İnsanlık Olarak Yapay Zekadan Korkmalı mıyız?
yapay zeka (ai), bilgisayar çağının başlangıcından beri insanlarda korku ve endişeye sebep oldu. şimdiye kadar bu korku ve endişeler, genelde yapay zeka tarafından yönlendirilen fiziksel araçların insanlığı yok etmesi ya da köleleştirmesi ihtimali üzerine idi. ancak son birkaç yılda insan uygarlığının hayatta kalmasını beklenmedik bir yönden tehdit edebilecek yeni yapay zeka araçları ortaya çıktı. yapay zeka, ister kelimelerle, ister seslerle, ister görüntülerle olsun, dili işlemek ve oluşturmak konusunda bazı önemli yetenekler kazandı.
tarih boyunca belirli bir amaç doğrultusunda insanların duygu, düşünce ve inanışlarını şekillendirmek için kullanılan en etkili araçlar hikayeler olmuştur. hikayeler, genelde pek çok soyut varlığı, gerçeküstü olayları ve gerçeğin abartılmış ve çarpıtılmış versiyonlarını içeriyor olsalar da, dinleyen üzerinde yadsınamaz bir etki bırakırlar. bugün bile adına islam, hristiyanlık ya da yahudilik denilen ve esasen eski mitolojik hikayelerin bir araya getirilmesinden oluşan daha büyük hikayeler, tüm insanlığı etkisi altına almayı sürdürüyorlar.
peki insan olmayan bir zeka, hikaye anlatma, melodi besteleme, resim çizme, kanun ve kutsal yazılar yazma gibi konularda ortalama bir insandan daha iyi hale geldiğinde neler olabilir? insanlar chatgpt ve diğer yeni yapay zeka araçlarını düşündüklerinde akıllarına gelen ilk şey; ödev, makale, başvuru gibi evrakların hazırlanması gibi konular oluyor. sahte ve yanlı haberler üretme, yeni hikayeler yaratma ya da yeni kutsal metinler oluşturma gibi konularda sahip olduğu potansiyel ise genelde gözden kaçıyor.
17. yüzyılda rené descartes, belki de kötü niyetli bir iblisin onu bir yanılsama dünyasına hapsedip, gördüğü ve duyduğu her şeyi yarattığından endişe duyuyordu. antik yunan'da platon, bir grup insanın hayatları boyunca bir mağaranın içinde boş bir duvara dönük olarak zincirlendiği ünlü mağara alegorisi'ni anlatmıştı. mahkumlar, yalnızca duvara yansıyan çeşitli gölgeleri görebiliyor ve gördükleri illüzyonları gerçek sanıyorlardı. antik hindistan'da budist ve hindu bilgeler, tüm insanların yanılsamaların dünyası olan maya'nın içinde sıkışıp kaldığını belirtiyorlardı. yapay zeka devrimi bizi descartes'ın şeytanıyla, platon'un mağarasıyla ve maya'yla karşı karşıya getiriyor. dikkatli olmazsak, insanlık olarak varlığını dahi fark edemediğimiz bir yanılsama perdesinin arkasında sıkışıp kalabiliriz.
elbette yapay zekanın yeni gücü iyi amaçlar için de kullanılabilir; kanser için yeni tedaviler bulmaktan, ekolojik krize çözüm bulmaya kadar sayısız şekilde bize yardımcı olabilir. karşılaştığımız asıl sorun, yeni yapay zeka araçlarının kötülük yerine iyilik için kullanıldığından nasıl emin olacağımızdır. 1945'ten beri nükleer teknolojinin insanların yararına ucuz enerji üretebileceğini ama aynı zamanda insan uygarlığını fiziksel olarak da yok edebileceğini biliyoruz. bu nedenle insanlığı korumak ve nükleer teknolojinin öncelikle iyilik için kullanılmasını sağlamak için tüm uluslararası düzeni yeniden şekillendirdik. şimdi ise zihinsel ve sosyal dünyamızı yok edebilecek yeni bir kitle imha silahıyla boğuşmak zorunda kalabiliriz.
yeni yapay zeka araçlarını hala düzenleyebiliriz, ancak hızlı hareket etmeliyiz. nükleer silahlar daha güçlü nükleer bombalar icat edemezken, yapay zeka katlanarak daha güçlü yapay zekalar yaratabilir. ilk önemli adım, güçlü yapay zeka araçları kamuya sunulmadan önce sıkı güvenlik kontrollerinin yapılmasını talep etmektir. tıpkı bir ilaç şirketinin hem kısa hem de uzun vadeli yan etkilerini test etmeden yeni ilaçları piyasaya süremeyeceği gibi, teknoloji şirketleri de yeni yapay zeka araçlarını güvenli hale getirilmeden piyasaya sürmemelidir. yeni teknoloji için gıda ve ilaç idaresi'nin bir eşdeğerine ihtiyacımız var. yapay zeka araçlarının kamusal alanda sorumsuzca kullanılmasına bir son vermeli ve yapay zeka bizi düzenlemeden önce biz onu düzenlemeliyiz.
not: yuval noah harari'nin the economist'de yayımlanan söyleşisinden bazı alıntılar içeriyor.