BİLİM 17 Ekim 2016
290b OKUNMA     1413 PAYLAŞIM

İkili İlişkilerimize Işık Tutan Kadın-Erkek Beyninin Kendi İçindeki Farklılıkları

Kadın ve erkek beyninin kendi içindeki farklı etkileşimleri günlük ilişkilerimize de yansıyor olabilir. Sözlük yazarı "zokondor" araştırmış, eğlenceli bir anlatımla paylaşmış. Buyursunlar.
iStock.com

erkek ve kadın beyninin sol ve sağ küreleri arasındaki etkileşim farkı.

çok afedersiniz pennsylvania üniversitesi'nde diffusion tensor imaging denen bir yöntemle beyindeki su moleküllerini gözlemlemişler.

çıkan sonuç bu. soldaki erkek sağdaki kadın beyni (adamınkinde iki küre arasında hiç bağlantı yok. odun da değil direkt kereste yapmışlar adamı. yani televizyonda maç gördüğü an ev yansa farketmeyen bir adamın beyni bu. benimkinin bu kadar da olduğunu sanmıyorum. birkaç tane de olsa bağlantı vardır herhalde :/)


erkekte küreler arasındaki işler birbiriyle çok iç içe değil. yani sol küre aktivitesi(konuşma-cümle kurma, hesap kitap, sıralı/ard arda yapılacak, mantıksal, analitik işlemler) daha çok kendi içinde olup bitiyor. sağ küre aktivitesi de (hayal, söze-cümleye dökülmemiş duygu ve düşünceler, müzik, imgeler, hisler, aynı anda yapılabilecek şeyler, sezgiler) kendi içinde olup bitiyor. kadında iki küre arasında etkileşim fazla. bu durumda kadınlar hislerini daha rahat söze dökebiliyorlar.

bunu doğrular nitelikteki bir olay da erkeklerde konuşma bozukluklarının daha sık görülmesiymiş. konuşma eylemi iki küre arasındaki bağlantıların kullanımına ihtiyaç duyan bir eylem. nasıl hissettiğini nasıl düşündüğünü sözlere dökebilmek. dikkat dağıtıcı ya da hisçe yoğun bir şey erkeğin konuşma yetisini azaltabiliyor, cümlesini bozabiliyor. bu yüzden erkekler için sorulan basit bir şeyi anlatmak yapmaktan daha zordur.

bu bağlantı farkını ilk okuduğumda ufuklarını ikiye katlama eşikleri deniz seviyesindeki tipik ekşiciler gibi büyülenmedim elbette. (-tekerlek yuvarlakmış çünkü ivmeleniyomuş bayır aşağı sallamışlar -off yala beni sapyoseksüelim, dinamik ivme grafiği görünce dayanamıyorum ben) ama gerçek hayattaki tecrübelerimle/gözlemlerimle birleştirerek düşünmeye başlayınca aydınlanma geldi*: bu yüzden erkekler bir hissi(üzüntü, sevinç, hoşlantı, aşk vs aklına ne geliyorsa işte) yoğun yaşarken o konuyu fazla konuşmuyor, konuşamıyor, tam o anda yaptıkları bir iş varsa onu az önce yaptıkları gibi yapamaz hale gelebiliyorlar. (bunu tersten giderek gözlemlemeye/sağlama yapmaya çalışmayın, yanılırsınız. adam kaç senedir erkek olarak yaşıyor bu dünyada, çıktıları saklamayı da bilir elbet.)

kadınlar ise bu süreçlerde kendilerini daha çok konuşarak ve hislerini paylaşarak daha rahat ifade edebiliyorlar. atıyorum hoşlanmanın ötesine geçtiği bir karşı cins üyesini gören erkekle konuşursanız tam kapasiteyle konuşamaz. ya odağı oradan çekecektir, öyle konuşabilecektir ya da odak noktası orasıysa en fazla bir "çok güzel amına koyim yaaa" ya da sizi susturacak/oyalayacak sıradan bir cümle çıkacaktır ağzından. sorduğunuzu anlamaması da olası. siz de "erkekler ne kadar reörörörö" dersiniz. çünkü sağ beyin o sırada aldı başını gitti. sağ beyin uçtu, kızın seslerinden şarkılar besteliyor, kızın gözlerinden oluşan tablolar yapıyor kendi kendine. ve bu tablolarda başka bir süs, çizgi, boya, ayrıntı yok. tabloyu anlat desen anlatamaz ki. siz ondan cümle, mantık, hesap kitap istiyorsunuz ama aradığınız sol beyine şu anda ulaşılamıyor. çünkü rasyonel dünyadaki izdüşümü ben diyeyim pomçik sen de şapşik gibi bir şey oldu o adamın. az önce neler neler diyen kıvrımlı beyni şu an patatesli poğaçaya dönüştü ve tek bir process hariç hiçbir şeyi koşamaz hale geldi. poğaça görseline dikkatli bakın 1 adet kıvrımı kalmış. (bu sadece hoşlantıda değil başka yoğun konularda da böyle.)

