Geçmişe Takılıp Kalmak, Neden İnsanın Kendine Yapacağı En Büyük Kötülüktür?
geçmişte takılıp kalmak kötüdür, beyine zarar verdiği gibi, gençlikte depresyonla harcadığınız 1 sene yaşlılığınızın tamamında huzursuz ve mutsuz bir insan olmanıza neden olur.
yazımda geçmişte takılıp kalmanın insanın kendine yapacağı en büyük kötülük olduğunu bilimsel temellerle nörolojik açıdan anlatmaya çalışacağım. uzun bir yazı olacak...
hiç düşündünüz mü? yaşlı insanlar neden devamlı geçmiş anıladan bahsediyor? çünkü anı yaşlıların işidir, hatırlamayı severler ama genç bireyler gibi şiddetli bir acı çekmezler. bundan keyif almak onlara özgüdür. peki ya hiç iyi anınız yoksa?
düşünsenize tek bir aşkınız olmuş, size ihanet etti diye sonrasında hiç sevmemişsiniz ya da kötü bir olay yüzünden senelerce depresyona kalmışsınız. belki de hiç bir olayı ciddiye almadan üstüne düşünmeden senelerinizi boş şekilde harcamışsınız... ne olacağını söyleyeyim: hem geçmişte üzüldüğünüz için pişmanlık yaşar, hem de sadece kötü anıları hatırlamak zorunda kalırsınız. bilimsel verilere bakalım:
bölüm 1
fizyolojik yapı (yaşla birlikte beyinde ortaya çıkan değişimler)
güçlü anılar genellikle ilk 35-40 yılda oluşturulur. 40 yaşından sonra her 10 senede bir beyin %5 küçülür. prefrontal (mantıkla ilgili kısım) korteks bundan en çok etkilenendir. bu esnada sinir hücrelerinin oluşturduğu ağ bölgesi olan beyaz madde aktivasyonu da azalır ki öğrenme ve bilgi aktarımından sorumludur. (beyaz olmasının sebebi de sinir hücrelerini sarmalayan miyelin kılıftır.)
esas küçülme ise hipokampüsle ilgili ki bu bölüm "yeni bilgilerin" işlenmesinden sorumlu kısımda gerçekleşir. bu yüzden yaşlandıkça yeni anı oluşturmakta zorlanırsınız. ilginç bir bilgi olarak araştırmalarda "erkeklerde" daha çok küçüldüğü biliniyor. yani erkekler geçmişe kadınlara göre yaşlılığa daha zor adapte oluyor.
referans 1: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/…/articles/pmc2596698/
referans 2: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15028641
alttaki kaynakta da görüleceği gibi hipokampüs ve prefrontol korteks ciddi miktarda küçülmüş (referans 2).
hafıza tipleri ve kayıplar
insanlarda 4 tip hafıza var. bunlar: episodic (dönemsel) hafıza, semantic (anlamsal) hafıza, procedural (yöntemsel-motor) hafıza, and working (işleyen kısa vadeli) hafıza.
a) yaşla birlikte, öncelikle working (işleyen) hafızada kayıplar başlar. örneğin yaşlılar planladıkları işleri yapma, aynı anda 2 işi yapma gibi faliyetlerde zorlanır. "yönetici (executive) fonksiyonlarda" yani karmaşık davranışları, aldıkları kararları mantık çerçevesinde uygulama ve sorgulama da problem yaşarlar ki bu beyaz maddenin azalmasıyla ve perfrontol korteksin küçülmesiyle ilgilidir. zamanla yeni şeyler öğrenmek zorlaşır çünkü beyin nöroplastik yapısını kaybeder ama "c" bölümünde anlatacağım gibi mevcut bilgilere daha fazla hakim olurlar.
b) ardından episodic (dönemsel) hafızada kayıp görünür. örneğin üniversiteye gittiğiniz ilk gün, son sevgilinizin doğum gününde yaptıkları gibi olayların yanında anahtarı nereye koyduğunuz, ilacınızı ne zaman alacağınız gibi örnekler verilebilir. (alzheimerla bu dönemsel anılar sondan başa doğru yok olur. kısacası bu bir yaşlı hastalığıdır.) dönemsel hafıza etkilenir çünkü azalan beyaz madde ve düşen frontal lob etkinliği "yönetici (executive) fonksiyonlarınızı" azaltır. bir diğer etmen olan "bilgiye ulaşma süreniz (response time)" daha az etkindir.
