SİYASET 24 Eylül 2020
84,5b OKUNMA     740 PAYLAŞIM

"Her Millet Layık Olduğu Şekilde Yönetilir" Cümlesinin Çıkış Noktası Nedir?

Çoğunlukla Churchill ya da Hegel'e atfedilen sözün kaynağı, bildiklerinizden daha farklı. Buyrun açıklayalım.
Joseph de MAISTRE

"her millet layık olduğu şekilde yönetilir" sosyal medyada nedense churchill'e, hegel'e atfedilmiş olan bir sözdür. oysa orijinali büyük olasılıkla joseph de maistre'nin "toute nation a le gouvernement qu'elle mérite." vecizesidir.

maistre savoie dükalığı kökenli bir diplomattır. işin ilginç yanı, "toute nation a le gouvernement qu'elle mérite." diyen maistre'nin azılı bir monarşizm taraftarı olmasıdır. haliyle asıl sorulması gereken soru, fransızın fin de siecle olarak tanımlayabileceği, aydınlanmacılığın ve devrimin yükseliş döneminde, progresivizmin (ilericilik) karşısında duran maistre'nin halkların kendi kaderlerini tayin edebilmelerini engelleyecek gerici sistemlerin avukatlığını yaparken o meşhur sözünü nasıl söyleyebildiğidir.

bunun izahı da şu olabilir:

maistre'ye göre tanrı her şeyin nedenidir. ilahi takdir doğanın modus operandisidir. varlıklar tanrı'nın kendilerine verdikleri doğaya göre hareket ederler lakin insan pek çok zaafları olan, aciz bir varlıktır. dolayısıyla, kitlelerin tepelerinde katolik bir yönetim olmalıdır ki bu yönetim bir tamirci işlevi görsün.

öyle ki, maistre haçlı seferleri'ni de tamirat misyonları gibi yorumlar. hatta saraybosna üniversitesi'nden joseph j. kaminski'nin maistre ile günümüz islami fundamentalistlerinin retoriklerini birbiri ile kıyasladığı bir çalışması vardır. kaminski, ışid ve el kaide'nin retoriklerinin maistre ile ne kadar benzeştiğini analiz eder.

21. yüzyılda, kalitesiz siyasetin doruklarında olunan bir dönemde, aklı başında bir insanın televizyonu açıp, gördüğü bir kravatlıya sinirlenmemesi zor olabilir. ancak "her millet layık olduğu şekilde yönetilir." gibi beylik laflar etmeden evvel bu lafları zamanında kimler hangi amaçla söylemişler bunları da irdelemekte fayda vardır.

günümüz demokrasilerinin patolojilerle dolu olduğu aşikar iken, demokratik sistemlerin tek bir mutlak uygulanma biçimi olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. demokratik sistemler reforma açıktır.

gelgelelim, "her millet layık olduğu şekilde yönetilir." aforizması felaketleri meşru kılmaktan, bireyi adil dünya inancına kurban etmekten öteye geçmez, ilerlemeci bir çözüm önerisi de sunmaz.

sözün kendisini inceleyecek olursak

her millet layık olduğu şekilde yönetilir, bir devletin ideal yönetim biçiminin, ilgili halkın profiline en uygun olanı olması gerektiğini anlatmaya çalışan hafiften totaliter bir söylem. faşizan çağrışımlarına rağmen ardında sağlam bir mantık zemini bulunan bir önermedir aslında.

devlet yönetimi idealist olunacak bir konum değilidir bir kere, kaynağını tebadan, sine-i milletten almayan bir yönetim biçimi çuvallamaya mahkumdur. olan, işte bu çuvallama safhasında durumu değiştirmeye çalışan gariban kullara olacaktır. millet zaten bir noktada iradesini tecelli ettirip, hak ettiği yönetim biçimini geçerli kılacaktır (milletin iradesi tecelli etmiştir). toplumsal dinamikler böyle söyler, söylemez mi?

bununla birlikte, halkın layık olmadığı bir yönetim biçimi sinsice günlük yaşamın en ince detaylarına kadar nüfuz edecek ve dejenere bir sosyal yaşantı ortaya çıkaracaktır. sosyal normlar ve iletişim kuralları bu geçerli yönetim mantığı çerçevesinde filizlenecektir. bu da özünde bu normlara uymaktan büyük rahatsızlık duyan ancak toplumsal yaşam tarafından bu tip şablonlara uymaya yöneltilen bir sürü yabancılaşmış bireycik ortaya çıkaracaktır. sosyal ilişkiler yozlaşacak, tuhaf davranış bozuklukları gözlenecektir.

lakin, elbette zayıf bir noktası vardır bu önermenin de. bir milletin "hak ettiği" yönetim biçiminin nasıl tespit edileceği sorusu pek de kolay yanıtlanabilecek bir soru değildir. nasıl anlaşılabilir ki bu? anket mi yapılacaktır "nasıl bir yönetim isterdiniz, soslu soğanlı?" temalı? ve eh, tabi bu soru yanıtlanmadan da yukarda ifade edilen mantıksal temeller hiçbir şey ifade etmeyecektir.

yine de zihinde bulundurulması, kurcalanması keyifli bir düşüncedir.

şu notu da buraya bırakalım

platon devlet adlı eserinde şöyle der:

"devlet yapıları, vatandaşların karakterlerinden değil de kayalıklardan ya da meşhur meşe ağaçlarından kaynaklanacak değildir herhalde, değil mi? vatandaşların karakterleri, ağırlıklarıyla ve önemleriyle başka şeyleri peşinden sürükler." bunu der ve daha önce ortaya koymuş olduğu, aristokrasi, sparta tipi devlet, oligarşi, demokrasi ve tiranlığı, yönettikleri insanların karakterlerine uygun olarak anlatır.

devlet'i okumuş herkesin "her millet layık olduğu şekilde yönetilir" ya da buna benzer bir cümleyi kurabilmesi muhtemeldir.