DÜNYA 6 Haziran 2018
171b OKUNMA     1282 PAYLAŞIM

Kanada ve ABD Komşu Olmalarına Rağmen Nasıl Bambaşka Hayat Tarzlarına Sahip Oldular?

"ABD ve Kanada arasındaki farklar nelerdir?" sorusu en az bir defa aklımızdan geçmiştir. Evet, Kanada ve Amerika arasında sandığımızdan çok daha fazla fark varmış. Bu farkları ve oluşma nedenlerini Sözlük yazarı "diesel1907" tertemiz bir şekilde açıklıyor.
iStock

aslında abd ile kanada arasındaki farkları az çok herkes biliyor da bu farkların nasıl oluştuğunu ve bunlara neyin sebep olduğunu hiç düşündünüz mü? (düşündük). tamam o zaman entry'nin geri kalanını okumanıza gerek yok. geri kalanlar için ufak bir analiz yapalım.

şimdi abd de kanada da avrupa'dan atlantik okyanusunu aşan göçmenler tarafından kurulmuş ve iki ülke de anglosakson kültürüne ait. bununla birlikte iki ülke arasında o kadar çok kültürel fark var ki. mesela kanada bir çok anlamda hala avrupa'dan kopamamıştır ve avrupa'dakine çok benzer siyasi bir sistemle yönetilir. yine avrupa'dakine çok benzer eğitim ve sağlık sistemine sahiptir. abd ise avrupa'dan çok farklı bir kültüre, yönetim şekline, sağlık ve eğitim sistemine sahip. peki neden? bu fark nereden geliyor?

bu farkların sebebini 4 farklı kategoriye ayırmak mümkün

1) dinsel farklılıklar

2) coğrafi ve iklimsel farklılıklar

3) siyasi farklılıklar

4) diğer

bu farklılıklardan en önemlisi dinsel farklılıklar

1500'lerden 1800'lere kadar abd'ye göç edenler daha çok avrupa'da yaşayan aşırı dindar protestan takımından oluşuyor. bunların çoğunun avrupa'dan amerika'ya göç etme hikayesi avrupa'daki katoliklerin zulmünden kaçma üzerine kurulu. özellikle ingiltere ve almanya'da oldukça güç kazanan protestan hareketiyle mevcut katolik düzen arasında sürtüşme çıkıyor ve protestanlardan dindar olan kesim "hicret etmek" ayağına amerika'ya geçiyor.

ilginçtir ki bugünkü pennsylvania eyaletinin kurucusu olan ve eyalete ismini veren william penn dini bir liderdir. kendisi ingiltere'de doğmuştu ve kurduğu cemaat ingiltere'de bazı baskılara uğrayınca amerika'ya göçüp cemaatiyle beraber yaşayabilmek için epeyce büyük bir toprak parçası satın almıştı. işte o toprak daha sonra pennsylvania eyaleti oldu. o zamanlar ingiliz devleti william penn'e "ey pensilvanya, sen kimsin be?" demiş miydi bilmiyoruz ama penn'in kurduğu cemaat zaman içinde çok güçlenmiş ve siyasi bir güç haline gelmiş. hatta abd'nin iç işlerine karışmaya başlayıp bir çok dinsel kanunu geçirmeye çalışmışlar. sonradan cemaat parçalanmış ve dağılma sürecine girmiş.

o günlerde abd'ye göç eden avrupalı göçmenlerin %70'inden fazlası protestanmış. günümüzde abd nüfusunun sadece %20'sı katolik ve bunların da büyük bir kısmını meksikalı ve diğer latin göçmenler oluşturuyor. beyaz amerikalılar içinde katoliklerin oranı %10 bile değil. bununla beraber kanada'ya göç eden avrupalılar'ın %70'inden fazlası katolikti. yani daha abd-kanada devlet haline gelmeden iki ülke arasında din bazlı kültürel bir farklılık oluşmaya başlamıştı.

william penn

şimdi de coğrafi ve iklimsel sebeplere gelelim

amerika da kanada da coğrafi olarak kocaman bir alana sahip ve iki ülkenin de iki okyanusa da kıyısı var. yalnız iki ülke arasında bariz bir iklim farkı var. kanada abd'ye göre çok daha soğuk bir ülke. bu ne anlama geliyor? abd'ye göç eden avrupalılar ülkenin dört bir yanına dağılırken kanada'ya göç edenler sıcak kalabilmek ve birbirlerine yardımcı olabilmek için belli noktalarda toplanmış. bugün bile kanada nüfusunun büyük bir çoğunluğu birkaç şehir arasında dağılmıştır. mesela nüfusu 35 milyon olan kanada'da toronto bölgesinde 6 milyon, montreal bölgesinde 4 milyon, vancouver bölgesinde 3 milyona yakın insan yaşıyor. kanada nüfusunun yüzde 85'i ülkenin güney ucunda yani abd sınırının dibinde yaşıyor.