referans 3: https://www.tandfonline.com/…3311908.2015.1109782#)
c) anlamsal hafıza: bir bilginin neyi temsil ettiğiyle ilgilidir. örneğin londra denildiğinde şöyle hatırlarsınız. "londra ingiltere'dedir." tabi akışkanlık mekaniğinde öğrendiğiniz bir formülün ne anlam ifade ettiği de burayla bağlantılıdır. kısacası burası "bilgelik" bölümüdür. yaşlandıkça anlamsal hafızada çok ciddi bir değişiklik olmaz ve yaşlılar bilgi birikimiyle devamlı bilgeleşir. onlarca yıldır öğrendikleri ve sindirdikleri mesleki ya da bilimsel bilgileri unutmazlar ve bir konuda yüksek birikime sahip insanlar, örneğin profesörler değerlidir. yaşlı insanlar kendini ifade açısından (en azından 70'e kadar) gençlere göre daha başarılıdır.
referans 4: https://www.psychologytoday.com/…3/aging-and-memory
bu bölge bozulmaz çünkü "yönetici fonksiyonlara" daha az ihtiyaç duyar, çalışma sistemi geçmiş bilgiyi çağırma şeklindedir. mesele o "bilgiye ulaşma sürenizdir (response time)." belki geç ulaşırsınız ama yine de ulaşırsınız. mesela alttaki makalede cinsiyet, demografik etmenler, entelektüel ve biyolojik faktörler sabit tutulduğunda; regresyon analizine göre semantik (anlamsal) hafızanın yaşla ilgisinin varyansının dönemsel hafıza-yaş bağlantısına göre düşük olduğu görülmüş. yani yaştan daha az etkileniyor.
referans 5: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/8673644
buraya kadar anıların oluşumu ve beynin işlevini anlamışızdır. yaşlandıkça beynimiz küçülüyor ama soru şu: "bu bölgeler küçülürken uyum sağlamak beyin bir şey yapmıyor mu?"
yaşlanmayla birlikte beyin buna nasıl uyum sağlar?
yaşlanan bireylere bakıldığında çift yarım küredeki etkinliğin daha yüksek (buna hemispheric asymmetry reduction older adults "harold" deniliyor) olduğu görülmüş, çünkü gençlerdeki gibi tek yarım kürede yoğun bir aktivite gerçekleşemiyor. beyin de yoğun tek bölge yerine bütün yarım küreleri kullanmayı seçiyor yani bir çeşit önlem alıyor.
referans 6: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/11931290
yaşlandıkça diğer sorun yaratan bölge oksipital lob (görme, tanımlama) olarak bilinir. yaşla etkinliği azalsa da beyin bunu kompanse etmek için dorsolateral prefrontal korteks (pfc) aktivitesini artıyor. yani bir sistem çalışmayınca diğer sistemler daha etkin kullanılıyor. buna gavur "posterior–anterior shift in aging" (pasa) da diyor. kısaca yaşlanmayla birlikte arka bölgenin ön bölgeye kayması durumu diyebiliriz.
bir çalışmada şöyle bir şey fark etmişler. öğrenmeyi ve hatıraları etkileyen bölge olan hipokampüs etkinliği yaşla en çok azalan kısım fakat beyin buna da uyum sağlayarak, diğer lobda bulunan parahipokampal girus etkinliğiyle episodic (dönemsel) hafıza için kompanse etmeye çalıştığı fark edilmiş.
referans 7: fergus i. m. craik, timothy a. salthouse, "the handbook of aging and cognition" (bölüm 1: nancy a. dennis and roberto cabeza)
referans 8'de bu küçülmeler gençlere ve yaşlılara çekilen fmri ile ispatlanmış.
1. fotoğrafa baktığınızda testler working (işleyen) hafıza, dönemsel hafıza ve görsel testler aktifken; gençlerde oksipital lob (sol), yaşlılarda ise oksipital lob etkinliği azaldığı için ön lobun etkin kullanılması aktarılmış (sağ).
