TELEVİZYON 17 Ağustos 2017
84,4b OKUNMA     1148 PAYLAŞIM

Game of Thrones'un İnternete Sızan 7. Sezon 6. Bölümünün İncelemesi

HBO İspanya, dün Game of Thrones'un 7. sezon 6. bölümünü "yanlışlıkla" yayınladı ve bunu fırsat bilen GoT fanları da dizinin bu bölümünü internette paylaştı. Bol aksiyon ve mantık hatalarıyla dolu bölümün incelemesi için sözü "bigboned"a bırakıyoruz.
HBO


--- 7 x 6 beyond the wall spoiler ---

incelemeyi, dizinin nasıl yazıldığıyla ilgili bir örnek ile açmak istiyorum. sanırım, son 3 sezondur hiç bitmeyen eleştirilerimin sebebini, dizide geçen tek bir cümle alarak açıklamam mümkün olacak.

beric dondarrion ve jon snow'un bölümüm başında konuştuğu sahneyi hatırlayalım.

beric diyor ki,

"you don't look like your father, you must favor your mother".
"babana hiç benzemiyorsun, annene çekmiş olmalısın".

bu lafın, tek bir amacı var. gavurun "fan service" dediği ve dizinin bu sezon bokunu çıkardığı, "populizm". senaristler, akılları sıra, jon'un babasının eddard değil, rhaegar olduğuna bir gönderme yapıyorlar ve bizim de bunu çok akıllıca bulmamız gerekiyor.


eğer bu dizi dün başlamış olsaydı, belki bu gönderme akıllıca olurdu. ama, bugüne kadar, bize hep jon'un (arya ile beraber) starklara benzediği, diğer çocukların da annelerine benzediği söylendi. catelyn stark'ın, jon'a bir türlü ısınamamasının sebeplerinden birisi, jon'un aynı eddard'a benzemesiydi. jon snow, craster ile tanıştığında, craster "sende stark tipi var" dedi. bunları geçtim, göz ve nizam diye bir şey var. ned ve benjen stark'a benzemiyor mu yani jon? hadi bunları geçtim, eğer jon annesine benziyorsa, eddard stark'a da benzemesi lazım çünkü jon'un annesi, eddard'ın kardeşi yahu! ama sırf bir gönderme yapacağım diye, beric dayım, jon'a "sen babana benzemiyorsun" diyor. hayır, kızamıyorum da adamın bir gözü kör.

bu lafa çok fazla takılmış gibi gözüksem de, aslında yapmak istediğim, dizinin sürekli olarak yaptığı, başka amaçlar için karakterlerin bildiğimiz özelliklerini hiçe sayma olayına dikkat çekmek. jon'un starklara benzediğini biliyoruz ama dizi sırf gereksiz bir gönderme yapabilmek için, bunun tersini söylebiliyor. bu hareketin, zeki olduğunu bildiğimiz tyrion'un her yaptığının yanlış olmasından; ailesini sevdiğini bildiğimiz arya'nın sansa'nın üzerine bıçakla yürümesinden; taht oyununu bozmaya geldiğini bildiğimiz dany'nin "bu taht benim hakkım" diye ağlamasından; geçmişte her attığı adım yanlış olan cersei'nin bir anda süper-villain olmasından; 5 sezonda geçirdiği karakter değişiminin sonucu olarak cersei'den uzaklaşan jaime'nin tekrar cersei'nin köpeği olmasından; bağlantıları olduğunu bildiğimiz varys'in düşmanın hiç bir hareketini haber alamamasından; entrikacı olduğunu bildiğimiz littlefinger'ın winterfell'de sıkışıp kalmasından hiç bir farkı yok. dizi, ilk 6 sezonda oluşturduğu kalıpların hepsini unuttu, her bölüm, bambaşka karakterlerle çıkıyor karşımıza. senaryo, karakterlerin yaptığı seçimlerin bir uzantısı olmak yerine, bir takım savaş ve gerilim sahnelerine bu karakterlerin serpiştirilmesi şeklinde yazılıyor. "bu karakter, gerçekten bu lafı söyler mi" diye soran yok. "arya, gerçekten sansa'nın üzerine bıçakla yürür mü?" diye düşünen yok. "gerilim lazım hocam; yaptık oldu." diyorlar ve kolaya kaçıyorlar. ama ben de ananıza küfür etme hakkımı saklı tutuyorum o zaman.


