YAŞAM 16 Ekim 2017
34,7b OKUNMA     814 PAYLAŞIM

Hiçbir Canlıya Zarar Vermemek İçin Tarımı Bile Reddeden Bir Hindistan Dini: Jainizm

Jainizm, insanlara ve hayvanlara verdiği önem kadar bitkilere ve suya da değer veriyor. Katı bir vejeteryan anlayışının hüküm sürdüğü bu dinin, bilinen diğer dinlerden daha farklı gerçekleri var. Şaşırtıcı detaylardan oluşan bu dini Sözlük yazarlarıyla birlikte inceliyoruz.
Hindistan, Ranakpur'daki Jain tapınağı


jainizm, budizm ile reenkarnasyon gibi birtakım ortak yönleri de olan bir hindistan dini. mahavira isimli bir ermiş tarafından kurulmuş. 

Mahavira


evrenin sonsuz ve ebedi olduğuna ve bir yaratıcısı da olmadığına inanırlar. günümüzde sayıları 4 milyon civarında olan jainistlere göre kurtuluşun en önemli ilkesi, ahimsa dedikleri 'başkalarına acı, yasama zarar vermeme' ilkesidir. 

hiçbir canlı varlılığına zarar vermemeye çalışan jain'ler nefes alıp verirken bile herhangi bir canlıyı öldürmemek için ağızlarına maske takarak dolaşır, "katı ve kesin bir vejeteryan yaşam" sürerler. bir yere oturacakları zaman herhangi bir karınca veya böceği ezmemek için yanlarında taşıdıkları süpürge ile oturulacak yeri süpürürler. tarım yapmazlar zira toprağı kazma esnasında böcek ve kurtları öldürmekten korkarlar. bütün bunların yanında asıl ilginç olanı kendi hayatlarına son verebilme izni nedeniyle intiharın günah olmadığı ender inançlardan biri olmasıdır herhalde.

2000 bin yıl kadar önce kıyafet konusunda çıkan tartışmalar nedeniyle shwetambara ve dıgambara adında iki büyük mezhebe bölünmüşler(kıyafet tartışmasının da ne kadar eski ve evrensel olduğunu da öğrenmiş oluyoruz böylece). beyaz elbiseler giyen shvetambara'ların aksine dıgambara(ilahi elbise) mezhebindekiler isimlerinin hakkını vererek tamamen çıplak olarak gezerler. bu, maddi olan tüm şeylerden uzak durulması anlamına da gelirmiş. bu uygulamayı günümüzde de sürdüren bir kısım jainist'lerin bu kısmı genellikle manastır ve tapınaklardan dışarıya pek çıkmazmış.

tek bir otorite, kontrolcü bir tanrı yoktur bu inanışta.

Ranakpur'da bulunan Jain tapınağının dışardan görünümü


her canlı zaten bir tanrı gibidir. evren ve kuralları hep vardı, bi tanrı yaratmadı diye düşünülür.

reenkarnasyona inanılır, ruh defalarca hayat bulur, canlı yaşadığı bu tecrübeler neticesinde, (karma) evreni anlayabilir, ve sonunda moksha'ya ulaşılırsa reenkarnasyon son bulur, artık ruh doğumu ya da ölümü yaşamaz.

jainizme inanlar "katı ve kesin vejeteryan bir yaşam" sürmelerinin yanı sıra hiçbir canlıya zarar vermeme ilkeleri nedeni ile yer altında yetişen hiçbir sebzeyi de yemezler (havuç, patates, soğan, vs.) ayrıca kökü topraktan sökülen sebzeleri de (mantar vs.) yemezler. bütün bunların sebebi bu sebzeler toprak altından çıkartıldığı esnada birçok canlının ölmesi ihtimalidir.


beyaz elbise ile gezenler ayakkabı da giymezler, sebep yine aynı canlılara zarar vermemek.

muhtemelen intiharı dini bir ritüel olarak bünyesinde barındıran dünya üzerindeki tek din ve ya felsefe. antropologlar için oldukça leziz bu ritüele disiplinde sallekhana adı veriliyor ve tam manasıyla yıllar süren bir ölüm orucu. rahip ve ya rahibe, şayet var ise tüm sosyal yaşantısından vaz geçerek beslenmesini giderek kısıtlıyor. bu süreç kimi zaman on yıllar alabiliyor. sonunda aydınlanmaya hazır olduğunu düşündüğünde sıvı alımını da keserek ölüm orucunu tamamlıyor. 

muhteviyatında muktedir yaratıcı fikri barındırmayan din, intiharı günah sayıyor fakat, özünde yatan şiddet karşıtlığından doğan çileciliği eylemsizlikle sonuçlandırıp karma döngüsünü sonlandıran müritler, cemaat nazarında ermiş olarak kabul görüyor.

neyşınıl coğrafik'in taboo isimli belgesel serisinin bir bölümünde görüntülenmiş bir ritüel mevcut, lakin tüm aramalarıma rağmen bulamadım.