TARİH 27 Haziran 2022
22,5b OKUNMA     388 PAYLAŞIM

Kimilerince Osmanlı'nın Magna Carta'sı, Kimilerince Abartılmış Bir Anayasa: Sened-i İttifak

29 Eylül 1808'de, Osmanlı Sadrazamı Alemdar Mustafa Paşa'nın Rumeli ve Anadolu âyanlarını İstanbul'da toplayarak yapmış olduğu anayasal vasıflar içeren antlaşmanın tam olarak ne olduğunu ortaya koyalım.

Nedir, ne değildir?

sened-i ittifak, 29 eylül 1808 günü kağıthane köşkünde alemdar mustafa paşa'nın arabulucuğuyla toplanan ayanların ve vali, ulema, devlet ileri gelenleri gibi merkez temsilcilerinin yer aldığı toplantıda alınan kararlardır.

senedin tarafları olan padişah ve ayanlar, bu toplantıda saptanan senedi imzalama konusunda istekli değildi. nitekim ii.mahmut bu toplantıya gitmemiş, temsilci olarak başkalarını göndermiştir. ayrıca toplantıdan sonra ortaya çıkan sened-i ittifak belgesine tuğrasını basmadan önce duraksamış, endurun ileri gelenlerinden olan ömer ağaya ne yapması gerektiğini sormuştur. ömer ağanın cevabı 'bu senet sizin istiklal-i saltanatınıza dokunur. lakin reddi dahi kabil değildir. şimdilik çaresiz tasdik olunup sonra bunun fesih ve ilgası çaresine bakılmalıdır.' olunca sözleşmeye tuğrasını basmak zorunda kalmıştır. ayanların isteksizliğini de toplantıya katılan ayanların azlığından anlayabiliriz. o dönemde osmanlı'da bulunan ayanların çoğu toplantıya katılmamış, ahmet cevdet paşa'ya göre sadece 7 ayan bu toplantıya katılmıştı. toplantıya bir kısım askerleriyle katılan 7 ayandan 3'ünün şartları beğenmeyip geri dönmesiyle bu sözleşmenin tarafını oluşturan ayanların sadece 4'ünün senedin altında imzası bulunması durumu ortaya çıkmıştır. sonuç olarak karşılıklı taahhütlerde bulunulmuş iki taraf da birbirlerine belli imtiyazlar vermişlerdi. ancak padişahın bu mücadeleden daha güçlü çıktığı belgenin içeriği incelendiğinde ortaya çıkacaktır...

benim gözümde sened-i ittifak, demokratikleşme yolunda attığımız bir adım çünkü halkının üzerinde mutlak egemenliğe sahip olan padişah kısıtlanmış, başka bir gücün de varlığını kabul ederek egemenliğini ayanlarla paylaşmıştır. bir bakıma onların eşkıyalıklarını kabullenmiştir. bu artık osmanlı imparatorluğunun merkezi otoritesinin ne kadar güçsüzleştiğinin açık bir göstergesi, zorunlu bir hareketti her ne kadar ayanların baskısı sonucu gerçekleşmiş olmasa da. bu yüzden abartarak bizim magna carta'mız olarak görmek biraz anlamsız geliyor. ancak demokratikleşmemiz yolunda önemli bir adım olduğunu da yadsıyamayız. sened-i ittifak'ın, padişahın egemenliğinin sarsılmaz olduğunu düşünen halkı etkilemediği asla söylenemez.