peki bu, iki ülkeyi nasıl etkilemiş? kanada'da hava soğuk ve iklim şartları sert olduğu için insanlar hayatta kalmak için bir arada yaşamaları gerektiğini öğrenmişler ve büyük şehirlerde kitleler halinde komünite düzeniyle yaşamışlar. amerikalılar tüm ülkeye dağılarak "kendi başlarının çaresine" bakmaya çalışmışlar. kanadalılar şirinler köyü gibi bir arada yaşaya yaşaya ortak sağlık ve eğitim sistemi gibi sistemler geliştirmişler. abd'de daha dağınık yaşandığı ve herkes basının çaresine baktığı için bu tür sistemler yerel olarak geliştirilmeye çalışılmış ve dağınık bir sistem ortaya çıkmış (lanet olsun dostum!). mesela amerikalılar aynı zihniyetin ürünü olarak tepeden tırnağa silahlanırken kanada'da silahlanma oranları daha düşük kalmış.

montreal, kanada.

üçüncü olarak iki ülkenin kuruluş şekilleri arasında da farklar var

iki ülke de ingiliz kolonisi (sömürgesi) olarak ise başlıyor. abd ta 1700'lerde ingiltere'ye savaş açıyor ve ayrı eve çıkıyor. kanada ise bağımsızlığını kazanmak için çok daha uzun süre bekliyor ve bağımsızlığını diplomatik yollarla elde ediyor. 1800'lerin ortasında özerklik kazanan kanada 1930'larda ingiliz parlementosunun izniyle masa başında da olsa bağımsızlığını ilan ediyor. bu iki ülkenin kültürünü derinden etkileyen bir gelişme. ingiltere'nin baba, abd ile kanada'nın da 2 çocuk olduğunu düşünün (aslında üç çocuk var çünkü avustralya da var). çocuklardan biri 18 yaşına girer girmez isyan ediyor ve ayrı eve çıkıyor, diğeri yıllarca baba evinde kaldıktan sonra memurluk sınavını geçiyor, eli yüzü düzgün helal süt emmiş bir kız buluyor ve babasının elini öperek ayrı eve çıkıyor.

şaka bir yana abd avrupa ile olan bağını 1700'lerden itibaren adeta bıçakla keser gibi sokup kopartıyor ve bundan sonra kendi yolunu çiziyor. kanada ise 1930'lara kadar kendisini avrupa'nın bir parçası olarak görüyor, avrupa ülkeleriyle birebir ilişki yürütüyor, avrupa'nın yanında adeta bir çıraklık dönemi geçirerek akrabalık bağlarını bozmuyor. hatta 1947'e kadar kanadalılar ingiliz pasaportu taşımaya devam ediyor. abd ingiltere'den savaş yoluyla ayrılmakla kalmıyor üstüne ingiltere, almanya ve ispanya gibi bir çok avrupa devletiyle defalarca savaşıyor. kanada ise o toplara hiç girmeyerek akraba ziyaretlerini sürdürüyor. bu yüzden kanada'daki devlet yönetimi, eğitim ve sağlık sistemleri avrupa'dakine daha yakın olarak kalmayı başarıyor.

"abd devrimi" olarak anılan bağımsızlık savaşı 1775 – 1783 yıllarında gerçekleşmişti.

dördüncü sebebe gelirsek

abd'ye avrupa'dan göç edenlerin çoğu kontrolsüz bir şekilde göç ederken kanada'ya göç edenler bizzat ingiltere ve fransa devletlerinin seçtiği belli başlı kriterlere uyan bir zümreden oluşuyor. 1600'lerden itibaren kanada'ya gidenler burada ingiltere ve fransa devletlerini temsilen kürk ve balık ticareti yapmaya başlıyor ve yerlilerle aralarını iyi tutmaya çalışıyor. ingilizler tarafından kanada'da ticaret yapması için kurulan hudson's bay şirketi ülkede bir monopoli haline geliyor ve bir süre sonra güçlenerek devlet kadar yetkili bir hale geliyor. kanada'da yaşayan hemen hemen tüm beyazlar bu şirketin elemanları veya şirketle bağlantılı olduğu için ülkede yürüyen işleri tek çatı altında kontrol etmek daha kolay oluyor. abd'de ise binlerce irili ufaklı şirket kurulduğu için kimin eli kimin cebinde belli olmuyor. gerçi bu ülkedeki inovasyon kültürünü de arttıran bir olay olduğu için avantaj da sayılabilir.

