İstanbul ve Ankara Birer İnsan Olsaydı Bir Günleri Nasıl Geçerdi?
ankara...
ankara'nın saati gece on ikiyi göstermektedir. saatin alarmı kurulur sabah yedi'ye. okul için. iş için. ankara, yatağına girer. gece rüya görür. sabah gördüğü rüyayı hatırlamaz. yedide uyanır. alarmı susturur, giyinir. yedi buçukta evinden çıkar, servise yürümesi on dakikadır, servis yediyi kırk geçe yerindedir. yolu on beş dakika, yarım saattir ankara'nın. ankara'nın saati şaşmaz.
sekizi yirmi geçe işte, okulda yerindedir ankara. yerine varana değin servisinde başını pencereye yaslar ve sakince hayal kurar. düşünür. gecikirse eğer sebep şehrin değil, insanın kendi kaprisidir. uyanamamıştır insan. ankara'nın kaprisi yoktur.
ankara sıcaktır. kuraktır. sıcağında, kurağında insanın kalbine serinliği veren, insanlarıdır. ankara soğuktur, ayazdır. ısıtanı yine insanı...
ankara'nın gece hayatı yoktur. bazı bazı gece geçe kalsa da, kalkacağı saati bilir, olması gereken saatte işinin başındadır. ankara, sorumludur.
ankara'nın mesai, ders saati biter sonra. ona güven veren arkadaşlarını arar. bir yerde oturup kahve içer, sohbet ederler. günlerden cumadır belki, cumartesi sorumsuz olabilir ankara, sorumsuzluk günüdür çünkü.
ankara bir bara gider. içtiği iki biranın etkisiyle sağa sola sallanıp dururken sırtına dokunan elin güvendiği o arkadaş eli olduğunu bilir. onun yüzüne bakıp gülümser. arkadaşı bir şeyler söyler, gülerler.
ankara'yı akşam eve ne olur ne olmaz diye arkadaşları bırakır. apartman kapısından girene değin ardından bakarlar. ankara, güvendiği insanların gözlerini üzerinde hisseder.
ankara, huzurdur. huzur, güvenin kardeşi. güveni hissetmek soluk alıp vermek gibidir, insanı yaşatır ama insan yaşadığını fark etmez.
ankara, ailenin babasıdır.
istanbul...
istanbul'un saati sabaha karşı dörttür. istanbul kendine defalarca söz vermiştir iş günü bu saate kalmamak için fakat yine sözünde durmamıştır. başı dönmektedir, zar zor anahtarı bulur, kapıyı açar ve odasına gitmeye üşenip kanepeye yığılır.
saati dünden altıya kuruludur istanbul'un. sabah altı'da alarmı değil, baş ağrısı uyandırır istanbul'u. kalkıp hazırlanır, gözlerinin altına kapatıcı sürer. gecesini saklamalıdır yabancı maddeler.
baş ağrısı için ilaçlarını alır. yedide evden çıkar. kaçırmaması gereken tam üç araç vardır. istanbul'un bunları kaçırmaması gerekir, bunların ise yine zamanında gelmesi. genellikle trafiğe takılırlar ama.
işe geç kalınır.
gün içinde istanbul'un başı yine ağrır. yine ilaç içer. başı düşer. uyuklar. aniden uyanır. ağrısı yine ensesinden saplanır. telefonu çalar, arkadaşı iş çıkışı taksime gelmesini söyler.
işten çıkar istanbul. yağmur bastırır. şeffaf şemsiyesini açar. onlarca istanbul, şeffaf şemsiyelerinin altındadır, yüzler buğulu ve ıslaktır şimdi bu şemsiyelerin altında.
taksime gelir. arkadaşı ve arkadaşının tanımadığı birkaç arkadaşıyla biraz içer istanbul. mekan değişir. başka bir yerde bu insanlarla içer. mekan değişir. arkadaşının arkadaşlarından biri istanbul'a sorular sormaktadır. mekan değişir. içilir. mekan değişir...
istanbul'un tanıştığı bu yeni arkadaşın eli, istanbul'un belindedir şimdi. istanbul çevresine bakar. rengarenk, yanıp sönen ışıklar. istanbul'un arkadaşı nerededir? istanbul'un yanındaki kimdir?
istanbul'un acaba gözlerinin altındaki boya akmış mıdır?
istanbul korkar. korku, huzursuzluğun kardeşidir. huzursuzluğu hissetmek kalp çarpıntısı gibidir, o zaman değin sizi yaşatan kalbin atıyor olduğunu çarptığını hissettiğinizde anlarsınız.
yani yaşıyor olduğunuzu. yaşamanız gerektiğini.
tanımadığı bu eli gülümseyerek belinden çeker istanbul. silmek üzere bu yeni arkadaşın numarasını, belki de sadece korkudan, telefonuna kaydeder. diğer arkadaşına hoşçakal demeden mekandan istiklal'e çıkar.
istiklalde sarhoş bir genç, istanbul'un kolundan tutup onunla beraber konsere gelmesini söyler. gülümseyerek gencin tanımadığı elini çeker istanbul. önüne bir deli çıkar, burada ne yaptığını sorar. çıkarır biraz bozuk para verir ve onu susturur. sorulmaması gereken sorular sormaktadır ona deli.
taksi duraklarına doğru ilerler.
yolda beklerken önünde bir araba durur, nereye gidecekse götürebileceğini söyler. teşekkür eder istanbul, taksiye bineceğini söyler.
şimdi takside olabildiğince ayık görünmelidir. görünür de. taksici, aslında evinin bulunduğu sokağın çok dik olduğunu, inemeyeceğini fakat gecenin bu saatinde tek başına onu bırakmanın tehlikeli olacağını söyler. onun da baba olduğunu.
apartmanın kapısında bırakır ve gider. evin kapısından girerken şimdi istanbul, ardından bakan güvenli gözler hissetmez.
çöpten bir tıkırtıyla beraber kalbi ağzına gelir istanbul'un. kedidir. ya da hisarüstü'nün bir faresi. anladıktan sonra derin bir nefes alır.
anahtarı açıp içeri girer. üst kattan bağırış sesleri gelmektedir. saate bakar, yine gece ikiyi etmiştir.
en azından yarın pazardır. öğleye kadar uyuyabilir.
yatağına yatar. telefonuna alıp kaydettiği numaraya bakar. "o kimdi ki?" diye sorar içinden, umursamaz sonra. numarayı siler. telefonundan silmeye kıyamadığı bir zamanın sevdiklerinin mesajlarından birkaçını okur sonra, okurken uyuyakalır.
rüyasında bir şeylerden kaçmaktadır. bir şeylere ulaşmakta. bir şeyleri sevmekte. bir şehre aşık olmakta. bir şehre aşık olmanın götürdüklerini dünyaya göstermekte. uyandığında hepsini hatırlamak üzere rüya görmektedir istanbul.
istanbul, hayatın kadınıdır.