2. Mahmut

osmanlı devleti'nin o dönemdeki imparatoru ikinci mahmud, tamamen günü kurtarmak için bu antlaşmaya izin vermiştir

antlaşmayı ikinci mahmud tarafından hayat geçirilen ilk icraat olarak görmek mümkün. kendisi, tahta 1808 yılında ölümün kıyısından o dönemin rusçuk âyanı alemdar mustafa paşa tarafından kurtarılması sayesinde geçiyor. kurtarılmasa yeniçeriler tarafından linç edilecek. tabi alemdar mustafa paşa da ikinci mahmud saltanatı başlar başlamaz sadrazamlık unvanı ile ödüllendiriliyor.

padişahın hayatını kurtarıp tahta çıkarmış bir sadrazam olarak takdir edersiniz ki alemdar mustafa paşa epey güçlü bir konumdaydı. bu güçlü konumundan faydalanarak imparatorluğun diğer âyanlarını istanbul'a çağırır ve nüfuzunu kullanmak suretiyle bu âyanlara meşru hak ve görevler vererek taht (merkeziyet) ve âyan (adem-i merkeziyet) bağını sağlamlaştırıp; bu sayede sadrazamı olduğu imparatorluğun iç ve dış tehlikelere karşı daha sağlam durabilmesini arzular. söz konusu hedefle ilgili çabaların ve toplantıların sonucunda aynı yıl içerisinde (1808) âyanlarla taht arasındaki ilişkileri yazılı bir düzleme döken sened-i ittifak ortaya çıkar.

başlıca maddeleri aşağıdaki gibidir

1. âyanlar padişaha sadık olacak ancak kanunsuzluğa direnme hakları olacaktı.

o dönemlerde bugünkü gibi bir anayasa olmadığından kanunsuzluk tanımı biraz havada kalmaktadır. yani 'padişah yamuk yaparsa karşısında oluruz' anlamının çıkarılabileceği bir maddedir. 19.yüzyıl şartları düşünüldüğünde bu maddenin kabulü; padişah algısına büyük bir darbedir.

2. âyanlar gerektiğinde asker toplamaya yardımcı olacaklardı ve yeni bir ordu kurulacaktı.

bu maddeyi de o dönem tahttan padişah kellesi alıp tahta başka padişah kellesi koyabilecek vahşilik ve güce sahip yeniçeri ocağı tehdidinden bağımsız okumamak gerekir. özünde padişahın 1.maddedeki ödünü vermesinin ana sebebidir.

3. vergiler ağır olmayacak ve düzenli toplanacaktır, devletin vergisine dokunulmayacaktır. yeni vergi düzenlemeleri büyük âyanlarla hükümet arasında müzakere edilecekti.

burada da âyanların, iltizam sistemi sonucu devlet-mültezim ilişkisinde bir aktör olarak tescillendiği açıktır.

4. suçu açıkça belli olmadan âyan ve devlet adamlarına ceza verilmeyecekti.

burada da aslında demokrasinin önemli maddelerinden olan 'adil yargılanma' , 'masumiyet karinesi' gibi kavramlara atıfta bulunduğu savunulabilir.

genellikle işbu maddeler yüzünden sened-i ittifak'ın aslında demokratikleşme yönünde atılmış bir bebek adımı olduğu iddia edilir. antlaşmanın kabulündeki esas motivasyon devletin yıkılma korkusudur. tabii ki dünya tarihindeki neredeyse bütün demokratikleşme hareketleri, kral/padişahın bir sabah uyanıp 'ulan halka da yazık ya biraz hakları genişlesin' diye düşünmesi sonucu değil, özünde merkezi muktedirin güç kaybı sonucunda meydana gelir. bu çerçevede 1., 3.ve 4. maddeleri de incelediğimizde aslında bir bebek adımı sayılabilir. zira padişahın, ulema vs dışında ilk defa kendi iradesi dışında gelişip bu kadar güçlenen bir 'seçkin sınıfı' resmi olarak tanıması söz konusudur. bu da 21. yüzyıl medeniyeti gözlüğüyle bakıldığında hafif gelse de dönemin şartları gereği önemli bir değişikliktir.