1. fotoğraf:
yine referans 8'de çekilen fmri'da, artan aktivitelerde genç bireylerde işleyen hafıza etkinken tek lob, yaşlı bireylerde ise simetrik çift lobun çalıştığı görülmüş (sol). bireylere resimler gösterilmiş, yaşlılar da bu durumu kompanse etmek için sol lobda aktiflik göstermiş (harold prosesi). yani dönemsel hafızayı canlandırmak için beynin çaba gösterdiği ve diğer bölgeleri uyardığı anlaşılıyor.
2. fotoğraf:
referans 8: https://academic.oup.com/…r/article/14/4/364/286415
bir diğer çalışmada yaşlı bireyler, üstte anlattığımız 2 lobun etkin kullanılması sebebiyle özellikle anlamsal hatıralar kısmındaki "geçmiş iyi anıları" daha iyi hatırladığı görülmüş. fmri ile çekilen görüntüleme de ventromedial prefrontal korteks (ahlaki kontrol) ile amigdala (korku) arasında gençlere göre çok daha güçlü bir bağ kurulduğu belirtilmiş.
referans 9: https://www.sciencedaily.com/…0/03/100324094636.htm
yaşlanan bireyler hafıza kaybına karşı ne yapabilir?
gençlerde working (işleyen) hafıza oldukça güçlüdür. yani beyin kelime listesini öğrenirken, diğer görevlerini paralel olarak yapabilir, hatta gerektiğinde öğrendikleri kelime listesini geri çağırabilir. oysa ki yaşlılar sadece kelimeleri hatırlamak için bütün enerjilerini harcar. bu yüzden işleyen ve dönemsel hafızaları kötüdür. örneğin gazı kapatmayı veya anahtarın yerini unutabilirler. bunu önlemek için hareketleri sistemli yapmaları gerekir. yaşlılarda en çok görünen durumlardan biri de kişi-mekan-olayları karıştırmalarıdır. geçmişteki dönemsel verileri doğru hatırlamak için anlatan kişinin düşünülmesi gerekir, bu doğru bilgilerin çağrılmasını kolaylaştırır. önerilen bir yöntemse sesli yakın kelime tekrarlarıdır, böylece ilişkili gerçek kelime bir anda belirir.
referans 10: https://www.theguardian.com/…that-improves-with-age
fizyolojik sorunları ve çözümlerini özetleyelim
yaşlandıkça beyniniz küçülse de bilişsel fonksiyonlarınzı hala farklı şekillerde ayakta tutabilirsiniz. siz çalıştıkça beyninizin simetrik olan diğer lobu da devreye girerek işleyen hafıza ve yönetici fonksiyonlarınızı daha etkin kullanabilirsiniz.
şurada yapılan çalışmada kelime hafızasında yüksek skor olan yaşlıların sağ beyni; genç rakiplerine göre daha çok çalıştığı gösterilmiş, çünkü kendilerini geliştirmişler.
referans 11: https://journals.lww.com/…g_on_frontal_lobe.10.aspx
yaşlanırken beyinde farklılık gösteren yapılar
a) referanstaki makaleye göre bilişsel düzeyde azalma olması yaşlılıkla salgılanan monoamin oksidaz artışı serbest radikaller salgılanmasına ve vücudun anti-oksidant seviyesinin düşmesine sebep oluyor, bu da nöron etkinliğin zayıflıyor. (bu enzim aynı zamanda seratonini de baskılamaktadır.)
b) mitokondirilerin azalması ya da kalsiyum eksikliği de oksidasyona sebep oluyor.
c) yine nörotransmiterlerde de azalma mevcut, örneğin asetilkolin, dopomin ve seratonin seviyesi(mao yüzünden) azalıyor. bazı yaşlılarda bu durum demansı ve depresyonu tetikleyebiliyor.
sağlıklı bir beyne sahip olmanın yolları
- monoamin oksidaza karşı anti-oksidant için ginkgo biloba'nın tüketilmesi veya inmelere karşı ayda bir deniz üreni tüketilmesi önerilmiş.
- iyi beslenme düzeni, özellikle lutein zengini yiyecekler tüketilmesi önerilmiş.
