NOSTALJİ 30 Mart 2017
56,8b OKUNMA     1060 PAYLAŞIM

İlkokulda Bir Sıraya Üç Kişinin Oturmak Zorunda Kaldığı Sıkış Tepiş Dönem

Hatırlarsınız, belli bir döneme kadar sınıflar oldukça kalabalık ve havasızdı. Artık çoğunlukla mazide kalmış bu dönemi Sözlük yazarlarının anektodlarıyla bir hatırlayalım.
Kaynak: Al Jazeera


candy izlerken anthony'nin attan düştüğü bölüme denk gelen dönemdir.

90'lı yıllardır.

ilkokul dönemime denk geliyor.
sıralarımız hep üçerliydi. üstelik öğretmenimiz kız kıza değil ya 2 kızın arasına bir erkek ya da 2 erkeğin arasına bir kız oturtuyordu. neymiş kızlar bir araya gelince ya da erkekler bir araya gelince çok konuşmasın ve de erkek ve kızlar birbirini daha iyi tanısın diyeymiş.
şimdi düşünüyorum da aslında doğru yapmış. yasaklar her zaman için çekici gelir insana. öğretmenimiz de bunu bir nevi engellemek istemiş bizi karma oturtarak. 

ama şöyle de bir durum vardı öğretmenimiz evliydi ama okuldaki arzu öğretmene yazıyordu.
tenefüslerde arzu öğretmenin penceresine gidip ıslıkla serenat yapıyordu ona. arzu öğretmen de ona şarkı söylüyordu. lan gözümüzün önünde cilveleşiyorlardı resmen. biz çocuktuk bizi sallamıyorlardı herhalde.

demek ki öğretmenimiz bize ; dediğimi yapın ama yaptığımı yapmayın demek istemiş.

solak olmanın verdiği avantajdan dolayı sıranın sol tarafında kombinemin olduğu dönem.

en azından daha iyi eğitim alıyorduk. daha terbiyeli daha ahlaklı daha saygılı gençler yetişiyordu o ilkokullardan. arkadaşlıklar daha samimi daha içten daha gerçek oluyordu.

misal her hafta birimiz eve götürüyorduk sıra örtüsünü, annemize yıkayıp getiriyorduk. annelerimiz sıkı sıkı tembihlerdi çok kokan şeyler konulmazdı beslenme çantasına, çünkü yanımızdaki arkadaşların canı çekebilirdi. o zamanlar herşeye kolay ulaşılamıyordu, herşeyin kıymeti vardı.

güzel zamanlardı.

ortada oturanla anlasip biii ikiiii uccc dedigimizde 3. sahsi az firlatmadik siradan disari gotumuzle. kim mi karli cikti bu isten, ortada oturan tabi ki.

ayrıca bu sıkış tepiş dönemin getirdiği bir karizma vardır. bugün yanım boş karizması. sıra arkadaşının gelmediği gün oluşan bu karizma, sınıf öğretmeninin diğer sıkış tepiş sıralardan birini rahatlatma amacıyla o sıraya transfer yapması sonucu son bulur.

bir sırada dört kişi oturarak donumda salladığım dönemdir.

ilkokulda olduğum döneme denk gelir, biz cetvelle ayırırdık sınırları, olur da birisinin dirseği filan diğerinin alanına geçerse, olay çıkardı. çek kolunu benim yerimden diye. test olurken de (bkz: test olmak) araya çanta ya da tercihen klasör konurdu. (bkz: okula klasörle gitmiş efsanevi nesil) ayrıca şimdi aklıma geldi, hulusi'den özür dilemek istiyorum, onu hep ortaya oturttuğumuz, sıranın en az kısmını ona verdiğimiz ve sürekli dirseğimizle dürttüğümüz için.

çok değil 7 yıl önce siirt ilimizin güzide bir ilçesinin köyünde bir sırada 5 bir derslikte 85 öğrenciyle sabah, bir sırada 4 ve aynı derslikte 67 öğrenciyle öğlen, toplamda da devamsızlarla birlikte 245 öğrenciyle tek başına ders işleyen bir öğretmen olarak ülkesinin gerçeklerinden uzak sanki uzak bir geçmişten bahseder gibi nostalji yapanları görünce üzülsem mi gülsem mi kestiremiyorum. hıhım evet var öyle köyler hala. hatta elektriği olmayan köyler bile var. ve evet günlerce bok attığınız, ay ışığından azami derecede faydalanmak için dolunayı bekleyen ayağı öpülesi öğretmenlerin sayesinde ayakta duruyor bu ülke. siz burada ne çok tatil yapıyor bu öğretmenler diye bık bık öterken kıçından ter damlıyor o insanların allahın dağında.

bi ara iki kızın arasında oturduğum için sevinçten kafayı yediğim, kafayı yediğim için de o okul sırasını evden götürdüğüm vazo ve yapma çiçekle süslediğim, sonra o kızların böyle bi malla oturmamak için sıralarını değiştirttiği dönemdir.

(bkz: çocukken yapılan abukluklar)

boyunuzun 100, çanta uzunluğunun 60cm olduğu ilkokul dönemi. öğretmenin "çiçek olun bakiyim" derken aslında sarmaşık olduğunuzu anladığınız, sıra arkadaşınızın hasta olup okula gelmeyeceğini öğrendiğinizde sevindiğiniz, bencillik duygusunun ilk tomurcuklanmaya başladığı dönem. öğretmenin sınav esnasında o sıkışıklığa rağmen aranıza çanta koydurup hem karışılıklı güven duygularınızın gelişmesine katkı sağladığı hem de klostrofobiyle tanışmanıza vesile olduğu dönem.