TELEVİZYON 27 Mayıs 2024
23b OKUNMA     286 PAYLAŞIM

Günümüz İlişki Tiplerini Odağına Alan Kimler Geldi Kimler Geçti Dizisinin İncelemesi

Netflix'te yakın zamanda gösterime giren yerli ve milli chick flick'imizi inceliyoruz.

kimler geldi kimler geçti... başrollerinde serenay sarıkaya, metin akdülger ve hakan kurtaş'ın olduğu senaristliğini ece yörenç'in yaptığı kaliteden uzak bir diğer ay yapım & netflix dizisi.

bu diziyi ilk öğrendiğimde medcezir'in senaristi + serenay + metin akdülger olunca acaba güzel bir şey mi çıkar mi diye düşünüyordum ta ki ilk fragmanı görene kadar. yine aynı insanlar toplanıp aynı bayağılığı izletecekler dedim öyle de oldu. süresinin de kısa olmasından dolayı 0 beklenti ile serenay sevgimden izledim. üzerine birkaç şey söylemek istiyorum.

avukat leyla taylan'ın (serenay) ihanetle biten ilişkisinin ardından tekrar aşk meşk işlerine girmesi üzerine olaylar gelişiyor. arkadaşları ve feyyaz'ın (boran kuzum) desteğiyle (!) kendini toparlamaya çalışan leyla; aynı zamanda ünlü bir boşanma davasında, kadınlarla ilişkilerinde sürekli sorun yaşayan cem murathan'a (hakan kurtaş) karşı tuba tepelioğlu'nun (bade işçil) vekili oluyor ve bu dava leyla'nın sadece iş hayatını değil şahsi hayatını da etkiliyor.

Uyarı: Spoiler içerir.

röportajları izlerken oyunculardan biri dedi ki "bizim dizimiz romantik komedi gibi davranan fakat günümüz modern ilişkiler haritasına sosyolojik bir bakış atan satir yani eleştiri aslında."

romantik komedi değilmiş de ilişkiler üzerine sosyolojik çalışmaymış bak sen! gören de before üçlemesi gibi bir yapım sanacak. bırakın sosyolojik çalışmayı dizinin gerçek hayatla kesiştiği kısımlar bile halley kuyruklu yıldızından daha nadir görülür cinsten.

normalde karakterlere değinmeye çalışırdım ama burda leyla taylan (serenay), ömer (metin akdülger) ve cem (hakan kurtaş) harici karakterlerin pek bir önemi yok hatta bu iki erkek karakterin bile önemi yok. yan karakterlerin hiç derinliği yok. her şey leyla için herkes leyla'nın etrafında bir uydu sadece. uydu diyip ay'a hakaret etmeyeyim onun yine bir işlevi var dünyamız için bunlar ise başrolümüzün etrafında dönüp dolanmak dışında işe yaramıyorlar.


situationship, lovebombing, ghosting, flashbacking vs fast forwarding, benching, crosschecking, truthordare son olarak wedding temaları ele alınan dizide; leyla üzerinden günümüz ilişkilerinin karmaşıklığını ve zorluklarını; ihanet & sadakat, arkadaşlık & aşk gibi konular karakterlerin yaşadığı duygusal dalgalanmalar üzerinden işlenmeye çalışılmış.

çalışılmış diyorum çünkü; 30 saniyelik reelslerdeki kadar bile anlatılamamış bu konular. 30-35 dakikalık bölümlerin son 5 dakikası credit, 5 dakikası da klipten ibaret geriye kalan 20-25 dakika da yüz kere thank you, next demekten, "wuhuv hayatı ne kadar uçlarda yaşıyoruz"dan ibaret.

yine netflix, yine gerçeğe değmeden yapılan içi boş karton yapımlar. böyle zengin avukat mı olur söylemini çok duydum ama katılmıyorum annesi diplomat, dayısı ünlü bir hukuk bürosu sahibi bir kadının bu zenginliğe sahip olması normal hatta siz zenginlik görmemişsiniz ohoo daha neler neler var... ama kendim de avukat olduğum için şunu rahatlıkla söyleyebilirim böyle bir çalışma hayatları yok. sabah kürek yapayım, öğlen arkadaşlarımla günaydın diyerek ofise gireyim, toplantılarda kafam başka yerde olsun, işle özel hayatı birbirine karıştırayım vs vs bunlar gerçek hayatla bağdaşmayan şeyler.

gelelim arkadaş grubuna: benim hayatta en nefret ettiğim topluluklardan biridir dizideki arkadaş grubu; kimsenin asla özeli yok ikili ilişkilerde yaşanan her şey arkadaş grubunda meze ediliyor, kimse kimseyi takmıyor, nasıl hissettiğinin bir önemi yok sadece beraber etkinliklere gidelim gezelim tozalım grubu. öğğ yani.

izlerken takıldığım noktalardan biri de leyla evinde köpek besliyor ama evcil hayvanı olan biri gibi davranmıyor. evden sabah çıkıyor gece dönüyor bazen dönmüyor da ertesi gün akşam dönüyor hadi diyelim mamayı ve suyu makine otomatik veriyor... yahu ben bu kadar uzun süre hayvanını yalnız bırakan kimseyi tanımıyorum. o hayvan da duramaz yani. keşke dizinin tek eksiği bu olsaymış, ne diyeyim.


dilim demeye varmıyor ama dizideki oyunculuğa gelelim; serenay yine aynı kişiyi oynamış hatta artık aynı kişiyi geçtim serenay gerçek hayatta da böyle biri gibi gözüküyor. enerjisi yüksek, cilveli, yanlış sevgili seçimleri, hırslı biri gibi duruyor uzaktan. o açıdan oyunculuğu iyi ya da kötü anlayamıyorum artık.

metin akdülger ve hakan kurtaş sırıtmayan nadir isimler. yan roller facia. boran kuzum, esra ruşan, efe tunçer, meriç aral, bade işçil, ahmet rıfat şungar… abi siz napıyorsunuz ya benim çocuk oyunculuk geçmişim var onlar bile kapışır sizin oyunculuklarla. meriç aral'a bayılıyorum ya ahaha! bir insan hiç mi rol yapamaz? hangi dizi olursa olsun hep aynı karakter ve hep aynı oynayamama. röportajlarda bir baktım herkes dizideki gibi daha doğrusu dizide kendilerini oynamışlar. enteresan yani.

daha da facia olanı aynı arkadaş grubundan insanları toplayıp dizi çekmişler. cast direktörlüğü vs hak getire tabi. zaten ülkemizde oyuncu seçimi diye bir şey yok. senarist yazıyor diyor serenaycım dizi yazdım oynar mısın? e metin akdülger var dijital dizilerin olmazsa olmazı, gruba bir tane erkek kanka lazım bizim ahmet rıfat'ı koyalım sanatçı esra var ya onun kocası, kız kanka kontenjanına bizim meriç aral'ı koyalım, diğer kız kankayı kim yapsak e bizim esra var onu koyalım ok güzel, bu esra hamile bir karakter olacak koca lazım hmm e meriç'in program yaptığı efe var iyi oyuncu değil ama olsun koyalım nolacak netflix sonuçta babamızın çiftliği. böyle yapmışlar kadroyu resmen.

network dedikleri bu torpil düzeni sadece oyuncularla mı kalmış hayır tabii ki; dizide kullanılan müzikler bile zeynep bastık, edis, serenayla geçmişte müzik projesi yapmış jabbar… müzisyenlerle de bitmiyor, sergi sahnelerinde kullanılan eserler (!) bu camianın kankası esra gülmen'e ait eserler. herhangi bir anlam ifade etmeyen modern sanat tanımının sınırsızlığından faydalanan eserleriyle dünya para kazanıyor yetmiyor kocasını da diziye sokuyor eserlerini de.


bunların dizide dekor olup gerçek hayatta eser diye gezilmesi bile kendi içinde ironi. geçmişte kendisini tanımadan bir sergisine gitmiştim daha geniş geniş yazmıştım (bkz: esra gülmen/@niye zahmet ettiniz)

özge özpirinçci'nin yıllar önce bir filmi vardı biz böyleyiz diye orda da yine arkadaş grubu toplanıp film çekmişti. böyle filmler bana yaz tatilini bedavaya getirmek için çekiliyor gibi geliyor.

sıra geldi senarist ece yörenç'e; geçmişinde aşk-ı memnu, kuzey güney, medcezir gibi diziler var açıkçası yeni dizi yazdığını duyunca heyecanlanmıştım. yukardan da anlayabileceğiniz gibi duygularıma karşılık veremedi. kendisi diziler çok uzun tvye iş yapmam diyordu röportajında e böyle ben de yapmam. ortalama 25 dk dizi yazıyorsun ortaya çıkan işe bakıyorsun vasat oh ne ala ne memleket. karakterlerinin çoğu avukat olup da hukuki danışmanlık almadan dizi yazmak ayrı garabet de neyse.

bir de aynı röportajda serenay'dan övgüyle bahsediyordu. serenay şöyle çalışkan böyle süper yahu tmm ben de seviyorum seranayı alice müzikali, fi dizisindeki balerin rolü vs gerçekten zorlayıcıydı ama bu dizide bir ekstrası yoktu ki. serenay'ı aradım ve hemen kürek sporunu öğreniyorsun dedim kürek çekerken elleri nasır oldu diyor ama toplasan 2 dk kürek çektiği an var. bu sporu öğrenmeye bile gerek yokmuş ki sergi sahnelerinde arkadaki eserler gibi dekor olarak kullanılmış bu kürek meselesi. bir de peruk olayı var ki ayrı facia. serenay yapımlar için çabalayan biri ama aile dizisinde oynadığı döneme denk geldiği için saçlarını kesmemiş onun yerine peruk kullanılmış. bu karar onun mu yoksa başka birinin mi bilmiyorum ama yıllar geçiyor leyla'nın saçı hep aynı stil. bari farklı peruk kullanın. aile dizisi bitince kesmiş saçlarını şimdi serenay ikinci sezon için.

toparlayacak olursam güzel kadınlar & yakışıklı erkekler, güzel kıyafetler & mekanlar, zaman zaman eğlenceli, senaryosu vasat, oyunculukları kötü, izle geç çok kasma kafasında bir dizi olmuş.

5.5/10