kuzey

geçen hafta da bahsetmiştim ama bu hafta daha bariz ortaya çıktı. george martin'in, hikayenin sonuna kadar olacak belli başlı olayları, yapımcılara aktardığını biliyoruz. yapımcılar da, bu mihenk taşlarına sadık kalmaya çalışıyorlar ama araları doldurmak konusunda büyük sıkıntı yaşıyorlar. dizinin, bir savaştan diğer savaşa, zıplayıp saçma sapan senaryo seçimleri yapmasının altında yapan sebep bu. belli ki, george, yapımcılara "night's king, bir ejderha ele geçirecek" demiş ama bunun dizide nasıl olacağının kararı benioff & weiss'e bırakılmış. onlar da, dizinin kitaptan ayrıldığı her yerde gördüğümüz tembel senaryo yazarlığını, hikayenin burası için de onaylamışlar. geçen haftaki senaryo için yapılan brainstorming seansından "cersei'yi barışa ikna etmek için gerekli wight'ı yakalamaya giden jon snow'u kurtarmak için kuzeye gitsinler" gibi mükkkkemmel bir fikir çıkmış. televizyon tarihinin en pahalı dizisinin, ghost'u göstermeye bütçesi yetmediği gibi, işine saygı duyan senaryo yazarı bulmaya parası da yetmiyor sanırım. ne diyeyim, "yaptınız; oldu".


bu sene en çok şikayet ettiğimiz şeylerden birisi, dizinin karakterleri ışınlayıp, bir ordan bir oraya atlayarak herşeyi aceleye getirmesiydi. bu bölümde de, gendry'i ışınlamış olsalar da, genel olarak kuzeyde uzun süre geçirmeleriyle birlikte, "immersion" denilen, seyiriciyi hikayenin geçtiği ortama çekebilme katsayısının bir anda yükseldiğini gördük. yüzüklerin efendisi'nin izleyenler, o filmlerde kaç tane karakterleri seyahat ederken gösteren, geniş açılı mekan çekimi olduğunu hatırlasın. o mekan çekimlerinin ana amacı, hikayenin geçtiği dünyayı ekrana inşa etmek. o cekimleri izlerken, karakterlere değil, onların çevresinde neler olduğuna, şu an bulundukları yerin dünyanın neresinde olduğuna odaklanıyoruz. frodo, yüzükle beraber anduin'in doğusuna geçtiği andan itibaren, her geniş çekimde arka plandaki mordor'a bakıp tedirgin oluyor; minas tirith, ilk defa gandalf'ın görüş alanına girdiğinde görkemine bakıp heyecan duyuyoruz. belki, karakterlerin ordan oraya seyahat etmeleri önemsiz gibi gözüküyor olabilir, ama yüzüklerin efendisi'nden bütün o geniş çekim sahneleri çıkarıp bir izleseniz, aynı etkiyi yapar mı acaba?

dizi, bu sezon, "world-building" denilen, hikayenin geçtiği dünyayı ekrana yansıtma olayını tamamen bırakmıştı. bütün karakterler ordan oraya zıpladı, ordular ışınlandı, kuzgunlar uzay zamanı büktü, biz de ordan oraya zıplayıp maymuna döndük. çoğu zaman, "nerde bu herif şimdi?" diye sormak zorunda kaldık. misal, önünüze bir westeros haritası koysam, dany'nin, lannister ordusunu yaktığı savaşın nerede olduğunu bana gösterebilir misiniz? ama, 3. sezonda arya ve hound'un, hangi rotayı izleyerek dolaştığını büyük ihtimal hala hatırlıyorsunuzdur.


bazılarınız, bu sahneleri zaman kaybı olarak görebilir ama bunlar fantezi edebiyatının tuzu biberidir. her yüzüklerin efendisi muhabbeti açıldığında "kartallarla atsalardı o zaman heheh" diyen gerzek arkadaşınız var ya, işte o adam kitabın bir yolculuğu anlattığının farkına varamayan adam. eğer yüzüklerin efendisi'ni, bugün diziyi çeken elemanlar çekseydi, kartallar mordor'a ışınlanır, film de 10 dakikada biterdi. evet, sonuç aynı sonuç. frodo, yüzüğü mordor'a götürdü; ama böyle bir filmi orjinal hikayeyle kıyaslamak mümkün olur muydu? game of thrones'un, son 2-3 sezondur yaptığı da bundan farklı değil; evet sonuç belki kitapla aynı olacak ama hikayenin orjinalinin derinliğini dizide asla göremeyeceğiz.

neyse ki, bu bölümde kuzeyde adam gibi zaman geçirme kararı aldılar da, hikayeye biraz daha fazla odaklanma şansımız oldu. duvarın kuzeyinin, ıssız ve soğuk atmosferini adam akıllı sindirebildik; grubun tehlikeye gitgide yaklaştığını gördüğümüz için tedirgin olduk. hedefe aceleyle gitmediğimiz için karakterler arası diyaloglara da zaman kaldı, hound ve tormund'un ağzından çıkan her lafa yarıldık.

