DÜNYA 25 Aralık 2017
204b OKUNMA     1106 PAYLAŞIM

Kanada'nın Türkiye'yi de Kapsayan Yeni İltica Yasası Tam Olarak Neleri İçeriyor?

Kanada, geçtiğimiz günlerde Türkiye vatandaşlarının iltica başvurularına kolaylık getirme kararı aldı. Bu karar ile Kanada içerisinden yapılan başvurular, mahkeme sürecinden muaf tutularak iltica başvuruları hızlandırılmış olacak.

Kanada, genel olarak göçmen ve sığınmacılara karşı dost canlısı tavrıyla bilinen bir ülke.


Kanada Göçmen Koruma Dairesi'nin 1 Ocak 2018'den itibaren yürürlüğe girecek kararı, iltica etmek isteyen kişilerden sadece Kanada'da bulunanları için geçerli olacak. İltica etmek isteyen Türkiye vatandaşlarının işlemleri mahkeme sürecine gerek görülmeksizin hızlandırılmış şekilde yapılacak. 


Kanada bu kararı, kendi ülkelerinde tehlike altında olan kişilere hızla mülteci statüsü verilerek korunmalarını sağlamak için uyguluyor.

Kanada genel olarak başvuru işlemlerini bazı durumlarda hızlandırıyor: Söz konusu ülkeden benzer gerekçelerle yapılan başvuruların artması; bu ülkeden başvuruların yüksek oranda kabul görmesi ve bu ülkeye ilişkin ortak iddiaların incelenip onay verilmesi.


Mevzubahis listeye Türkiye ile birlikte alınan diğer ülkeler ise şöyle

Afganistan
Burundi
Mısır
Eritre
Irak
Suriye
Yemen

Resmi açıklama için buradan


Sözlük yazarlarının durumu aydınlatıcı görüşleri ise şöyle

bu habere sevinen üniversite mezunu arkadaşlara birkaç hukuki ve pratik gerçekten bahsetmek istiyorum.

öncelikle haberde bahsedilen koşullarda kanada'ya gitmeniz halinde hukuki statünüz mülteci olacak. bu çok önemli bir husus, zira mülteci dediğimiz kişi çeşitli gerekçelerle kendi ülkesinde hayati güvenliği tehlike altında olduğu için başka ülkeye sığınır. asla göçmen değildir, zira göçmen kendi rızasıyla başka bir ülkeye yerleşen ve karşı ülkenin bilgi ve izni dahilinde yaşamını bu ülkede devam ettiren kişidir.

göçmen ya da mülteci olmanın size getirdiği en önemli fark kabul safhasındadır

ülkelerin göçmeni kabul etmeme hakkı bakidir fakat mültecinin iltica sebebini ispatlaması halinde ülkelerin cenevre sözleşmesi gereğince mülteciyi kabul etmeme gibi bi seçeneği söz konusu değildir. ki kanada getirdiği bu değişiklikle sizi ispat yükünden kurtarıyor. türkiye cumhuriyeti vatandaşı olduğunuzu ispat ettiğiniz an ülke başvurunuzu kabul etme yükümlülüğü altında.

iki statü arasındaki bir diğer önemli fark mültecilerin asla sınır dışı edilememesidir. göçmeler herhangi bir suça karışır ya da göçmen olma şartlarından birini kaybederlerse sınırdışı edilebilirler; fakat bu durum mülteciler için söz konusu olmaz. elbette bu mülteci istediği suçu işlesin kimse ona dokunamaz anlamına gelmiyor. iltica ettiğiniz ülkeden sınırdışı edilemezsiniz ama o ülke hukukuna göre yargılanır ve cezai müeyyideye çarptırılırsınız.

kulağa hoş gelen farkları geçecek olursak sizi rahatsız edecek ilk fark kendi ülkenize giriş çıkışlarda karşınıza çıkacaktır

zira göçmenin herhangi bir hayati tehlikesi olmadığı için dilediği gibi gezer, istediği zaman istediği yere gider. fakat mülteci kendi ülkesine asla gidemez, zira rahat rahat girip çıkabildiği ülkede hayati tehlikesinin olduğundan bahsetmek zaten mantığa aykırıdır. (meali, dünyanın her yerini gezebilirsiniz ama bayramda ananızı babanızı görmeye gidemezsiniz.)

bir diğer fark ise mülteci ve göçmenlerin oturdukları yerlerdir. mültecileri kabul eden devlet onlara oturacakları bir yeri göstermek zorundadır ve bu yerlere mülteci kampı adı verilir. her ne kadar cenevre sözleşmesinde mültecilerin insan hakları evrensel beyannamesinde sayılan bütün haklara sahip olduğu düzenlenmiş olsa da uygulamada durum pek öyle değil. oturma hakkı dediğiniz izin biraz karmaşık ve fazla bürokrasi gerektiren bir sürecin sonunda elde ediliyor. özellikle göçmenlere bile istediği herhangi bir yerde ikamet etme hakkı tanımayan, gelirsen ancak şu şehirlerde oturabilirsin yoksa gelemezsin diyen kanada'nın mültecilere diledikleri yerde oturma imkanı vereceğini düşünmek biraz fazla saf bir düşünce olacaktır. (meali kanadanın yozgat'ında oturmaya hazır olun)