aynı durumu yaşayan bir kadını konuşurken dinleyelim. zaten biz ona konuş demeyeceğiz. coşkuyla o konuşacaktır. meriç olmak istemeyen erkekler ve uzunca süre meşgul edilmek istemeyen kadınlar derhal o ortamı terk etmeliler:

(anlatır): "şurası şöyle burası böyle", otururken sandalyeyi çekişi, dişlerinin dizilimi ve konuşurken kullandığı sözcüklerden örnekler, "bana böyle yaptı inana biliyo moson kızıaaaaaaaaam adam bunu böyle yapıyomuş!!"
(dinleyen kız): (içsesi: ne alaka ya?) sen biraz iyimser bakıyosun bence.
(anlatır): yaaaaaa işte ondan öyle olduğunu söyledi ben de hak verdim çünkü şundan şundan ve de şundan dolayı. bunları dinlerken şu ve şu özelliği inanılmazdı ve belime dokunurken anladım ki böyle sanki beni kıramayacak kadar nazik öte yandan da deli gibi istediğini gösterecek kadar güçlü ve istekli, yani aslında sertçe ama böyle merhametli.. nasıl desem ben hayatımda böyle bişey ilk defa..."

öyle anlatır ki dinleyen kadında bile bir etkilenme oluşabilir. bu yüzden eskiden size meyili olmuş ya da en azından olduğunu bildiğiniz kızların arkadaşları size süpermenmişsiniz gibi davranıyor hatta yaklaşabiliyor. aslında siz hep aynısınız, fakat onların kafasında belli ki başka boyutlara geçmişsiniz. kız bizi 90'larda uyuyakalan trt 3 spikeri gibi değil, ercan taner gibi anlatmış. şimdi normal halimiz mi gerçek, yoksa o ayrı boyutlardaki biz mi gerçek, ve aslında normal halimiz o mu olmuş oluyor, bütün bunlar ayrı bir tartışma konusu ve onu bu başlıkta tartışıyorlar: bütün iyi erkeklerin kapılmış olması. yani biz boşken itin götündeyiz, doluyken yere göğe sığdırılamıyoruz. ama obje hep aynı bizdik, dikkatinizi çekiyorum. biz gidip yerimize başkası gelmiyor değerlendirme değişirken. kadınların çoğuna spiker olmayınca maç güzel gelmiyor demek ki. ben bir erkek olarak spikersiz maçtan, gol atılınca adamın yaygarasından değil seyircinin sesinden, maçın kendisinden etkileniyorum. (burada şöyle bir özeleştiri yapmazsam haksızlık etmiş olurum ki, spiker anlatırken takım her zamankinden farklı ve daha iyi oynuyor evet.)

kadındaki örneği tabi ki erkekteki gibi tam spesifik yargılarla ve iç dünyadan olacak şekilde veremiyorum, daha çok dış dünyadaki çıktılara göre veriyorum. çünkü kadın beynini yalnızca gözlemlediğim kadarıyla anlatabilirim, içindeki işleyişi en fazla tahmin edebilirim. yani burada reverse engineering yapıyorum, kaynak kodunu bilmediğim için. az önceki erkek örneğimizin kafasında saf, katıksız, içinde o kadından başka hiçbir şeye yer olmayan tablolar varken, kadının beynindeki tablolarda gerçeklerle hayaller iç içedir:

adam hayatında sikseler oynamayacağı rolü kadının kafasında çekilen filmde, haberi olmadan, başrol olarak oynuyor o sırada. aklında sadece kendi saf tabloları, sadece kızın renklerinden oluşan tabloları varken, kendisini kadının kafasında diğer içeriklerden habersiz olduğu rengarenk bir karışımın içinde buluyor. erkeğin, bu karışımı önceden koklaması, duruma göre, kompozisyonun alacağı gidişatı ya da diğer malzemelerin kokusunu beğenmezse yavaştan topuklaması mümkün ama her erkekte yoktur o yetenek. yazının en başındaki, beyninin grafiğini gördüğümüz, ev yansa önündeki maçtan dolayı farkedemeyen adamda kesin yok mesela. ha bu yetenek istediği kadar olsun kendisi de kafada tablo çizmeye başladıysa, en farklı ve siz nasıl diyor, "kendini geliştirmiş" adam bile bu konuda maççı abiden beter hale gelir. patatesli poğaçanın linkini vermiştim. oradan son durumda kalan kıvrım sayısına tekrar bakabilirsiniz: 1.