- özellikle egzersiz yapılması kardiyovasküler yönden sizi güçlendirdiği için beyaz madde kaybını azaltır. bunun da yönetici fonksiyonlarımızı artırdığı ifade edilmiş.
referans 1: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/…/articles/pmc2596698/
"biyolojik yaş" ile "kronolojik yaş" aynı şey değil. bu yüzden sağlıklı beyin sağlıklı vücutta oluyor diyebiliriz ve bazı insanların yaşını göstermeme sebebi de tam olarak bu.
bölüm 2
biraz da işin felsefi ve psikolojik kısmından bahsedelim
insan yaşlandıkça yeni döneme uyum sağlayacak enerjiyi pek bulamıyor diyebiliriz. üstte anlattığımız gibi bu "yönetici fonksiyonların" azalması sebebiyle oluyor. bu sebeple yaşlı ve bilge insanlar ayak uydurmak yerine yalnız kalmayı daha huzurlu buluyorlar.
bu dönemin bir güzelliği zamanın düşündüğünüzden hızlı geçmesidir. schopenhauer bu nörolojik bulgular yokken bile çoğunu felsefi yönden fark etmiş. demiş ki "gençlikten itibaren yuvarlanan ve devamlı ivmelenen küre gibiyiz. gençlikte geçmeyen zaman, yaşlılıkta akar." çünkü zamanınız azalmış durumda ve eskisi kadar olaylar üstüne üzülmüyorsunuz, referans 9'da bahsettiğim gibi, iyi anıları hatırlama eğiliminde oluyorlar. işte esas sorun, iyi anılarınız azsa ne olacağıdır? bu yüzden iyi bir hayat yaşamak, iyi anılar biriktirmek ve sorunlara takmamak gerekiyor. çünkü siz depresyonda kaldıkça yaşlılığınızın da mutsuz geçmesine sebep oluyorsunuz. yaşlılıkta basit zevkler belki gazete okumak bile zevk verebiliyor. mesela çevremde gördüğüm yaşlı bilim adamları çok daha keyifli çalışıyor tek dertleri de sırt ya da ayak ağrıları...
schopenhauer'a göre yaşlı, kazandığı bilgelik ile gençten farklı olarak şunu fark eder: "örneğin uzak bir yeri özlediğinizi sanırsınız, oysa aslında yalnızca o sırada daha genç ve daha taze olduğumuz için, orada geçirdiğimiz zamanı özlemişizdir."
"gençlik bakma, yaşlılık düşünme yıllarıdır." yani gençken görürüz, deneriz, fazla acı çeker ya da mutlu oluruz ama bunları anlamlandırma, dünyaya bir şey kazandırma, felsefe yapma objektif olduğumuz acı çekmediğimiz ilerleyen yıllarda olur. bu dönem "en iyi yıllar" olarak tanımlanabilir.
yönetici fonksiyonlarınızın her zaman aktif kalması önemli, çünkü yapılan bir araştırmada bu fonksiyonlar ne kadar yüksekse kişi yaşamını o kadar iyi değerlendiriyor, o kadar iyi zekasını kullanıyor. bunun da yolu üzülmemek, fit olmaya çalışmak, sizi mutsuz edecek etmenleri çözmek, çok yalnız kalmamak, izole yaşamamak...
referans 12: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/…/articles/pmc4084861/
son olarak devamlı haz ve günü birlikte yaşamanın da bir hata olduğunu özellikle hatırlatmak isterim. her zaman huzurlu olmak için gayret sarf etmeli, geleceği düşünerek hamleler yapmalı ve hazzı kovalamamalısınız. aristoteles'in dediği gibi: "akıllı kişi hazzı değil, acısızlığı hedefler." bu kavram kargaşasını da başka bir girdimde şöyle özetlemiştim:
sonuç
işte esas mesele, bu farkındalığı önceden kazanmak. yani size acı verecek olaylar ya da çok özledikleriniz, yaşlılıkta önemsiz ve sönük gelecek. bunu erken dönemde fark ederseniz, beyninizin çalışma mekanizmasını anlarsanız hem bugünü hem de geleceği daha verimli geçirebilirsiniz.