- dick?
- cock!
- ah, dick, ı like it!
- i bet you do.


her ne kadar, işin aceleye gelmemesi olumlu olsa da, aslında kuzeydeki macera üstüste klişelerle başladı, ama her şeyden şikayet etmemek için bunları görmezden geleceğim. kuzeyde ilk öğrendiğimiz şey, white walkerlardan birini öldürdüğünüzde, onun dirilttiği wightların da ölmesi. bu sanki bir bug gibi gözükse de, eğer, white walkerlar, ölüleri warglayarak kontrol ediyorsa, mantıklı bir durum olur. buradaki mekanikler ne kadar açıklanacak bilmiyorum, ama "bir warg öldüğünde, diğer white walker onun wightlarının kontrolünü alamıyor mu?"; "kontrol edilebilen wight sayısının bir sınırı var mı?"; "kaç tane white walker var?"; "eğer sadece 5-6 tane walker varsa, direk ejderhayla bunların tepesine insek de olayı bitirsek olmaz mı?" diye sorular geliyor aklıma. umarım dizi tembellik etmez de bize bazı soruların cevaplarını verir.

bizim ekip, walking deadvari bir sahne ile, kendilerini bir kayanın üzerine hapsetmeyi başardığında, artık ejderhalardan başka çarelerinin kalmadığı belliydi. burada, tormund gitti sandım bir ara kederlendim ama neyseki wightlara hangi oyuncuların ekstra olduğu bilgilisi gitmiş ki, itinayla onları seçtiler öldürmek için. thoros öldükten sonra, beric de çat diye bayılır mı diye baktım, ama olmadı. demek ki, "dirilten ölünce dirilen de ölür" kuralı, lord of light'ın zombileri için geçerli değil.


bu noktada, white walkerların, göl donana kadar öylece beklemeleri bana saçma geldi; ama belli ki, night's king bu tuzağı uzun süredir planlıyormuş. bu plan, hikayenin başından beri var mıydı, yoksa sonradan mı uygulamaya geçti, söylemek zor. ancak, white walkerların ejderhaların gelişine hazırlıklı olduklarını, getirdikleri mızraklar ve zincirlerden anlıyoruz. gerçi, night's king'in, "bunlar kesin wight yakalamaya gelirler" diye düşündüğünü sanmıyorum, çünkü kendisi akıllı bir abiye benziyor. düşmanlarının bu kadar gerizekalı olduğunu o bile tahmin edememiştir. belli ki, white walkerlar, dany ve ejderhalarından top yekün bir atak bekliyorlardı; ama bizimkiler yanlarında sadece 12 tane adam götürerek, night's king'in ekmeğine yağ sürdüler.


ejderhaların ortama gelmesi ile başlayan bölüm, görsel açıdan harbiden çok sağlamdı. dizinin burada hakkını vermek lazım. night's king'in öldüreceği ejderhanın viserion olacağını tahmin ediyordum, ancak bu tahminim, güzelim ejderhanın yere çakıldığı sahnede kahrolmamı engellemedi. yemin ediyorum, o mızrak dany'e saplansa bu kadar üzülmezdim.

viserion'u tahmin ettim dedim, çünkü, jon'un bineceği ejderhanın, babasının adını taşıyan rhaegal olacağını düşünüyorum. zaten, damdan düşen benjen'i görene kadar, jon'u kurtaranın rhaegal olacağından emindim.

night's king'in eline düşen ejderhanın viserion olmasının bir başka ilginç yanı da, önümüzdeki sezon drogon vs viserion savaşını görecek olmamız. tahminim, tarihin tekerrür edeceği ve khal drogo'nun viserys'e yaptığı gibi, drogon'un da viserion'u beynine ateşi basmak suretiyle öldüreceği yönünde.