erkek beyni multitaskinge de elverişli değil. sıkışık trafikte karmaşık muhabbet yapmak isteyen birinin yanında dinleyemememi* ve konuşamamamı* bir türlü kelime havuzundan sözcükleri yerinden çıkarıp cümledeki yerlerine koyamamamı ve geometrik hesaplar yapılırken, yayalar, diğer araçlar, kamyonlar, kaldırımlar, şeritler ve yollar* ile etkileşimler yaşanırken, bazen "dur bi bok anlamıyom" ve "şuradan bir çıkalım söylücem" dememi, bunu derken bile bayağı zorlanmamı, ya da hiç bunları diyemeden söylenenleri duymamamı, kaybolunca ter basmasını, kafa karışınca müziğe ve diyaloğa tahammül edemememi çok daha iyi anlamaya başladım. bizde tek çekirdek var ve o çekirdek o anki işe adanıyor. bilgisayar jargonuyla dedicated sistem var. shared değil. multitasking yok sıra sıra var.

(xy kalabalık ara sokakta araba sürüyor, xx yanında oturuyor.)
xx: -------.-----.sf-ds.f----------.-dg----- (xy'ye konuştukları böyle geliyor)
xy: hıııı(onaylama sesi)
xx: "burada şu an ontolojik bir kırılma var. bir tane yok çok var. aykırı olana linç var. her şeyi kutsallaştırma var. ortak dil yok, katran-tüy var."
(xy dediğini anlamıyor ve yapısal olarak parçalanamıyor. çünkü erkek.)
xy: dur bi dakka ttt tamam (bunu demeye çalışırken bile kaza riski yüzdesi artıyor. o sırada önüne çocuk fırlıyor, çocuğa çarpmayacak ama arkadakini de kendine çarptırmayacak şiddette freni kafada ayarlayıp ayağına veriyor. dörtyol ağzında 3 araba birden karşılaşıyor. kim geri çıkacak kim nereye girecek bunlar hesaplanırken bir yandan hareket ediliyor bir yandan da etraftaki cisimlere değilmemeli. bu aşamada xx'in söylediklerinin karmaşık olanları duyulmuyor. sadece xx kızarsa ya da sitem ederse "dur" diyebiliyor)

şimdi "bizim beynimiz daha mı üstün yanii ay olabilir mi öyle bişeyy" diyen kadınları duyar gibiyim. "dur". hemen öyle değil. işlem gücünün tamamını tek işe adayan beyinde, işlem gücünün bir kısmını (atıyorum %80'i) tek işe adanmış beyine göre haliyle, o sadece tek iş söz konusu olduğunda daha başarılı olunabiliyor. bu sefer "erkek mi üstün yani?" diyeceksiniz. hayır yine değil. her iş tek katmanlı mı? değil ki. yani üstünlük veya alçaklık değil, belirli işlere uygunluk, yatkınlık dereceleri farklı. yoğunlaşmanın gerektiği, tek merkeze odaklanılacak işlerde erkekler, çok yönlü ve sözel becerilerin harmanlandığı, toplumla iç içe işlerde kadınlar daha başarılı olabilirler belki. "belki". çünkü bu da illa böyle olacak diye değil. çeşit çeşit insan var, sen sırf kadınsın ya da sırf erkeksin diye belli şeylerde diğerlerinden iyiyim diyemezsin. bunlar birer varsayım. bugün sana bilim öyle der, inanırsın. 30 sene sonra bilim "aaa öyle değilmiş böyleymiş" der. aslında buna bilim denmiyor bilimle kandırmak denebilir. bu yorum/sonuç kısmı çünkü. bilim herkesten bağımsız kesin olan kısmına denmeli. ama bu aralar pek, sadece ona denmiyor.

yani ralli pilotluğunda erkek daha iyi, haber sunuculuğunda kadın daha iyi olabilir. bu bazı gerizekalıların iddia ettiği gibi "güzel kadını çıkarıyorlar ağzınızın suyu aksın" diye değildir. güzel erkeği çıkarınca da kadınların ağzının suyu akar. hem bir o kadar da kadın izleyici var. ama bunun asıl sebebi şu: duyguların yoğunlaştığı haberlere, olaylara dikkat edin. o tür durumlarda erkek spiker takılıp kalıyor "yani ben ne diyeyim ki" falan diyor. cümle kuramıyor, tip tip kameraya bakıyor. 5 saniye sessizliğin ardından haber videosu giriyor. kadın spiker ise "şöyle şöyle şöyle malesef böyle böyle ve bu yüzden de böyle işte görüyosunuz bu ülkede şu bile böyle böyle" diyebiliyor surat yaparak emprovize biçimde. gerçek cümleler kurmak yerine kullandığım "böyle"li "şöyle"li sözde-cümlelerin yoğunluğunu cinsiyetime verin, dışarıdan da gürültü geliyo, yazamıcam daha fazla.