İLİŞKİLER 14 Eylül 2017
31,3b OKUNMA     838 PAYLAŞIM

Instagram Like'larından Önce O Vardı: Sevdiğiniz İnsanın Fotoğrafını Cüzdanda Taşımak

Bu naif ve değerli eylem hakkında Sözlük yazarlarının hüzünlü tariflerine bir göz atalım.
iStock


anneler yapar, sevgililer yapar, ilkokul hatta ana okulundan beri can olduğunuz dostlar yapar, nadiren kardeşler de yapar... 

ama birilerinin cüzdanında resminiz varsa bilirsiniz ki, evet o kişi tarafından seviliyorsunuz... güzel bir duygudur... kim aksini iddia edebilir ki?

anne baba ve diğer aile bireylerinin fotoğraflarını taşımak en sık görülenidir. sürekli açılıp bakılmaz ancak onların orada olduğunu bilmek kişiye güven ve mutluluk verir.

tutunmaktır bazen. zor zamanlarda kredi kartlarına, kimliklere değil de varlıkları ödül olan, özlemleri bile ümit veren, varlıklarıyla sizi siz yapan ve siz olmaktan çıktığınızda geçmişi ve nereye ait olduğunuzu, gücünüzü hatırlatan insanların yüzlerine fotoğraftan da olsa bakabilmektir. onlar bilmezler bile, oysa o kadar fazlasıdır ki sizin için derin bir nefes alıp da yorgun bir anınızda işlevi sadece para koyup çıkarmak olacak cüzdanınızı sizin için değerli hale getiren o fotoğraflara bakmak. hayata mola vermek, güç toplamaktır bazen sevdiklerini her an yanınızda taşımak, sevdiklerinizin varlığı.

60 yaş üstü amcalar ve teyzelerin torunlarının vesikalıklarını taşıma ve otobüste, ziyarette, her yerde gösterip allah sahibine bağışlasın dedirtme eylemlerinin klasikleştirdiği bir olgudur. fakat bir çorap içinde saklanan sigara kadar klasik değildir.

unutmak istemeyen insanın kendine yaptığı en büyük kötülüktür. farketmezsin başta. resmini her gördüğünde gitmediğini, yanında olduğunu sanırsın. ben 11 yıl taşıdım, en yakın arkadaşım öldükten sonra fotografını. her an aklımdaydı zaten de bir fotografı kalmıştı elimde. geri kalan her şey yok olmuştu. atlatamadığımı anlayınca annem aklınca öyle bir çözüm bulmuştu. sadece bir kez sorabilmiştim, fotograflar nerde olduğunu, attığını söylemişti. gözlerimden yaşlar süzülmüştü, küsmüştüm çocukça, konuşmadım aylarca. yanımda vardı bir fotografı nasılsa, cüzdanımda saklamıştım. sonra bir gün cüzdanımı kaybettiğimde, fotografı da gitti. hiç bir şeye üzülmemiştim de o fotografı kaybettiğim için senelerce suçlamıştım kendimi.

gel zaman git zaman büyüdüm ya da büyüdüğümü sandım. bir fotografa ne kadar çok anlam yüklediğimi anladım. fotografı olsa da olmasa da özlüyordum nasılsa. kendimi suçlamayı bıraktım.

cüzdanda fotograf taşımak, başta huzur verir insana, sonra da yalnızlık.
sen ne anlam yüklersen, onu hissedersin günün sonunda.

bazen canı çok acıtan eylemdir.

yaklaşık 1 yıl önce kaybettiğimiz canım dedemden geriye kalan eşyalardan biri de cüzdanıydı. açıp baktığımızda içerisinde 55 yıllık hayat arkadaşı babaanemin, çocuklarının ve biz torunlarının fotoğraflarını gördük. hayatı boyunca kalbine sığdırdıklarını bir de cüzdanında taşımış benim aslan dedem. nurlar içinde yatsın.

yerini cep telefonunda fotoğraf barındırmaya bırakan davranış. annem bile cep telefonunda saklıyor artık resimleri.

ilk cüzdana sahip olduğum ilkokul yıllarından beri yaptığım eylem. ınstagram,facebook nedir arkadaşlar, eski bir fotoğrafın dokusunu, yaşlılığına tanık olduğun insanın gençlik enerjisini, gözlerindeki parıltıyı, yaşama sevincini bundan daha iyi gösteren, tanıklık eden bir şey olabilir mi?
o kağıt parçasının yıllarca muhafaza edilmiş olması bile değerini kat kat arttırıyor. hatta sorumluluk bile yüklüyor.
dedemin, babamın, anneannemin gençlik ve annemin nispeten daha yeni fotoğrafını cüzdanımda taşıyorum. başına bir iş gelecek diye çıkarmaya bile korkuyorum.

nostaljik eylemdir asla vazgeçmem. 

babamın, erkek kardeşimin ve bir de sevdiğimin fotoğrafı hep durur cüzdanımda. telaşla cüzdanda bir şey ararken göz göze geliveririz bazen sevdicekle. kocaman gözlerini görünce günümün geri kalanının güzel geçeceğine inandığım bir totemim bile var hatta.
daha sık görmek için pencereli cüzdan almaya yeltenirim hep ama bir türlü kısmet olmaz. kim bilir belki de totemimin temeli tesadüfen görmemdir.
babamla kardeşceğizimin fotoğrafları da mütemadiyen özlediğimden ayrılmaz yanımdan. cünkü bilirim ki onlar da cüzdanlarında bi tek benim fotoğrafımı taşırlar.

bundan 6-7 sene evvel bu geleneğin tarihe karışacağını sanmaktaydım ama yanılmışım. zira fotoğraf çekme özelliği bulunan cep telefonları yavaş yavaş yaygınlaşmaya başlamış, herkesin elinde bir tane bunlardan görülür olmuştu. günümüzde bilmem kaç megapiksel, bilmem kaç gb hafızası olan telefonlar mevcut. bu telefonlara belki de hayatınızda gördüğünüz tüm fotoğrafları yükleyip istediğiniz zaman doya doya bakabilirsiniz. tüm bu teknolojik gelişmelere rağmen yine de cüzdanda fotoğraf taşıma alışkanlığı hiçbir değişikliğe uğramadan kendisini korumayı başardı. bence bir tez konusu dahi olabilir bu mesele.

çünkü fotoğraf taşıma bir alışkanlığın devamı mı yoksa fotoğrafı taşınan kişiye verilen değerin bir göstergesi olarak mı gerçekleştirilmekte bunu ayırmak oldukça zor. elbette fotoğrafı taşınan kişi oldukça kıymetlidir, ama o kişinin fotoğrafı cep telefonu, dijital çerçeve vs. gibi elektronik ortamlarda da taşınabilirken ısrarla cüzdanda taşımak biraz garip olmakla beraber mutlaka mantıklı sebeplere dayanıyordur. en basitinden, telefon ekranını da tutarsın ama, parmaklarınla dokunduğun bir camdır, diğerinde ise kağıt. bu maddi farklılık bile insanın fotoğraftan yana tavır koymasında etkili olabilir.