bunlara rağmen türk tarihinde sened-i ittifak'ın ilk demokratik hareket olduğunu da söylemek abartı olur. kanımca bizde ilk demokratik hareket tanzimat fermanıdır. peki niye sened-i ittifak değildir? çünkü hayata doğru düzgün geçirilememiştir. antlaşma imzalandıktan kısa süre sonra alemdar mustafa paşa yeniçeriler tarafından öldürülmüş; saldırıya uğradığı esnada ikinci mahmud tarafından beklediği desteği de görememiştir. ölümü sonrası ikinci mahmud da zaten sözleşmeyi fiilen feshetmiş ve kafasına göre davranmıştır. 21 yıl sonra ömrünün son yıllarının, zamanın mısır âyanı olan kavalalı mehmet ali paşa tarafından heder edileceği sürecin başlayacağını bilse farklı davranır mıydı acaba ? insan gerçekten merak ediyor.

magna carta ile benzer yanı ikisinin de hükümdar ve soylular (bizde ayanlar) arasında yapılmasıdır

farklı yanı ise magna carta'nın kralın yetkilerini doğrudan kısıtlaması senedi ittifakın ise adı üstünde padişah ve ayanlar arasında bir anlaşma olması. ayrıca magna carta'yı talep edenler soylulardı senedi ittifak'ı ise ne ii. mahmut ne de ayanlar talep etmedi. merkezi otoriteyi güçlendirmek için kendisi de bir ayan olan sadrazam alemdar mustafa paşa istedi ve yürürlüğe koydu.zaten kendisi kısa süre sonra yeniçeriler tarafından öldürüldükten sonra bu anlaşmaya kimse sahip çıkmadı. ve senedi ittifak anayasal tarihimizde bir ilk olarak tarihe karıştı.

Sonuç niyetine: Bu antlaşma hakkındaki genel kabuller

ilber ortaylı, "bizim anayasacılarımız sened-i ittifak'ı biraz abartarak, mutlak otoriteye ilk defa gem vuran bir magna charta olarak niteler ve anayasal bir gelişmemizin milad noktası olarak kabul ederler." der ve devam eder, "bu çok gecikmiş magna charta'nın modern devlet yapısı ve ideolojisiyle uyuşmaz bir belge olduğu açıktır."

belgeye imzasını atan, kahir ekseriyeti viyanaya hammadde satarak güçlenmiş rumelili ayanlar, bu belge ile gelecekte yeniçeriler ile merkezi otorite arasında gerçekleşebilecek kanlı bir hesaplaşmada padişahın tarafını tutacaklarını deklare etmişlerdir.

türkçesi; burjuvazi her zaman, en güçlüyü yanına alarak kendi çıkarlarını korumasını iyi bilmiştir.

sened-i ittifak, hukukçuların gereğinden fazla abartarak, garip anlamlar yükledikleri ölü doğmuş bir belgedir.

elbette her türlü bakış açısına saygımız vardır ama bu belgenin demokrasi hareketlerinin başlangıcı sayılması, gerçekten de komik bir argümandır. derebeylerin, feodal ağaların tarihe karıştığı bir dönemde, osmanlı devleti; dönemin mafya babalarını hukuken tanımıştır. bunun neresi demokrasi başlangıcıdır? sonuçta ayan denilen şahıslar, iltizam sistemin sonucu olarak ortaya çıkan ve merkezin emirlerinini dinlemeyen toprak ağalarıydı. durum o kadar vahimdi ki, padişahın ve devletin otoritesi sadece istanbul ile sınırlıydı. sen bu adamların varlığını, otoritesini tanıyorsan; bu ancak mafyalaşmanın devlet tarafından tanınması anlamına gelir. belgeye imza koyan ayan sayısı da en fazla beştir. bu da temsiliyet açısından sağlıksızdır. bu belgenin ömrü sadece beş haftadır. alemdar intihar edince, padişah da bu belgeyi yırtıp atmıştır. o yüzden bu belgeyi çok fazla abartmanın bir anlamı yoktur. abartılacak bir belge aranıyorsa taş gibi tanzimat fermanı'na bakılmalıdır.