bu arada, dizinin drogon'u dolmuş olarak kullanmasına ne kadar küfretsem azdır. ulan senelerdir ejderhaya kim biner, kim binemez tartışması yapıyoruz, bir anda öğrendik ki, elini kolunu sallayan herkes binebiliyormuş ejderhaya. geçen bölüm incelemesinde ne demiştim: "böyle saçma bir karar aldığınız zaman, başka saçma kararlar da bunu takip etmek zorunda kalıyor." al işte; o adamları ölülerin ordusuna karşı mal gibi yollamak gibi bir karar aldığınızda, onları ordan kurtarmak için de saçmalamanız gerekiyor. yazının en başında, angut senaryo seçimleri yüzünden, dizinin kalıpları, kuralları tamamen gözardı etmek zorunda kaldığını söyledim, bu saçmalık da bunun bir başka güzel örneği.

kuzeyde ilgimi çeken bir başka detay da, jon snow - jorah mormont diyaloğu oldu. jon, longclaw'ı, jorah'ya geri vermek istedi ancak mormont, kılıcı reddetti. bu kılıcın aslında blackfyre olduğuyla ilgili bir teoriyi daha önce yazmıştım (#60359610). (george martin'in, bununla ilgili bir soruya, "hayır" cevabı verdiğini biliyorum, ama zaten martin bütün teorilere hayır cevabı veriyor. )


o teoriyi yazdığımdan beri, blackfyre'ın nerede ortaya çıkacağıyla ilgili fikrim değişti. blackfyre'ın longclaw olabileceği iddiasından bulunmamın asıl sebebi, her iki kılıcın da "bastard sword" olmasıydı. ancak, jon'un kılıcı, bir long sword olan dark sister'ın yeniden dövülmüş hali de olabilir. bloodraven, neden böyle bir değişiklik yapsın bilmiyorum, ama o kılıcın mormontların aile yadigarı olmadığından eminim. bu bölümde jorah'nın "bu kılıç sana ve çocuklarına hizmet etsin" lafından da, bunun jon'un ailesine ait bir kılıç olduğu izlenimini aldım. bu teoriyi, yanlış çıktığı kanıtlanana kadar savunacağım.

kuzeyi terk etmeden, son bir konudan bahsedesim var. bu bizim elemanların çaldığı wight'ın duvarın güneyine geçip geçemeyeceğine değinmek istiyorum. aynı ejderha biniciliği, warglama gibi, bu konunun da mekaniklerini çok iyi bilmiyoruz, ancak elimizde akıl yürütebileceğimiz başka bir örnek var.

hatırlarsanız, birinci sezonda, benjen stark'ın 2 adamının cesetleri, duvarın kuzeyinde bulunuyordu ve castle black'e geri getirilen bu cesetler, wight olarak uyanıp lord commander mormont'a saldırıyordu. burada iki ihtimal var.

1- bu iki ceset, duvarın kuzeyindeyken wight değillerdi ve güneye geçtikten sonra wight oldular. bu demek oluyor ki, white walkerlar, duvarın ötesinde de ceset kontrol edebiliyorlar.

2- bu cesetler, duvarın kuzeyindeyken de wight idi, ancak insanlar tarafından taşınarak içeri sokulduklarında büyü onlara etki etmiyor.

bana daha mantıklı gelen 1. seçenek ve bizim elemanların yakaladıkları wight'ı duvarın güneyine geçirmelerinin mümkün olmayacağını düşünüyorum. ancak, bütün kuralları yıkan bir diziden bahsettiğimiz için boşa konuştuğumun farkındayım. kendimizi avutmak için, dizinin 2. seçeneği seçtiğini ve wightların taşınarak duvarın arkasına geçebildiklerini söyleyebiliriz, ama aslında hepimiz biliyoruz ki, dizi 3. seçeneği seçtiyor.

3- yaptık; oldu.

winterfell

geçen hafta, arya karakterinin hareketleri beni o kadar rahatsız etti ki, dizinin arya'yı böyle işlediğine inanamadığım için, kesin bunun altından bir şey çıkacak diyerek, arya'nın oyun oynadığını düşündüğümü yazmıştım. aynı geçen sene, arya'nın faceless men hikayesiyle ilgili bir sürü teori yazdıktan sonra, dizinin burayı "arya, faceless men'den koşarak kaçtı" şeklinde işlemesi gibi, dizi, bu sefer de entrikayla işi olmadığını bana tekrar hatırlatıp, arya'yı tamamen bir psikopat olarak karşımıza çıkardı.


