TELEVİZYON 19 Şubat 2024
8,6b OKUNMA     205 PAYLAŞIM

Kimilerince The Next Generation'dan Bile Daha İyi Bir Star Trek Dizisi: The Orville

Family Guy'dan tanıyıp sevdiğimiz Seth McFarlane, en iyi Star Trek dizisini çekmiş olabilir.

açık açık söyleyeceğim, the orville bence çekilmiş en iyi star trek dizisi

evet, the next generation'dan da iyi.

bu görüşe hemen ulaşmadım tabii, çünkü dizi kendi içinde muazzam bir değişim geçirdi. bu da benim orijinal teorimi destekliyor. star trek'e günümüzde star trek adı altında işler yapan yeteneksiz odunlardan çok daha büyük sevgi ve saygı besleyen seth macfarlane, fox'u "ben size star trek parodisi bir komedi dizisi yapacağım" diye kandırdı. seth macfarlane'in komedi konusundaki kredisi sağlam olduğu için fox buna yeşil ışık yaktı. o yüzden ilk sezonda hafif hafif episodik hikayelerin sağlamlığıyla iyi bir şeyler gelmekte olduğunun mesajını alsak da karakterlerin davranışları açısından bir komedi dizisi izledik. ilk sezon için sadece "şimdiki star trek dizilerinden daha iyi ve tng'nin ruhuna yakın" demekle yetinmiştim.


ikinci sezon itibarıyla ise mizah tonu düşürülmeye başlandı

örneğin, identity bölümleri. seth macfarlane'in dizilerindeki ortamdaki diğer karakterlerden farklı duran maskotumsu karakter havasında gördüğümüz, bir "data" parodisi olarak çok ciddiye almadığımız isaac karakteri ile "robot ayaklanması" gibi artık işlene işlene sararmış bir konuyu çok başarılı şekilde tekrar işleyebildiler. robot ırkın adı da "kaylonlar" olarak bir saylonlar parodisi gibi duruyor zaten. her şeyiyle parodi şeklinde oluşturulmuş bir konseptle yola çıkıp ciddi bölümler yapmak facia şekilde sonuçlanabilirdi. sonuçlanmasını beklerdik. olmadı, şu an imdb'de sanırım dizinin en yüksek skorlarına sahip.


ya da lasting impressions...

star trek'te holodeck romantizmi ile ilgili yüzlerce hikaye işlenmiştir fakat benim şu ana kadar izlediğim en iyi "holodeck" bölümü buydu. özellikle bize "komik ve ciddiyetsiz yan karakter" olarak tanıtılan malloy karakteriyle aşk ve aşkın gerçekliği üzerine saatlerce insanı konuşturacak bu kadar iyi bir bölüm yazmak hiç kolay olmamalı. özetle, ikinci sezonuyla the orville olgunlaşan hikaye anlatımı ve çok iyi bölümleriyle klasik star trek dizileriyle aynı tahta oturdu gözümde.


ancak üçüncü sezon geldiğinde işler çok değişti

üçüncü sezonda seth macfarlane dizinin artık devam ediyor olmasıyla iyice cesaretlenip gerçeği açıkladı; "komedi falan yok, ben ciddi bir drama yapıyorum". zaten 3. sezon olarak adlandırmak yerine "new horizons" eki getirdi. işte ben bu sezonda zor da olsa kendime the orville'den, benim için bilimkurgu dizileri konusunda bir altın standart olan the next generation'a göre daha çok keyif aldığımı kabul ettirdim. ilk başta yine kendime "saçmalama, star trek parodisi olarak yola çıkan bir dizi, gelmiş geçmiş en iyi bilimkurgu dizilerinden birinden iyi olabilir mi" diye muhalefet ettim. ama sonuç ortada. belki daha iyi değil, ben yanılıyorum, ama izlerken daha çok keyif aldım.


keyif almamın bir önemli nedeni, karakterler çok gerçek hayattan

seth macfarlane komedi dizilerinde de gerçek hayat tepkilerini yazmayı çok iyi beceriyordu zaten. star trek olsun, diğer diziler ya da filmler olsun, karakterin zor bir durum içindeki ağdalı sözleri ve üzerine düşünülmüş tepkileri havalı ve cazip gelse de bana kurgusal bir evrendeki kurgusal bir karakteri izlediğimi çok hissettiriyor. the orville dramanın içine gerçekliğin saçmalığını enjekte ediyor. karakter ciddi bir durumda aptalca bir şey yaptığında ya da aptalca bir şey söylediğinde "hah" diyorum, "gerçek bir insan zaten bunu yapardı". örneğin, captain picard bence gelmiş geçmiş en muhteşem gemi kaptanlarından biridir. zor durumda kaldığımda kendime "picard olsa ne yapardı" (bkz: #73046396) diye sorarım. nerede ne yapması gerektiğini ve ne söylemesi gerektiğini daima bilir, çok iyi yazılmıştır. ama işte "yazılmış" olduğunu da çok hissettir. captain mercer ise benim gibi "picard olsa ne yapardı" diye soran ve onu yapmaya çalışan gerçek hayattan bir insana benziyor. işte bu benim karakterlerle çok güçlü bağ kurmamı sağladı. o yüzden yukarda bahsettiğim lasting impressions'ın trajik bir devamı olan twice in a lifetime bölümünde kalbim parçalandı. spoiler vermeyeceğim ama malloy karakterinin acısını çok derinden hissedebildim çünkü yaptıkları genellikle bir dizi kahramanının yapacakları şeyler değildi ama bizim onun yerinde olsaydık yapacağımız şeylerdi. ek not, bu hissi bana en iyi veren dizi de battlestar galactica'ydı zaten. belki o yüzden en sevdiğim dizidir.

ayrıca politik ya da toplumsal mesaj verilmeden star trek dizisi olunmaz

son 15 yıldır falan toplumsal mesaj verme konusu göz devirtmeden, "of tamam ya" dedirtmeden yapılamıyor. the orville, ırk, din, kadın erkek eşitliği, cinsel yönelimler, toplumsal statü gibi çok sayıda toplumsal konuya hiç bana göz devirtmeden değindi. gerçekten özellikle bu konuda "aktivist" yazarların majority rule, a tale of two topas ve midnight blue gibi bölümleri izleyip ders çıkarması gerekiyor.

henüz izlemediyseniz ve bilimkurgu dizilerini seviyorsanız, ilk sezonun görece yüksek mizah dozu nedeniyle kaçmadan, şans verin. sonra hep beraber dördüncü sezon için dua edelim.