benim açımdan en büyük önem arzeden fark ise çalışma iznine ilişkin

yine göçmenlerde kabul eden devletin bir iş bulmak, kişinin çalışmasını sağlamak gibi bir zorunluluğu yoktur. siz, keyfinize ve sahip olduğunuz vasıflara uygun bir iş bulup çalışabilirseniz ne ala, yoksa zaten muhtemelen göçmenlik statüsünü kısa sürede kaybedersiniz. mültecilerde ise kabul eden devlet iş imkanı sağlamakla yükümlüdür. ve benim problemli bulduğum nokta, ülkelerin mültecilere vasıfsız iş imkanları sağlıyor olması. tekrar belirtmek gerekir ki cenevre sözleşmesinde mültecilerin insan hakları evrensel beyannamesinde sayılan bütün haklara sahip olduğunun düzenlenmiş olması bir anlam ifade etmiyor; zira sizi kabul eden devlet size çalışamazsın demiyor. ama pratikte bir mültecinin vasıflı bir işe girebilmesi imkansıza yakın. hiçbir kurum/kuruluş mülteci çalıştırmayı kendisine yükleyeceği ek sorumluluklar sebebiyle kolay kolay kabul etmez. avrupanın çeşitli yerlerinde yıllardır yaşayan mültecilerle konuştuğunuzda aralarında pek çok lisansüstü eğitim almış ikiden fazla yabancı dil bilen insanın yer aldığını fakat bu insanların dahi yıllardır vasıfsız işlerde çalıştıklarını göreceksiniz. (meali isterseniz çift doktoralı olun, mülteci olduğunuz sürece tuvalet temizleyiciliğinden başka bir işe girebilmeniz çok zor. sahip olabileceğiniz en iyi iş lüks bir restoranda garsonluk. okuduğunuz onca yıla, verdiğiniz emeklere saygılar.)

ekşi sözlük'teki türkiye'den siktir olup gitmek başlığı ve bu başlıkta yazanlar hepimizin malumu ama herhangi bir ülkeye iltica etmeden önce hayallerinizin gerçekliğini doğrulamanızı tavsiye ederim. sonra büyük hayallerle gidip, sahip olduğunuz imkanlardan çok çok daha aşağısıyla karşılaşmak düşündüğünüzden çok daha yıkıcı olacaktır.

Toronto


bazı tiplemelerin iyimserliğine hastayım abi. 

sosyal ortamlarda yazılanlardan anladığım kadarıyla, adam uçağa atlayıp kanada'ya gidip "ben türkiye'de baskı gören bir ateistim" deyince vatandaşlık alacağını sanıyor. öyle olsa arabistan'da, iran'da filan insan kalmazdı. adamlar geçen sene afganistan'da taliban'ın açık açık tehdit ettiği birini "hayati tehliken olduğuna dair yeterince kanıt yok" diye geri yolladılar, sonra taliban adamı ve ailesini kıtır kıtır kesti. adamlar gerçekten ihtiyacı olan mültecileri bile almamak için kırk dereden su getiriyor, seni ne yapsınlar?

toronto star'da çıkan bir habere göre geçen sene kanada'da mülteciliğe 17 bin kişi başvurmuş ve bunlardan 1100 kadarına yani %8'ine (edit: %6,5 olacak) onay çıkmış. üstelik bunların içinde gerçekten savaş olan ülkelerden gelen insanlar ve abd haiti'den gelen mültecilerin vizesini iptal ettiği için oradan başvuranlar da varmış. adamlar suriye'den giden mülteciye bile "hayatının tehlikede olduğunu kanıtla" diye soruyorlar. mesela suriyeli biri ailesinin 4-5 üyesinin ışid tarafından katledildiğini gösteren bir gazete kupürünü kaynak göstererek zar zor mülteci vizesi almış. birçoğunun elinde somut kanıt olmadığı için elleri boş dönmüşler.

müslüman olmasıyla bilinen kanada göçmen bakanı ahmed hussen 2 gün önce ne demiş:

“canada’s refugee system isn’t for those seeking a better economic life; ıt provides protection to refugees who have a well-founded fear of persecution”.

türkçe'ye çevirelim: "kanada'nın mülteci sistemi daha iyi (ekonomik) yaşam şartları arayanlar için değil, gerçekten tehlikede olanları korumak için var" demiş.

adamların önceliği suriye'den, ırak'tan, savaş ve katliam yaşanan ülkelerden göçen ve gerçekten hayati tehlikesi olan insanlar. yoksa "türkiye'den bıktım yaa, siktir olup gidecem" diyenler değil. ılık götlü kardeşim, sen mülteci kapsamına girmiyorsun. ben de ateistim (allah yok, dinler yalan) ama her "ateist olduğum için baskı görüyorum" diyene mültecilik verseler arap ülkelerinde kimse kalmaz. adamlar bu şekilde mültecilik verseler en dinci tipler bile ateist olduğunu iddia ederek kapağı oralara atmaya çalışır.

adamlar yılda 1000-1500 mülteci alıyorken ve dünyada bu kadar savaş ve katliamların olduğu yerler varken mülteci kotasını oturduğu yerden rahat batan tiplemelere harcamazlar. sen olduğunu zannettiğin kadar donanımlı, eğitimli ve zekiysen zaten normal yolla başvur ve çalışma izni verirler. madem ülke ortalamasının çok üzerindesin ve çomarlarla yaşamaktan bıktın, o zaman ülkeden kaçmak için neden mümkün olan en çomarca yöntemi kullanmaya çalışıyorsun ki?

söylediğin kadar donanımlıysan iş bul, burs bul, sponsor bul, bir şekilde işi hallet. yoksa binbir üçkağıtla yurtdışına kapağı atmaya çalışacaksan bok attığın ve onlarla yaşamaktan bıktım dediğin çomarlardan ne farkın kalıyor?