bu hafta izlediğimiz, arya-sansa diyalogları, dizinin 7 sezonunun en berbat sahneleriydi bana göre. berbat diyaloglara, bir de maise williams'ın abartılı oyunculuğu eklenince, ortaya meşhur dorne sıçışından da kötü bir şey çıktı. öyle ki, bizim hatuna dönüp dönüp "neler oluyor?", "ne yapıyorlar bunlar?" diye sorup durdum. o da bıktı artık her boktan şikayet etmemden, ağzıma terlikle vuracak yakında. abartmadan söylüyorum, arya'nın saçmalamasının yanında "wight yakalama" fikri bile masum kaldı. ne zaman dizi bundan daha kötüye gitmez desem, senaristler ellerinden geleni yapıp kendilerini aşıyorlar.

aslında, arya karakteri harbiden psikopata bağlamak için yeterli travma yaşadı. sadece, eğitimini tamamlamadan faceless man olması bile, insanın kafayı yemesine yeter gibi. belki arya, eski kişiliğini tamamen kaybedip gerçekten bir hiçkimseye dönüşüyor. genç yaşta işlediği cinayetler yüzünden, harbiden kafayı yedi. bunların hepsine varım, ama böyle bir dönüşümün dizide işlendiğini hiç görmedik. daha düne kadar, atlattığı badirelerden dolayı, ailesini özleyen ve onların intikamını almak isteyen arya vardı; bugün, zorla evlendirilmiş, hapsedilmiş, tecavüze ve fiziksel şiddete uğramış kız kardeşine zerre empati yapamayan, hala yıllar öncesinin "ama sen joffrey'i seviyodun!" zırlamasını tekrar eden bir arya görüyoruz. eğer arya, eski kişiliğini kaybediyorsa, eski defterlere bu kadar takılıp kalmış olması da pek mantıklı değil.


sansa'nın yazdığı mektup, winterfell'e geldiğinde, robb'un tepkisi "cersei yazmış bunu" oluyordu ve bu bölümde de, arya "bunu jon'a göstersem anlayışla karşılar" dedi. yani, normal insanların, sansa'nın hangi şartlar altında o mektubu yazdığını anlayabileceği konusunda hemfikiriz. bu da demek oluyor ki, arya'nın bunu anlayacak normalliği bile kalmamış. psikopatlığın en önemli alametinin, empati yapamamak olduğunu düşünürsek, arya'nın akıl sağlığını kaybettiği sonucuna varabiliriz.

benim buna itirazım yok, eğer dizi arya'yı, aynı bran gibi gerçeklikle bağını koparmış olarak işlemek istiyorsa, ona da varım. ama bu bölüm, sansa'yı, "sen olmak nasıl oluyor görebilmek için yüzünü kesebilirim" diye tehdit eden psikopat arya, bir sonraki bölüm jon ile neşeli bir şekilde şakalaşırken karşımıza çıkarsa, o zaman, atlar hollywood'a gider, o senaristleri budaklı odunla döverim. bütün karakterleri yeterince maymun ettiniz arkadaş, bari arya'yı ellemeseydiniz.


hadi biz, arya'nın yaşadıklarını ve faceless men'in ne olduğunu biliyoruz ve bu yüzden arya'nın bir psikopata dönüşmesini anlayabiliyoruz. olaya bir de sansa açısından baksanıza.

sansa, faceless men'in ne olduğunu bile bilmiyor ve arya'nın yatağının altında bir çanta kesilmiş insan yüzü buldu.

- bunlar ne?
- yüzlerim onlar.
- ha sağolasın, bu cevap her şeyi açıkladı ve içim rahatladı şimdi.

dizi, sıçtığı yerin üzerine tüy dikmek istemiş olmalı ki, saçma sapan diyaloğu, arya'nın bıçakla sansa'nın üzerine yürüdüğü sahneyle bitirdi. arya'nın, bıçağı sansa'ya verip arkasını dönmesi, sanırım bir güç gösterisiydi de, dizinin bu kadar abartılı arya-sansa gerilimiyle neyi başarmaya çalıştığını anlayabilen bana da anlatsın. hasta mısınız arkadaş? stark çocuklarının birbirlerine daha çok bağlanması gereken bir ortamda, nasıl arya'yı elinde bıçakla sansa'nın üzerine yollarsınız? kim yazıyor amk bu kepazeliği? sakin sakin eleştiri yapmaya çalışıyorum ama yazdıkça çileden çıkıyorum anasını satayım.

