EDEBİYAT 12 Mayıs 2022
30,9b OKUNMA     414 PAYLAŞIM

Gogol'ün Bile "Rus Edebiyatının Irmağı Buradan Geliyor" Dediği Kitap: Çağımızın Kahramanı

Dostoyevski'nin "hepimiz Gogol'ün paltosundan çıktık" deyişini biliyorsunuzdur ancak Gogol'ün kendisine göre daha öncesi de var: 1840 tarihli Mihail Lermontov eseri.

“hızlı akan ve güçlü kurgusuyla okuru kendine bağlamayı başaran bir başyapıt.” - vladimir nabokov

gogol, "rus romanının gür ırmağı, bütünüyle, kafkasya'nın karlı zirvelerinde doğan bu berrak kaynaktan kopup gelmektedir." şeklinde selamlıyor zamanımızın bir kahramanı'nı. dostoyevski, "hepimiz gogol'ün paltosundan çıktık." dese de kim bilir, belki de her şey lermontov ile başlamıştır. bunun birçok gerekçesi de var. birazdan değineceğim.

öncelikle romanın anti-kahramanı peçorin modern bir kişiliktir ve izleri sonraları sartre'ın bulantı'sında ve camus'nün yabancı'sında bile görülecektir. camus zaten inanılmaz bir rus edebiyatı hastasıdır. peçorin, babalar ve oğullar'ın bazarov'unu da etkileyecektir.

rus edebiyatının diğer büyük yapıtları gibi nesillerin romanıdır

saf kötülük ve nedensiz şiddetin yön verdiği karanlık portresiyle peçorin taşrada dillendirilerek yarı efsanevi bir kimliğe gömülür. tıpkı tolstoy'un oyuna getirilip yok edilen hacı murat'ı gibi. nitekim tolstoy, zamanımızın bir kahramanı için şöyle der: "bizde böylesine kusursuz, güzel ve rayiha saçan bir nesri henüz kimse yazmadı."


peçorin iyilik ve kötülüğün ötesinde eyleme geçen ve vicdandan arıtılmış biridir

varlığın karanlık yanlarını gören ve şiddetin trajik sonuçlarını düşünmeyen biridir de. ötekilerin mutsuzluğu, mahvoluşu için çabalar. sadizmin ötesinde. asker üniforması da sadistik kuvvetin kirli bir süsüdür adeta. böylelikle neden nesillerin romanı olduğu daha iyi anlaşılacaktır. özellikle de rus istilası anbean devam ederken!

diğer rus klasiklerinin gölgesinde kalan unutulmaz bir başyapıt kısacası. rus edebiyatının yeraltı ırmağı dersek abartmış olmayız. es geçilmemesi lazım.

zamanımızın bir kahramanı, rus nihilizmini açıklayan en iyi kitaplardan biridir

var oluşun anlamsızlığı ve ölüm olgusunun dehşeti karşısında hayattaki anlam duygusunu yitirmiş olan bireyin, aynı zamanda nasıl hem duyarlı hem kaba; hem hayata sonsuz bir merakla yaklaşıp hem de her türlü değere karşı kayıtsız kalabileceğini gösterir.

bu anlamda, hayata “tutunamayan” bireyi stendhal’dan sartre’a; yusuf atılgan’dan oğuz atay’a, ve hatta orhan pamuk’a kadar takip etmek mümkündür.

“grushniski: insanları küçümsememek için nefret ederim onlardan; yoksa hayat çok iğrenç bir komedi olurdu.

pechorin: kadınları sevmemek için onları küçümserim. aksi durumda yaşam çok anlamsız bir melodram olmaz mıydı?”