alberta, kanada'da bulunan hudson's bay şubesi.

beşinci sebebe gelince kanada sert bir iklime sahip olduğu için abd'ye göre daha az göç alıyor

bu durumda ülkenin nüfusu daha az oluyor. bugün abd ile kanada'nın yüzölçümü birbirine yakın olmakla beraber abd'nin nüfusu kanada'nın 10 katı büyüklüğünde. nüfusun çok olduğu abd'de çeşitlilik de çok oluyor ve bu da abd'nin kanada'ya göre daha farklı bir kültürel yapıya sahip olmasını sağlıyor.


altıncı sebebimiz devlete duyulan güven meselesiyle ilgili

amerikalılar devlete pek güvenmezler ve devletin işlerine karışmasını istemezler. bu yüzden abd'de devlet halkı biraz daha serbest bırakmıştır, vergiler daha düşüktür, kurallar daha azdır ama aynı zamanda devletin sağladığı imkanlar da (örneğin bedava sağlık ve eğitim) daha azdır. bunun sebebi de yukarıda saydığım maddelerden birine bakıyor. abd ingiltere'den kavgalı bir şekilde boşandığı için halkın devlete bakış açısı da oldukça kuşkucuydu. bu yüzden o günlerden günümüze kadar amerikan halkı hep silahlandı ve hiç silah bırakmadı.


yedinci sebebimiz abd'nin zamanında bir iç savaş yaşarken kanada'nın hiç iç savaş yaşamamasıdır

abd'nin kuzeyiyle güneyi arasında iki farklı dünya kadar fark vardı. kuzeydeki eyaletlerde inovasyon, teknolojik gelişme, akademik çalışmalar ve aydınlanma öne çıkarken güney eyaletlerde ırkçılık, kölelik, aşırı dincilik gibi kavramlar öne çıkıyordu. eninde sonunda bir patlama yaşanacaktı ve kuzey-güney savaşında bu patlama yaşandı. kanada'da hiçbir zaman böyle bir savaş yaşanmadı ve böyle bir savaşın yaşanması için gerekli ortam da mevcut değildi. kuzey güney savaşından 150 yıl sonra bugün bile abd'nin kuzey ve güney eyaletleri arasında sürtüşme yaşanıyor ve bu savaş abd'nin millet olarak bir araya gelmesini en az 50-60 sene erteledi.


sekizinci sebebimiz abd'nin ekonomik olarak çok daha büyük olmasıdır

abd her zaman kanada'dan kat kat fazla nüfusa sahipti ve kendi içinde dev bir pazara sahipti. amerikalı üreticiler küreselleşmeden önce kendi ürettikleri ürünleri amerikan pazarında rahatlıkla satabilirken kanada'da pazar düşük olduğu için mallar avrupa'ya ve diğer ülkelere satılmak zorundaydı. kanada abd'ye göre daha çok ihracata bağımlı olduğu için diğer ülkelerle daha iyi geçinmek ve daha iyi ilişkiler sürdürmek zorundaydı. amerikalılar "işine gelirse kardeşim" mentalitesine sahipti.

abd'de bir petrol rafinerisi

yine de iki ülkenin kültürü arasında çok fazla benzerlik var

aynı zamanda abd'nin eyaletleri ve kanada'nın illeri arasında bile kültürel farklar olduğunu hesaba katarsak bazı kanada şehirleri kültür olarak bazı amerikan şehirlerine daha yakınlar. mesela vancouver şehrinin kültürü seattle veya portland kültürüne daha yakınken toronto'nun kültürü chicago'ya daha yakın olabiliyor. ikisi de kanada şehri olan vancouver kültürüyle toronto kültürü arasında dağlar taşlar kadar fark varken seattle kültürüyle chicago kültürü arasında da dağlar taşlar kadar fark var. ne demişler? coğrafya kaderdir.

ha bu arada 1812'de abd ile kanada arasında bir savaş yaşandı ve bu savaşta abd başkanının evi olan beyaz saray kanadalılar tarafından kundaklandı ama o başka bir entry'nin konusu. hatta 1840'lara doğru abd ile kanada (daha doğrusu kanada'nın o zamanki sahibi olan ingiliz krallığı) bu kez oregon uğruna yeniden savaşın eşiğine geldi (ki ben olsam ben de savaşırdım) ama son anda savaştan vazgeçildi. o da başka bir entry'nin konusu. neyse konu dönüp dolaşıp oregon'a geldiğine göre entry'i bitirme vaktim gelmiş demektir.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir