Her Kesimden İnsanın İzlemekten Keyif Alabileceği En İyi Basketbol Filmleri
Glory Road (2006)
çekilmiş en iyi spor temalı filmlerin başında geliyor. bu tarz filmlere kıyasla az klişeli, bol güzellikli bir film, gerçek ve çarpıcı bir hikaye oluşuyla da fark yaratıyor. aslında siyah-beyaz ayrımını spor üzerinden anlatan çok yapım var -remember the titans'la bayağı benzer yanı var örneğin- ancak glory road'u farklı kılan yanı, belki de basketbol oyununun seyrini değiştiren gerçek bir olayı çok başarılı şekilde anlatıyor oluşu.
Coach Carter (2005)
her saniyesinde kendi kendinize "bu oyunu seviyorum" dedirten, sadece basketbolla ilgilenenlerin değil herkesin sıkılmadan, severek izleyebileceği ve zevk alabileceği süper bir film. coach carter'ı izlemeyen basketbolsever olamaz ya da olmamalı bence çünkü gerçekten izlenilmesi gerek yahu...
Hoosiers (1986)
yapılmış bunca basketbol ile ilgili filmler arasında, basketbol oynanırken gösterilen görüntülerin en gerçekçi olduğu filmdir. filmi bir basketbolcu için bir eğitim kasedidir adeta.
He Got Game (1998)
başrollerinde ray allen ve denzel washington'un oynadığı basketbol içerikli gibi gözüken fakat oldukça ağır olan bir film. nba çıkışlı (sonradan çin ligi efsanesi oldu) stephon marbury'nin hayatı anlatılır filmde... annesinin ölümüne sebep olduğu için hapse giren babasıyla konuşmayan genç basketbolcunun devlet üniversitelerinden birine kayıt olmasını sağlaması için yetkililer, babasını bir süreliğine serbest bırakır. eğer ikna etmeyi başarırsa cezasını hafifleteceklerdir. çocuk çok yetenekli bir oyuncu olduğu için özel üniversitelerden inanılmaz teklifler gelmektedir. bir tarafta da babasının ikna çabası... zor bir karar vermek zorundadır. güzel bir film. müziklerini public enemy'nin yapmış olması da ayrı bir güzellik katmaktadır filme.
Blue Chips (1994)
basketbolla ilgili şimdiye kadar üretilmiş en önemli filmlerden biri olmasına rağmen (bir diğeri için (bkz: he got game)), hak ettiği değeri bulamamış bir film.
Hoop Dreams (1994)
son derece başarılı ve üzerinde çok fazla emek harcandığı belli olan bir basketbol belgeseli, ki zaten her şeyiyle 8 yılda tamamlandığı söyleniyor. çok ufak bir araştırmayla (wiki) 1971 doğumlu william gates ve 1972 doğumlu arthur agee'nin filmin çekildiği dönemden sonraki hayatlarının nasıl şekillendiğini görmek, filmin sanki 16 yıl sonra bile halen devam ediyor olduğu hissiyatını yaratıyor ya da ben artık iyice kendimi kaybettim, bilemiyorum.
film toplamda 11 ödül almış, ki bunlardan bir tanesi de 2007 yılında international documentary association'dan aldıkları gelmiş geçmiş en iyi belgesel ödülü. ayrıca filmin bir döneminde, borçlar yüzünden arthur agee'nin evinde elektrikler gidince, filmin akışının zarar görmemesi adına yapımcıların bu parayı ceplerinden ödedikleri söyleniyor.
Forget Paris (1995)
nba'yle alakalı çok güzel sahneleri vardır bu filmin. charles barkley ve david robinson'un nba'de kral oldukları bi dönemde çekilmiş film. jordanın bıraktığı dönem..
filmin başında robinson'la barkley'in birbirlerine girmeleri, ağız dalaşları ardından charles'ın maçın hakemi olan billy'ye gelip küfretmesi, tv'de charles hakeme dışarda rastlarsa döveceğini söyledi haberleri, billy'nin bunları dumur bi ifadeyle izlemesi.
ayrıca nba hakemlerinin hayatını da doğru ve gerçekçi yansıtmıştır.
Love & Basketball (2000)
her ne kadar şişirmelerle dolu da olsa basketbolseverlerin bir kere izlemesi gerekir.
White Men Can't Jump (1992)
bize, adı bahis işlerine karıştığından dolayı profesyonel kariyeri başlamadan biten üstelik başı mafya ile de belaya girmiş olan billy hoyle'u tanıştıran film. çenebaz ve üçkağıtçı sydney rolünde wesley snipes, billy hoyle rolünde woody harrelson ve billy'nin riziko (jeopardy) yarışmasına hazırlanmak için sürekli okuyan karısı rolünde rosie perez iyi iş çıkartmışlardır. filmin başında eşsiz venice beach basketbol ortamlarını görürüz ki aynı ortamlar aynı konu çerçevesinde american history x filminde de görülmektedir.
Cornbread, Earl and Me (1975)
1975 tarihli bir drama filmi. filmin başrolünde çok tanınan bir isim var, laurence fishburne. hem de en tıfıl haliyle, 12 yaşındaki ergen görüntüsüyle oynuyor filmde. onun dışında tüm karizmasıyla moses gunn, yeşil gözlü laker jamaal wilkes, güçlü siyah kadın rolünde rosalind cash, küçük bir rolde gözükse de büyük üstad antonio fargas oynuyor. bir basketbolsever olarak en etkileyici blaxploitation filmleri arasında ilk 10'a koyabileceğim bir film. müzikleri donald byrd ve the blackbyrds tarafından skorlanınca tadından yenmemiş tabii.
"he had the lightest touch in a heavy town."