duygu-durum: kafkaesk.