sinir olmamın altında, bu rezilliğin sebebinin, hikayeyle, karakterle alakası olmadığını bilmem yatıyor aslında. bu sezon, winterfell'de hiç bir şey olmuyor ve yapımcılar bu problemi suni gerilimler yaratarak doldurmaya çalışıyorlar. night's king hala duvarın kuzeyinde, jon gitti dany'nin ekibine katıldı, king's landing cephesinde az çok bir şeyler oluyor ama winterfell'e senaryo yazmayı unuttuk. üstelik, seyirciye "tekrar kavuşma" görüntüleri sunabilmek için, 4-5 tane önemli karakterin hepsini buraya toplama bokunu da yedik, şimdi bu karakterleri birbirine vurdurmaktan başka hiç bir şey gelmiyor aklımıza.

winterfell'de, kış için hazırlık yapmaktan başka yapacak hiç bir şey kalmadı. arya'yı odun toplarken, littlefinger'ı tarhana kuruturken göstermek istemediğimiz için her hafta başka suni gerilim yaratmak zorundayız. sansa-jon, sansa-lf, jon-lf, arya-lf, arya-sansa... bütün kombinasyonlar denendi, önümüzdeki hafta sıkıntından arya gidip maester wolkan'a pandik filan atacak ki, gerilim çıksın. hayır, bari, arya'yı king's landing'e yollasaydınız, saraya sızıp orada pskopatlık yapsaydı. en azından, hangi yüzün altından arya çıkacak diye heyecan yapardık. öyle bir senaryo yazdınız ki, night's king'in drogon'a attığı ve ıskaladığı mızrak, winterfell'e kadar gelip arya'nın kafasına saplansın diye dua eder oldum.

aşk gemisi

uzun süredir bu konudan uzak durdum ama dizi, iyiden iyiye, jon-dany aşkını gözümüze sokmaya başladı. aşkı geçtim, dany'nin "benim çocuğum olmayacak" ağlayışları ve jorah'nın jon'a "bu kılıcı cocukların da kullansın" muhabbetiyle beraber çoluk çocuk planları bile yapılmaya başlandı sanırım. biliyorum, bir çoğunuz, yapimcilarin "hollywood" yapıp, diziyi jon ve dany'nin, aragorn ve arwen olduğu bir sona götüreceğini düşünüyorsunuz. jon-dany ilişkisi nereye kadar gider bilmiyorum ama, bu işin mutlu sonla biteceğini sanmıyorum. bu iki karakterden en az birisinin öleceğine olan inancım tam. ya dany, savaşta ölecek ya da jon'u dirilten güç, onu tekrar geri alacak.


tabi bir de ortada bu iki karakterin, hala/yeğen olma durumu da var. dizi, jon'un kimliğini açıklamayarak, jon-dany romantizminin ekmeğini yemek istiyor, ama bu sır ortaya çıktığında, bu ilişkinin dinamiği değişmeyecek mi? "nasolsa targaryeniz amk" diyerek yollarına devam mı edecekler yani? bundan pek emin değilim. o yüzden, önce dany'nin öleceğini ve "hassiktir, kim tahta çıkacak şimdi?" tartışması sürerken, jon'un tahtın varisi olduğunun ortaya çıkacağını düşünüyorum. gerçi, jon, dünyayı white walkerlardan kurtarabilirse, soyadı "tatlıses" bile olsa kral olması gerekir, ama yine de targaryen soyadıyla bu işler daha kolay olur gibi. tyrion'un, dany ile olan "sen ölürsen yerine kim geçer" diyaloğu da böyle bir ihtimalin ipucunu verdi sanırım.


bu arada, tyrion'un ağzından çıkan her şey o kadar yanlış ki, yavaştan onun bir lannister casusu olduğunu düşünmeye başlayacağım. sansa stark, king's landing'ten davet aldığında, "ordan canlı çıkamam" diyecek kadar akıllı, ama bizim süper zeka vezir-i azam, dany'i cersei ile görüşmeye ikna etmeye çalışıyor. "kardeşimi en iyi ben tanırım dany, çok iyi kızdır tanısan aslında direk bff olursunuz". ne diyon sen tyrion hacı, cersei'ye güvenmek üzere kurulmuş bu mükemmel planın da götünde patlayacak ve bu sefer drogon'un mangalından kimse alamayacak seni.

tyrion demişken, viserion'un ölümüyle beraber, tyrion'un bir targaryen olduğu teorisi de nihayet çöpe atılabilir. 3. ejderhaya binici bulduk gençler, hem de çok kral adam kendisi.

viserion - night's king - ice
drogon - daenerys - fire
rhaegal - jon - ice & fire

o zaman dans!