FELSEFE 5 Mart 2018
64,4b OKUNMA     850 PAYLAŞIM

İnsanın Hoşlanmasının Sınırlarını Çizmesi Açısından Önemli Bir Kavram: Tiksinmeden Doğan Arzu

Hoşluktan doğan arzu/istek genel olarak aşina olduğumuz bir kavram fakat bir de işin başka boyutu var.
HBO

iyiyi aramaya yönelten arzu ile ona zıt olan kötülükten kaçmaya yönelten arzu bir ve aynı arzu olsa da, hoşluktan doğan arzu tiksinmekten doğan arzudan farklı olmaktan geri kalmaz. zira hakikaten birbirine zıt olan hoşluk ile tiksinme, bu arzulara nesne hizmeti gören iyi ve kötü olmayıp, sadece ruhun çok farklı iki şeyi aramaya yatkın kılan, ruhun iki heyecanıdır. yani tiksinme /dehşet ruha ani ve beklenmedik bir ölümü göstermek için bize doğa tarafından verilmiştir. ( instituee de la nature) ; öyle ki bazen yalnızca bir solucanın dokunması ya da titreyen bir yaprağın sesi ya da gölgesi dehşete yol açsa da, ilk önce sanki duyularımıza çok açık bir ölüm tehlikesi sunulmuş kadar büyük bir heyecan duyarız. bu aniden ruhu böylesine mevcut bir kötülükten kaçınmak için tüm güçlerini kullanmaya sevk eden bir çalkalanma doğurur. işte genelde bu arzu türü “ kaçma / kaçınma “ (fuite) ya da “ iğrenme “ diye adlandırılır.

descartes

arzunun ilkel doğamızın bir parçası olan dürtülerimizden yönelen köklerini ele almak söz konusu olduğunda, yaşam ve ölüm arasında serilmiş yelpazeye göz atmak son derece doğru olacaktır. burada sadece beğeniye yönelten değil, doğrudan ihtiyaçlarımızın temeli olan arzuyu ele almak gerekir. bu ihtiyaçların hayatta kalmak ve buna bağlı temel gereksinimlerden başlayarak insan egosunun sınır tanımaz dünyasında var olanlara uzanabilir. iyi ile kötünün ayrımını bu noktada yapmak elzemdir. diğer varlıklara zarar verecek düzeydeki gereksinimler bir yana gayet masum görünen bir isteğe ulaşmak için gidilen yolun ne derece doğru olduğunu da düşünmek gerekir. hoşlanmanın sınırlarının belirlenmesinin ne derece önemli olduğu da burada ortaya çıkıyor. insan kendisine hoş gelenlerin ardında arzularını dizginleyemezse bu arzular ondaki hoşlanmayı tetikleyecek ve asla doyuma ulaşmayacak bir kısır döngü ortaya çıkacaktır. insan hayatta kalma sınırını geçen her ihtiyacını ve ardından gelecek isteği sorgulamalıdır. bu bölgede atılan her adımda insan uykuya dalabilir ve kendini hedonizmin sarhoşluğunda bulabilir, ki insan kendini kaybettiğinde küçük zevkler büyüyecek ve onlara uzanmak için gerekenleri elde etmek için her yol meşru görülmeye başlanacaktır. günümüzde insanlar alt ego ve egoların kaynaklı ihtiyaçlarına ve bu ihtiyaçlarından beslenen arzularına yenildikleri ve dahi bu konuda bir kısıtlamaya gidemedikleri için toplumsal ve hukuksal alanda kurallar bütünüyle kendilerini korumaya çalışmaktalar. koyulan her kuralı bir şekilde delmeye yönelim sıklıkla karşılaşılan bir durum çünkü salt olarak -yani nesnelerden, kişilerden sıyrılmış şekilde- başlı başına istenilenleri, ihtiyaçları elde etme arzusu insanın yaşamasına dair tüm dürtülerin üzerine çıkabilmektedir. bu yüzden yaşamdan bile vazgeçenleri görmek mümkündür.

iğrenme kaynaklı arzu, insanın hoşlanmasının sınırlarını çizmesi açısında olumlu bir etkiye sahiptir. bir bütünün içini ele aldığımızda hoşlanılan dünyayı sınırlayabildiği gibi bazen bağımlılık haline ve kendini kaybetme aşamasına gelmiş isteklerin önünde bir duvar olup insanı uçuruma düşmekten kurtarabilmektedir. söz konusu arzular olduğunda en çok yapılan hata iyi ve kötü ayrımında olmaktadır. genellikle bu ayrım haz temelli olarak yapılmaktadır. bu yüzden doğru ile yanlış ayrımı tercih etmekteyim ve her ne kadar yeterli olmasa da fayda üzerinde bir dayanak oluşturmaya çalışmaktayım. yeterli olmamasının nedeni ise fayda sadece bu dünya ele alındığında kimi zaman doğru görünmesine rağmen yanlışlar tarafında yer alabilmesidir. bu ayrı bir konu olmasına rağmen şu bir gerçektir ki insanın hazzı ile ona faydalı olacaklar genelde aynı doğru üzerinde gitmezler. önceki paragrafta olumlu görünen arzunun ardındaki zarara değinmeye çalıştım. burada iğrenmenin faydasına dikkat çekmek istedim. söz konusu yaşama dürtüsü olduğunda, iğrenme kaynaklı arzu, içimizdeki heyecanı şiddetli şekilde sarsarak insanı korusa da heyecanın tekrar yaşanma isteğinden kaynaklanan bir tehlike mevcuttur. ölümün sınırlarında yaşanan heyecan insanda bazen karşı konulmaz bir haz var edebilmektedir ki kötü olandan uzak tutması gerekirken, kötüye bağımlı hale getirebilmektedir.

arzuyu haz boyutunda iyiye yönelmek ve kötüden kaçınmak düzeyinde irdelediğimizde ikisinin köklerinin aynı yerden geldiğine katılıyorum fakat doğru ve yanlış söz konusu olduğunda arzunun kökleri zıt kutuplardadır. hazzın içinde fayda ile zarar, olumlu ya da olumsuz duygular içinde sıklıkla birbirine girmektedir. bununla beraber, doğru olandan gelen arzunun zarar vermesi ya da yanlış olandan gelen arzunun fayda getirmesi nadirdir. burada sorun şu ki; doğru olanı yapmaya iten arzu, haz alınan arzular karşında genellikle zayıf kalmaktadır. aslında hoşlanma ve tiksinmenin temelinde de sevgi ve nefret vardır. insanın arzularında kaynaklı kötülüklerden korunmak için yapabileceği ise, doğru olanı sevmeyi dilemektir ve bunun için çaba harcamaktır.